Murat telefonda en son Katrenin "aah" dediğini duydu. Sonrası için çok çabaladı ama bir cevap alamadı.
"Alo, bu kadın yaralı ve yerde ne olduğunu anlamadık. Kafede oturuyorduk birden yere düştü."
"Alo, hanımefendi ben kocasıyım ve yurt dışındayım, ne olur telefonu açık tutun ve yanından ayrılmayın.
Ne oldu nasıl yaralandı, ambulansı arayın yardım edin lütfen, bana tam yerini söyler misiniz?"
Murat yırtınıyordu. Kadın konum attı. O sırada yanına gelen Erdal'a kısaca anlattı. Erdal, Tarık'ı arayıp ona tam yerini söyledi . Muratla konuşan kadın kapatmıştı.
Olaylar çok hızlı gelişti. Zümrüt, Tarık la buluştu. Ambulans Katreyi özel İzmir hastanesine götürmüştü. Zümrüt hastaneye gitti.
Tarık, olay yerine. Kafedekilerle konuştu. Kimse ne olduğunu anlamamış.
Emniyet, kamera incelemeleri. Çeşmeye ve Foça ya haber gitti. Züzü ve Edon bir saat sonra hastanedeydi.
Alev ve Nisa hanıma orada kalmalarını söyleyen Zümrüt, sık sık abisine ve annesine bilgi veriyordu ama henüz bir bilgi yoktu.
Murat gereken yerleri aramış karısının nasıl yaralandığını anlamalarını ve yapanı bulmalarını rica etmişti.
Sözü dinlenen birisi olduğu içinde işler hızla yürümeye başlamıştı.
Ameliyathanenin kapısı açıldı. İçeriden orta yaşlı yorgun yüzlü bir doktor çıktı.
"Ameliyattaki hastanın sahipleri siz misiniz?"
"Evet. Adı Katre Çakırefe."
"Murat Çakırefe ile bir akrabalığı var mı?"
"Evet, eşi, ben de kardeşiyim. Zümrüt Çakırefe. Katre iyi değil mi?"
"İyi tabi. Sadece birisi tam yerini denk getirememiş ve akciğeri hasar görmemiş, şanslı sayılır.
Bir kaç santim daha derine girseymiş. Akciğerinin bir kısmını almak zorunda kalacaktık. Şimdilik yarayı temizledik ve kapattık Birazdan çıkar. Geçmiş olsun. Murat gelince beni görsün."
Katre, yarı baygın sedyeyle çıkarıldı ve yukarıya özel odaya alındı. Zümrüt herkese sevinçli haberi verdi.
Züzü, torununu alnını ve saçlarını okşayıp kokları öptü. Edon, gözyaşlarını siliyordu. Biri sağına birisi soluna geçip elini tutarak ona güç vermeye çalıştı.
Zümrüt, Keremi arayıp durumu anlatıp sonuçlarını sordu.
"Katre kendine gelmeye, bilinci açılmaya başlamıştı ve ilk söylediği, "Murat" oldu.
"Geliyor kızım, Murat geliyor. İyi misin bir yerin ağrıyor mu?"
"Züzü Muratla konuşuyordum ne oldu bana?"
Züzü ağlıyordu. Zümrüt imdadına yetişip bildiği kadarını anlattı.
"Bana bu sabah araba çarpıyordu, adamın biri kurtardı. Sizce bunlar tesadüf mü. Ahh sol tarafım çok ağrıyor."
Zümrüt, hemen doktorunu aradı. Zaten onlarda ekip olarak Katrenin yanına geliyormuş.
Katre, yapılan sakinleştirici ve ağrı kesici yüzünden hemen uykuya daldı.
Kısık sesle konuşmalar duyuyordu. Murat gelmişti.
"Murat."
"Birazdan yanında olacak canım. Havaalanından aradı. Tarık almaya gitti. Katre, polis beyler seninle konuşmak istiyor. İyi misin kızım."
"Züzü su."
Katre, suyundan bir yudum içti.
"Polis bey, hiç kimseyi görmedim. Kocamla konuşuyordum, birden sol tarafımda bir çok şiddetli bir acı hissettim. Gerisini hatırlamıyorum."
"Bu gün bir kaza atlatmış onu da anlatsana ."
Zümrüt bunu söylerken polislere bakıyordu.
Katre, anlattı ve tam olarak yerini söyledi. Polisler gitti, Katre tekrar uykuya daldı.
Murat'ın kokusuyla uyandı.
"Geç kaldın."
"İlk uçakla geldim güzelim iyisin değil mi? Ameliyat eden doktor liseden arkadaşım. Hayati tehlike olmadığına bana güvence verdi.
Şimdi bunu yapan kahpeyi, pez.. neyse. Kusura bakmayın. Onu bulacağım. Doğduğuna pişman olacak. Bu kadar şey kaza olamaz."
Erdal, Katrenin elini tuttu.
"Güzellik, bu deli adamı zor zapt ettim. Neredeyse sana gelmek için uçaktan atlayıp uçarak gelecekti.
Uçak yavaş diye hostesle kavga etti yaa, inana biliyor musun? Tabi ben hiç tanımıyormuşum gibi davrandım. Tamda fıstığı kesiyordum."
Erdal, havayı yumuşattı. Hatta Katreyi güldürmeyi başardı.
"Erdal Bizimkileri ve Zümrüt ablayı eve götür. Bütün gün burada perişan oldular. Karınları da açtır. Davut nerede?"
"Bahçede. Bende geleceğim diye tutturdu. Sen uyurken gelip gördü. Yine bahçeye çıktı. Sanırım bize belli etmeden ağlıyor. Mavişleri kıpkırmızı."
"Ah bee, kıyamam ben onun mavişlerine. Murat arar mısın gelsin?"
Edon gidip Davut'u getirdi. Katre elverdiğince canı acımayacak şekilde kardeşine sarıldı.
"Üzülme yakışıklım. Yarın eve gelirim iyiyim. Canım kardeşim benim. Şimdi hepiniz gidin karınlarınızı doyurun ve güzel bir uyku çekin."
"Abla çok korktum. Seni de kaybedeceğim diye çok korttum."
Davut, Katreye ilk kez abla diyordu.
"Bu kadar duygusallık yeter haydi gidiyoruz." Erdal hepsini toparlayıp çıkarttı.
"Murat, Alevi ve Nisa anneyi ara onlarla konuşup iyi olduğumu söyleyeyim de içleri rahat etsin."
Murat, Katrenin yüzünü avuçlarının arasına alıp kuruyan dudaklarından öptü.
"Ben ararım güzelim. Kendini yorma ve biraz uyu."
Katre, ikiletmedi hemen uykuya daldı.
Murat, sürekli telefonda yazışıyordu. Nihayet bir ip ucu bulmuşlardı ve Eşkalin tanımı için sabah bekliyorlardı.
Katreye çarpmak isteyen aracın da plâkası araştırılıyordu.
Sabaha karşı, Murat başını Katrenin yatağına dayamış uyukluyordu.
Katre, inlemeye başladı sonra bağırmaya, sonra sesi kesildi.
Murat, gözlerini açtığında Katrenin rengi çok solgundu. Hemen kapıyı açıp seslendi.
Hemşire geldiğinde telaşla doktoru aradı ve Katreyi ameliyathaneye aldılar.
Murat, aklını kaçıracaktı. Ameliyathanenin önünde volta atıyordu.
Arkadaşı geldi.
"Sakin ol beni aradılar sanırım bir terslik olmuş gidip bakıyorum."
"Bana güvence vermiştin iyi demiştin!"
Doktor onu dinlemedi içeri girdi. Zaman geçmiyordu. Eğer kapıda şifre olmasaydı Murat çoktan içeri dalmıştı.
Doktor dışarı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH AŞK ! (BİTTİ)
Teen FictionGenç kız hayatını kurmak için çalışırken, yolları aynı çocukluk acısını çeken, küçük bir kız yüzünden kesişir. Murat, Kızına iyi gelen bu kızın, kendine de iyi gelmesini umar. Aradaki yaş farkı önemli mi? Engel mi? Bunu düşünmez!