Bölüm 14- On bir yıl

1K 139 8
                                    

Çlang!

Çlang!

Çlang!

Önündeki adamla yeniden çarpıştıklarında ikisi de önlerindeki yabancı tarafından kolayca bastırılıyorlardı.

Karle ve Hikawn aynı anda saldırıyor ve birkaç basit hareketle geri püskürtülüyorlardı. İkisi de kan soyunu açmış kılıç tekniklerini yapabildikleri son seviyede kullanıyorlardı.

Sürekli beraber antrenman yaptıklarından ikisi de koordine hareket ediyorlardı. Beşinci seviye bir savaşçıya denk dövüşürlerken önündeki adam hiçbir şeymiş gibi onları itiyordu.

Ama Karle durumun oldukça garip olduğunun farkındaydı. Adam çok güçlüydü. Aynı anda iki tane üçüncü seviyeyle kapışabilen Karle bu adamın onları fersah fersah aştığının farkındaydı ama dalga geçer gibi uzatıyor kritik yerlerde hamlelerine sanki birazdan onları öldürecekmiş gibi sert karşılık veriyordu.

Gücü sizden büyük birininin seviyesi ne olursa olursa olsun algılayamazdınız. Karle bu heriften babası ve o gün karşılaştığı Dük Setherland'ın verdiği hissi alıyordu. Yarattığı baskı müthiş ve eziciydi.

Kısaca bu piç onlarla oynuyordu.

"HAAA!"

Karle soldan Hikawn sağdan adama saldırdıklarında, Karle kılıcını esnetti ve wushunun ilk tekniğinin verdiği güç artışıyla doldurdu. Hiçbir yeri açıkta olmayan adam kılıcını çevirdi ve ikisini de geri püskürttü.

Hikawn sertçe ağaca çarptığında geriye sendeleyen Karle kaşlarını çattı ve doğruca Hikawn'ın olduğu tarafa yöneldi. Yaralanmış astının omuzlarından tuttu ve onun acı çeken ifadesiyle kaşlarını çattı.

"İyi misin?"

"İ-iyiyim." dedi Hikawn ayağa kalkmaya çalışırken.

O sırada adam kılıcını indirmiş iki çocuğun toplanmasını bekliyordu.

"Neden bize saldırıyorsunuz? Kimsiniz?"

Aklı selim birisi üzerinde Lucian amblemi olan bir gruba dokunmazdı. Dokunsa da bu kadar güçlü olmazlardı. Aksi halde şövalyeler çoktan burada olmalıydı.

Lucian ailesinin şövalye komutanı karşıda iki yüz kişi olsa bile yanında olan yirmi elit şövalyeyle birlikte çoktan gelmeliydi ama hala burada değildi. 

Üstelik bu şerefsiz çok güçlüydü. Karle ne yapacağını bilmiyordu. Kitapta bu tarife uygun herhangi biri olup olmadığını bilmiyordu. Bu tarz bir grup kitapta hiç geçmemişti. Geçse de Karle bu kadar az bilgiyle kim olduklarını tahmin edemiyordu.

Ailesinin yok oluşunda bu herif de rol oynuyor muydu? Bunlar kimdi? Karle artık hiçbir şeyden emin değildi.

"Sana neden cevap vereyim ki?"

Sesi kalın ve alay eder gibiydi.

"Öldüreceksen öldür. Böyle çocukça oyunlar oynamak için fazla büyük değil misin?" dedi Hikawn'ı arkasına çektiğinde.

"He..." dedi adam şaşkın ve eğlenir bir tınıyla. Ardından güldü.

"Doğrusu yedi yaşında bir veletten çocukça davranmama konusunda ilk uyarı alışım."

Adam duraksadı ve elini çenesine koydu.

"Aslında bugün seni öldürmeye niyetliydim. Ne yapsak ki? Çok yeteneklisiniz eğer ölürseniz yazık olacak. Hem canım da bunu yapmak istemiyor. Hmm..." dedi düşünür gibi.

Karle bu delinin naptığını bilmiyordu ama bu herifin keyfinin hayatının devam edip etmeyeceğine karar vermesiyle birçok şeyi daha iyi anladı.

Çok güçsüzdü.

Kendine çok güvenmişti. Tüm ailesini kurtarabileceğine inanıyordu. Sırf kitapta bu tarz olaylar olmadığından ve orijinal Karle ölmüyor diye yolculuğunda güvende olacağını sanmıştı. Yaptığı aptallıktan başka bir şey değildi.

"Buldum!" dedi adam neşeyle.

"Güçlü insanları severim. İleride nasıl olacağını merak ediyorum. Öyleyse süre verelim. Bu arada yediye kaç eklersek on sekiz oluyor?"

Karle ciddi bir tonla sorulan soruyla bilinçsizce cevapladı.

"On bir."

Adam hızlıca onayladı.

"Evet, evet değil mi on bir ediyor. Aferin velet matematiğin iyiymiş."

Karle herifin dalga geçip geçmediğini bilmiyordu.

"On bir yıl sonra yeniden buluşacağız ve seni o zaman öldüreceğim. Nasıl fikir? Vay vay vay hem çok akıllı hem de merhametliyim. Sana on bir yıl daha yaşama şansını veriyorum Lucian veledi. Yüceliğime minnettar ol."

Karle adamın omuzlarının gururla dikleştigini fark ettiğinde ciddi olduğunu anladı.

"Fazlasıyla yüce gönüllüsünüz. On bir yıl daha yaşamana izin verdiğiniz için size minnettarım."

Övulmek istiyorsa Karle bunu tüm gün yapabilirdi. O sırada Hikawn ayağa kalkmak istediğinde Karle onu durdurmak için omzundaki elini aşağı doğru bastırdı. Hikawn ile şu an ilgilenmiyordu ve dikkat çekmemesi gerekiyordu.

Sağı solu belli bir herif değildi kafasına göre hareket ediyordu. Bu da herifin ne yapacağını anlamasını zorlaştırıyordu.

"İnsanları nasıl pohpohlayacağını biliyorsun Lucian veledi. Ama ne yazık ki seni öylece gönderirsem işler benim için hiç yolunda gitmeyecek. Her neyse, hayatta kalmaya çalış."

Karle adamın ne demek istediğini anlamadı. Ta ki cümlesini bitirmesiyle tam önünde belirene kadar. O kadar hızlıydı ki Karle onun ne ara geldiğini bile anlayamamıştı. En başından beri bu adama karşı hiç şansları yoktu.

Anlık olarak irkildiğinde omzunun hemen altındaki bölgede yoğun bir acı hissetti.

Başını oraya doğru indirdi ve adamın elindeki hançerin omzuna saplandığını anladı. Müthiş sancı o bölgeden tıpkı şok etkisi gibi tüm vücuduna yayıldı.

"Olamaz efendim! Efendim! Karle!"

Hikawn'ın telaşlı sesini duydu ama tepki veremedi Karle. Önündeki adama döndüğünde onun da geri çekildiğini fark etti.

"Umarım ben seni bulana kadar ölmezsin velet."

Karle sonuna kadar giren hançere elini attı. İnce kabzayı çekmek istedi ama takati kalmamış vücudu bunu yapamadı. Kan oluk oluk akarken kalan son gücü de tükendi ve olduğu yere düştü.

Kötü Adam Yaşamak İstiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin