OKULUN İLK GÜNÜ

7 3 0
                                    

"Korkarsan savaş meydanına çıkamazsın, çıkamazsan savaşçı olamazsın."

Bugün yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Bedenim ve ruhum buna hazır mı bilmiyorum ama içimde tuhaf duygular var. İlk defa kendimi bu kadar sıfır hissediyorum. Korkularım var fakat hayatımın hiçbir anında korkularımın benim önüme geçmesine izin vermediğimden bugün de öyle yapacağıma inancım tam. Korkmak bir zayıflık benim için. Korktuğum her zaman babamın bana küçükken dediği sözleri hatırlarım.

"Korkarsan savaş meydanına çıkamazsın, çıkamazsan savaşçı olamazsın."

Ben bir savaşçıyım o yüzden korkmuyorum.

Alarmımı 06.30'a kurmuştum heyecandan olacak ki alarma bile gerek kalmadan erkenden uyandım. Hatice teyzeyi uyandırmak istemediğimden parmak uçlarımda yavaş yavaş merdivenlerden indim. Odasının kapısı aralıktı içeriye doğru bakınca mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Ses yapmadan mutfağa doğru yöneldim. Dolabı açtığımda domates, salata, peynir,yumurta ve zeytinden başka birşey olmaması moralimi bozmuştu. Bizi doyurmayacağından değil sadece alışık olmadığımdan. Saray gibi bir evde evindeki hizmetlilerle büyüyünce sanırım böyle oluyor.
Dolaptaki bütün malzemeleri çıkartıp masanın üzerine koydum. Bıçakların nerede olduğunu aradım alt raflarda ve üst raflarda yoktu. Sinirlenmeye başlamıştım ki gözlerim tezgahın üstündeki bıçaklara kaydı. O an sanki çok önemli birşeyi basarmışım gibi hissettim. Sonuçta başarmanın yarısı başlamaktı. Bıçak tutmayalı uzun zaman olmuştu. Sanırım en son iki sene önce bıçak tutmuştum. Bu da salata doğramak için değil kendimden üç kat büyük bir adama karşı korunmak için. O an korkuyor muydum? Hayır. Çünkü bana küçüklüğümden beri beri bunun eğitimi verilmişti. Her zaman beni koruyacak birilerinin olmayacağının ve kendimi korumam gerektiğinin eğitimini alarak büyümüştüm.

Evett çok güzel bir sofra hazırladım. Allahtan dolabın rafında birkaç tane yumurta vardı. Onlar da olmasa bu kadar güzel olur muydu bilmiyorum.
Kendimle gurur duyarken arkamdan kıkırdama sesleri geldi arkamı döndüğümde Hatice teyzenin kapının yanından bana bakarak güldüğünü gördüm. Gülmesine pek takılmadım beni ilk defa mutfakta görüyor olabilirdi.
"Sana da günaydın Haticoş."
"Günaydın kuzum. Ama sanırım sana gün ayalı çok olmuş."
"Hiç sorma vallaha. Hadi gelde yumurtalar soğumasın."
Soframızda eksik vardı belki ama şuana kadar yaptığım en güzel kahvaltı olabilirdi. Bu sofrada bana şuana kadar oturduğum bütün sofraların bana veremediği birşey vardı; huzur.
Güzelcene kahvaltımı ettikten sonra odama çıktım. Artık hazırlanmam gerekiyordu. Dolabımı açtığımda karşımdaki onlarca seçenek karşısında karar vermekte zorlandım. Keşke şuan Deniz benimle birlikte olsaydı.
En sonunda dar siyah kot pantolonumun üstüne beyaz ince kazağımı giymeye karar verdim. Aynanın karşısına geçince iyi bir seçim yaptığımı onaylarcasına kendime iltifatlar yağdırmaya başladım. Son anda aklıma kitabımın, defterimin hatta kalemimin bile olmadığı geldi. İçimden ne geçiyorsa sövdüm nasıl unuturdum. Günümün kötü geçeceğine dair içime kötü bir his gelmişken telefonum bildirim sesini duydum.
"Merak etme herşeyi ayarladım. Sen çık okula doğru git bende birazdan çıkarım Bedirhan abi beni bırakacak."
Deniz'in mesajıyla içimdeki gerginlik azaldı. Saatin de yaklaştığını fark ettim ve koşar adımlarla aşağıya indim. Hatice teyze beni kapıda karşıladı. Ağzıma da kesme şeker tıkıp bana kocaman sarıldı. Üstüme siyah deri ceketimi geçirdim koluma da yeni aldığım minik çantayı taktım. Hatice teyze
"Maşallah kuzuma." Dedi bunu duymak beni iyi hissettirdi.
"Görüşürüz Haticoş."
Büyük bir öpücük kondurup dışarıya çıktım yağmur çiseliyordu. Ayakkabılarıma baktım ve siyah uzun botumu tercih ettim. Hazırdım.
Telefonumdan konum uygulamasını açtım ve yeni okulumu işaretledim.
ATATÜRK ANADOLU LİSESİ
Gerçekten de okul evime çok yakında yaklaşık on dakikada giderim diye düşündüm. Ve temiz havayı içime çekerek, kalbimin atışını kontrol etmeye çalışarak yavaş yavaş yürüdüm.
İşte gelmiştim. Okul beklediğimden küçüktü eski kolejimin yarısı bile değildi ama içimden bir ses o okulun bana veremediği her şeyi bu okulun bana vereceğini söylüyordu. Bahçeye girmeden kapıda içeriye giren öğrencileri süzmeye başladım. Herkes fazla enerjikti. Küfürler, bağrışlar, kahkahalar havada uçuşuyordu. Gülmeye başlamıştım. Kendimi tutamıyordum. Birkaç dakika sonra herkesin bana baktığını fark ettim. Galiba yeni öğrenci görünce böyle tepki veriyorlardı. Çok takmadan Deniz'i beklemeye devam ettim. Arkadan birisinin ıslık çalıp "Vay vay" dediğini duydum. Eski okulumda olsam tuttuğum gibi yere yapıştırırdım ama sakin kalmayı tercih ettim. Birkaç kişi daha o beyinsize katılınca kendimi tutmakta zorlanmaya başladım ve koluma birisinin dokunmasıyla irkildim. Benim boylarımda kıvırcık siyah saçlı, zeytin gözlü bir kızın bana gülümsediğini gördüm.
"Sanırım yenisin. Hoşgeldin." Kızın yüzüne hafif bir gülümseme atıp.
"Sanırım hoşbuldum." Dedim kız kıkırdamaya başladı.
"İstersen yardımcı olabilirim uzun süredir burada bekliyorsun hava da soğuk üşümüşsündür."
Haklıydı hava çok soğuktu biraz daha burada kalırsam damarlarımdaki kan donacaktı. İlk günden ölmek istemiyordum.
"Aslında sınıfımın yerini göstersen iyi olur."
"Tabiki hangi sınıftasın."
"12/A sanırım."
"Sanırım mı? Sınıfını bilmiyor musun?"
Bu cümlesi beni rahatsız etti ama sustum.
"Tamam o zaman 12/A sınıfına gidelim. Sınıf listesinden bakarız."
Kafamı tamam anlamında salladım ve birlikte okula doğru yürüdük. Yürürken Deniz'e
"Kardeşim Bağdat'tan mı geliyorsun acele et ben sınıfa giriyorum." Diye mesaj attım.
Sınıfa önce o girdi ve sınıf listesinden adımı kontrol edip geleceğini söyledi. Kankama vahiy inmişti sanırım adımı bilmeden nasıl kontrol edecekti bilmiyorum. Geri dönüp yüzündeki ifadeyi gördüğümde gülmemek için zor durdum.
"Eee şaşkınlık işte adın neydi?"
"Nil, senin?"
"Güzel isimmiş benimki de Ayşe."
"İyiymiş."
"İyidir. Neyse bekle hemen geliyorum."
NEEE! Gerçekten sinirlerim bozulmuştu dakika bir gol bir hep mi beni bulurdu.

ŞEHRİN ORTASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin