1

16.1K 241 26
                                    

Ben Ahter. Pek de güzel devam etmeyen bir hayatım var. 17 yaşına kadar İstanbul'da yaşadım. Annem Mardin'li. Babam ise İstanbul. Küçük kardeşim ve ben ailemizle beraber yaşıyorduk.

Kardeşim Emir tam olarak Mardin'li. Kapkara gözler. Kapkara saç. Bense babama benziyordum. Sarı saçlı ve mavi gözlüydüm.
Bayram zamanı gelmişti. Çalıştığım iş yerinden izin almıştım. Kardeşimin okulu tatile girdi. Ailemde kendi işlerinin patronuydu zaten.
Üniversite hayallerim var. Avukat olup kendi hukuk büromu açmak istiyorum. Aileme bu fikri anlattıktan sonra kabul ettiler. Hatta şimdiden bankaya yüklü bir miktar para bıraktılar.
Bayramdan 3 gün önce araba ile yola çıktık. Ben ve erkek kardeşim emir arka koltukta oturuyorduk. Emir bir süreden sonra uyumuştu. O zamanlar henüz 4 yaşındaydı. Ben de üniversite sınavına çalışmak için test çözüyordum.
Emir kitaplarımın üstüne doğru yattı. Annem kucağına almak isteyince reddettim. Kitaplarımı çantama koydum. Emiri kucağıma yatırdım.

Gece karanlığında bir trafik kazası yaşandı. Ben hemen Emirin üstüne kapandım. Gözümü kapattım

O kazadan sonra annem ve babamı kaybettik. Velayetimiz anneannem ve dedeme verildi. O kazanın üstünden 3 yıl geçti. Ben doğru düzgün okulumu okuyamadım. Birkaç sene sınava giremedim.
Hem kazanın şoku üstümden atılmadı hem de sınava çalışacak vaktim olmadı. Anneannem ve dedeme yardımcı olmak için her şeyi denedim. Çalıştım. Evde ayrı işte ayrı çalıştım. Bazı zamanlar oldu ki iki işte birden çalıştım. Ancak anneanneme asla yetmedi. Asla ve asla.
Dedem ise çalışmamı hiç istemedi. Her zaman yanında oturmamı istedi. Bu yobazlık yüzünden değildi. Çalışmayı kesip bir genç kız olarak hayatımı yaşamam gerektiğini söylerdi. Bense onlara kiyamazdim. Emirin istekleri de bitmezdi zaten. O benden daha fazla okumak isterdi.
Henüz ilkokula bu sene başlamasına rağmen okuma yazmayı henüz Mardin'e geldiğimiz ilk yıllarında öğrendi. Toplama çıkarma çarpma... Çarpım tablosunu ezbere biliyor.
Bende onu okutmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Dedem ve anneannem de öyle. Hepimizin göz bebeği emir.

Anneannem beni hiç sevdi mi bilmiyorum. Çünkü şu anda dedemle konuştukları benim için hiç iyi gibi gözükmüyor.

"Sen ne dersen de. Ben derim ki bu kız ev-le-ne-cek. Nokta. Daha üstüne konuşmak yoktur. Bitti diyorum."
"Yapma diyorum mukaddes. Kız ailesini kaybetti. Üstüne bize yük olmamak için her dediğimizi yapıyor. Allah'ın adını verdim söyle. Bu kız hiç gençlik yaşadı mı? Biraz olsun onu da anla be kadın."
"Ben yavrumun kötülüğünü hiç ister miyim bey? Sen bana ne dersin. Çapulcu biriyle evlenmeyecek. Ben ona koskoca Mardin ağasını buldum. Kadın olacak. Karı olacak. Hanım olacak. Bir meydana çıkacak herkes Ağa'nın karısı diyecek."

Elimde çanta ile içeri girdim.
"Hayır." Dedem koşa koşa yanıma geldi. Ah zavallı dedem. Topallık da var ayağında. Yine de yanıma gelmeye çalışıyor.
Ondan önce davranıp ben ona yaklaştım.
"Yavrum, benim Ahter'im, bir dinle bizi. Ben seni istemediğin bir şey yaptırmam kızım." Dedem başımı göğsüne dayadı.
Anneannem konuştu.
"Güzel kızım, şimdi beni dinle. Buraların iyi bir ailesi var. Pek de güçlü kuvvetliler. Seni istiyorlar." "Sen de hayır diyeceksin anneanne. Bunun başka bir cevabı yok." "Evet dedim kızım." "evet dedin?" "evet."
Histerik bir gülüş attım. Gözlerim doldu ve birkaç yaş aktı.
"Eğer sana soruyorlarsa sen evlen anneanne. Benim hayallerim var." "Yavum, bak dinle beni. Senin hayalin ne? Kardeşini ve kendini okutmak. E ağamız da seni okutur. Kardeşini en özel en güzel okullarda okutur. Verir altına arabayı yanına da şoför okulun en nesi deniyor o gençlerin dilinde. Bu en çok göze batanı, imreneni olursun." "Anneanne ben tanımadığım birisiyle evlenemem."
"Evlenirsin! Ben dedenle 10 sene takılıp sonra evlenmedim.  Biz yine düğün günü tanıştık. Size zaman veriyoruz. Sen ne dersen de Ahter. Onlar üç gün sonra seni istemeye gelecekler." "Öyle mi?" "Öyle güzel kızım. Git hazırlanmaya şimdiden başla.
Gözlerimi kararttım. Annem her zaman anneanneme çok benzediğimi söylerdi. Onun gibi inat onun gibi gözü karaymışım.
Yani anneannem karşısında küçük kendi olduğunu unutuyordu.

Dedeme bakıp gülümsedim. "Dedecim ben hazırlanmaya gideyim." Anneannem gelip yüzümü okşadı.
"He benim Güzel kızım. Aynı annesi. Şu güzellikle anca ağaya yakışır birisi olurdun zaten." Geri çekilip odaya gittim.
Odanın içinde bağırdım."Emir! Emir!" Emir hemen ayağıma geldi. "Efendim abla." "Kitaplarını toplamaya başla." "Neden?" Dolabın üstünden valizleri aldım. İçeri anneannem ve dedem girdi. Dedem ellerimi tuttu.
"Ahter'im ne yapıyorsun?" "Yapmam gerekeni. Madem ben size yük oluyorum. Ablacım yatağın üzerindekileri de al. O zaman gidiyorum."
Anneannem Emire koştu. "Dur yavrum bekle. Kara gözlü emirim bekle hele."
Dedem ellerime tutundu. Koskoca dağ gibi adam yalvardı bana.
"Yapma kızım. Lütfen. Benim için kal. Kardeşinin yanında konuşmayalım."
"Konuşacak bir şey yok dede."
Anneannem yaptı kendine yakışanı.
"Gitmek mi istiyorsun?" Kolumdan tuttu. Kapıya kadar sürükledi. Beni kapının önüne attı.
"Git o zaman." "Gideceğim zaten. Emir..." "Kardeşin burada kalacak. O senin o bayıldığın kanunlar vardır ya. Onlara göre benim evladımdır o." Sesim fısıldayan bir şekilde çıktı. Konuşamadım. "Bunu yapamazsın." "Bal gibi de yaparım. Gideceksen git. Al eşyalarını da git. Ama kardeşin benimle kalır. Eğer kalacaksan evleneceksin." Ağlamaya başladım. Anneannem kapıyı açtı. Elini uzattı. Kapıdan kardeşim çıktı. Ona baktım.
Gidemedim. Anneannem güldü. "Ara dunurleri. Gelsinler en tez vakitte."
Anneannem bana baktı. "Ah nur yüzlüm. Şimdi üzülüyorsun ama bunların hepsi senin iyiliğin için."

Ayağa kalktım. Kardeşimin önünde ağlamak istemedim. Tuvalete gittim kendimi kilitledim. Yere oturup sessizce ağladım. Dedem veya Emir duysa çok üzülürdü.

Hava karardı. Emir uyumuştu. Tuvaletten çıktım. Gözlerim uzun süre ağlamaktan şişmiş ve kızarmıştı. Başım dönüyordu. Odama gittim. Emir yatağımda yastığıma sarılmış bir bebek gibi uyuyordu. Ben onu bırakıp gidemem ki."

Yıldız +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin