13. BÖLÜM

2.1K 82 52
                                    

Merhabalar sevgili okurlarım ve güzel dostlarım.

Öncelikle güzel yorumlarınız beni gaza getirdi ve hemencecik 1834 kelimeden oluşan bu bölüm yazdım sizlere.

Umarım beğenip, yorumlarınızı eksik etmezsiniz.

İmzamızı buraya bırakalım o zaman (🐾🐾🐾)

Ve keyifli okumalar...

"Gidiyorum ne demek Yazgı? Ne zaman gidiyorsun, nasıl gidiyorsun, nereye gidiyorsun?" diye telaşla karşımda söylenen Dolunay'ın elinden tutarak yatakta yanımda oturmasını sağladım.

"Sakin ol Dolunay." dedim kocaman açtığı mavi gözlerine bakarak. "Nereye gittiğimi bende bilmiyorum ama abin en geç  haftaya kadar pasaportumu çıkarıp, benim gitmemi sağlayacakmış." diye cevapladım bildiğim soruları.

"Ama neden gidiyorsun ki?" dedi düşen yüzü ile. "Hem Cemre burada, Türkiye de bile değil." dedi dolan gözlerini kırpıştırarak.

Bilmem anlamında omuzlarını silktim. Kafamı yatakta yuvarlanıp, çeşitli muziplikler yapan Zalim'den çekip, "Kim bilir böylesi hepimiz için daha iyi olur." dedim.

Bana itiraz etmek için dudaklarını araladığı zaman odayı telefon melodisi doldurdu. Gözleriyle benden izin isteyip, odadan çıkınca, yatağa uzanıp, Zalim'in koca göbeğini sevmeye başladım.

"Sana bu kadar yemek yedirmemeliydim, baksana koca göbekli bir obez oldun." deyip, doğruldum. Lavaboya gidip, işlerimi halledip, üzerimdeki kıyafetleri değişmek için giysi dolabına doğru yöneldim.

Üzerimdeki kıyafetler Zalim sağ olsun hep süt olmuştu.

Kapağı açıp içine göz attım. Anıl'ın odasında kaldığım için bana uygun bir pantolonu olduğundan emin değildim. Amacım sadece sade ve o kokmayan bir tişört bulmaktı. Çok da imkansız değildi bence.

Gözüme çarpan lacivert tişörte uzanıp hemen aldım. Hızlı adımlarla kapıya gidip, kilitledikten sonra tişörtü üzerime geçirdim.

Aniden bedenim ürperince bu kış günü ince bir tişörtün beni ısıtmayacağını anladım. Açık olan dolaba gidip içinden siyah kapşonlu bir hırka çıkardım.

Dolabı kapatacağım sırada gözlerim dolabın en dibinde duran siyah ve minik bir kutuya takıldı. Kadife kutunun üzerinde ki "K.E" logosu bana bir yerden tanıdık gelirken, yavaşça kutuyu araladım.

Gözlerimin şaşkınlıkla aralanmasına engel olamazken, ağzım şaşkınlıktan 'o' şeklini almıştı. Küçük soğuk metali ellerimin arasına aldığımda bunun bir mermi olduğunu anlamam çok zamanımı almadı.

Kutuya tekrar baktığımda içinde bir not olduğunu gördüm. Titreyen ellerime aldırış etmeden notu alıp, okumaya başladım.

"Ölüm bir nefes kadar yakınken ensene, bu küçük metal hayatını kurtaracak belki de."

Bu ne demekti şimdi? Vücudumun beni taşıyamayacağını anladığım zaman arkamda duran siyah yatağa doğru gidip, oturdum.

Ellerim kadife kutunun üzerinde dolaşırken, sonunda hatırlayabilmiştim. Bu kutuyu buraya bırakan, Anıl'la katıldığımız davetten sonra bana çarparak ellerime notu bırakan o esmer çocuk olmalıydı.

VİRANE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin