Bölüm 2

31 5 16
                                    

Hayat bazen aşırı hızlanırdı. Ne olup neler bittiğini anca seslerin kesildiği o zaman diliminde anlardınız ki o zaman dilimi bazen sabah dokuz bazen ikindi vakti beş bazen de gece 11 olurdu. Benim gibi seslerin terk ettiği insanın hayatına ansızın sesler, farklı insanlar ve alışagelmedik bir alışveriş günleri eklenmişti.

Bir insan kendine kendine ara sıra sorar ben kimim diye ? Sorardı değil mi ? Salonun ortasında alışveriş yığınlarına bakarken elimdeki yüzüğe baktım. Kimdim ben diye sormayı eksik etmemiştim. Ayna ayna söyle bana ben kimim ? Hala aynı Okyanus muyum ?

Evleniyordum...

Evleniyordum...

Emin olmak istercesine bir kez daha evleniyorum dedim. 

Tam tamına bundan 17 gün sonra...

Etrafıma baktım . Neden insanlar olarak böyleyiz ki ?Neden değişik bir şey olamayacağını bilsek bile etrafımıza bakma gereği duyuyoruz ki ? Bu ev hep aynıydı ... 23 yıldan beri o fil heykeli oradaydı ... Masa hep oradaydı. Sanki bu ev değişime kafa tutmaya çalışan son kaleydi.

Ben çağımın insanı olamamıştım,olmaya uğraşmamıştım... Yatağın üstündeki bu alışveriş paketleri asla beni cezbetmiyordu. Umurumda bile değildi. Salona geçtikten sonra koltuğa uzanıp tavanı izlemeye başladım. Kaç kere burada böyle uzanmıştım ? Kaç kere... 

Sessizlik bir süre sonra bedeninizi, düşüncelerinizi de ele alıyordu. Yalnızlık denen şey düşüncelerinizin de sizi terk etmesi değil miydi ? O gittikten sonra sesimin beni terk edip etmediğini anlamak istercesine sesim de kaybolmuş mu diye kontrol yapmam da bu yüzdendi sanırım. 

Silik bir tiptim. Yok olsam kim bilebilirdi ki ? 

Tarık mı ? 

Başka ?

Yok.

Sessizliğin içine telefonumun titremesi düşmüştü. Dudaklarım kıvrıldı.  Arayan Tekin'di. Bir süre çalan telefonun titreşimini dinledim. Bu duyguyu bilir misiniz ? Bunu neden yaptığımı anlayabilir misiniz ? Sizden çok uzak biri gibi duruyorum. Oysa sadece umutsuzluk ve sessizliğin içinde kaybolmuş biriyim. Telefon susmuştu. Telefon yeniden titreyince bu sefer hemen açtım. Tekin'in heyecanlı sesini duydum :

'' Neredesin be kızım ? ''

Kızım kelimesini kullanamadan konuşamıyordu şapşal adam.

'' Buradayım ''

Verdiğim cevabın mükemmelliği hakkında tartışmayalım kızlar. Dışarıdan belki de çok naif çok sessiz bir tip görünsem de iç sesim bir o kadar kavgacı ve alaycıydı. 

Yaşamam lazım değil mi benim de ? Bir yerden bir şekilde bir savunma mekanizması bulmam lazımdı ? İşte benimki de bu arsız iç sesti. Yine birçoğundan masumdu canım iç sesim. Çok sussa da seviyorum onu. Hastalığımın kaçıncı aşamasındayım diye siz düşünedurun ben Tekin şapşalına döneyim.

'' Unuttun değil mi ? ''

'' Hayır, unutmadım !!! ''

Ama senin unutmanı çok isterdim .

'' Söyle o zaman '' dedi.

Gözlerimi yana kaydırdım yanımda olmasa bile beni sinirlendirmeyi başaran tek kişiydi kendisi.

'' Sana noodle yapacaktım. ''

'' Harika '' diyerek beni onayladı.

Hıh sanki onun onaylamasına ihtiyacım vardı da.

'' Beş dakika oradayım haberin olsun. Görüşürüz. '' dedikten sonra telefonu kapatmamıştı. 

Tuhafıma gitmişti. Cevap vermemi mi beklemişti yoksa telefonunu kapatmayı unutmuştu ? Bilmiyordum... Söylediklerinden sonra söyleyebileceğim ne vardı ki ? Konuşma bitmişti. Tekin benim aksime seslerle dolu biriydi. Neşeli biriydi. Farklıydık ya da o zamanlar ben öyle olduğumuza inanmıştım.

Sokağın Sonu EvlilikWhere stories live. Discover now