26

742 104 82
                                    

113880. Madem Taehyung bu sayıyı hatırlıyordu, bu 105120'yi de hatırladığı anlamına mı geliyordu? Gerçekten notu bulduğum zaman bu kısmını düşünmemiştim ama şu anda bu kısmını düşünmeden edemiyordum. Eğer 105120'yi hatırlıyorsa yazanın ben olduğumu da öğrendiği gelip duruyordu aklıma. Tüm hafta sonumu bunu düşünerek geçirmek bana pek iyi gelmemişti, uykusuz kaldığımdan sabah olan tüm teneffüslerde okul koridorlarında zombi gibi gezmek zorunda kalmıştım. Şu anda kantinde tek başıma oturuyordum, aynı zamanda da aldığım kahveyi içiyordum çünkü ayılmaya ihtiyacım vardı. Jungkook yokken burada tek başıma oturmak biraz garipti ama yapacak bir şey yoktu, Jungkook okçuluk antrenmanları için izin kağıdını verip okuldan erken çıkmıştı.

Yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle bakışlarımı yan tarafa çevirdim. Nasıl oluyordu da Taehyung onu düşündüğüm her an yanımda beliriyordu. Gerçekten paranormal meselelerin bu işe karıştığını düşünmeye başlayacaktım.

"Niye yanıma oturdun?" Diye sorduğumda ifadesiz yüzünü bana çevirdi.

"Oturmayayım mı?" Başımı olumsuz anlamda salladım. Sanırım soruyu biraz yanlış sormuştum.

"Hayır, o anlamda söylemedim. Sadece o kadar yer varken neden benim yanıma oturdun?" Yoksa yazanın ben olduğumu biliyor musun? Attığı uçağın bana isabet ettiği günden beri ben olduğumu biliyor olabilir miydi? Düşüncesi bile korkunçtu.

"Arkadaş değil miyiz? Yanına oturmak istedim."

Arkadaş.

"Eğer Woojin ile aranda geçenleri bana anlatırsan arkadaş olabiliriz." Hafifçe güldü.

"Konuyu hep buraya getiriyorsun." Elbette konuyu buraya getirecektim, başka nereye getirmemi bekliyordu? Ortada muhtemelen odlukça büyük bir şey vardı ve bunu yaşanmamış gibi görmeye çalışıyordu.

"Bana anlatabilirsin, bu çok kolay." Gülümsedi. Gülümsemesini çok sevmeme rağmen yüzünü parçalamak istedim.

"Tamam, anlatacağım." Pekala, bunun bu kadar kolay olacağını tahmin etmemiştim. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Ne? Bu kadar kolay mıydı?"

"Hayır, değildi." Kaşlarım çatıldı bu sefer, beni duygu değişiminden duygu değişimine sokmayı her zaman başarabiliyordu. "Sen de bana karşılığında bir şey itiraf edeceksin." O an tüm vücudumun kasıldığını hissettim. Daha demin oldukça belirgin olan uykum şimdi açılmıştı, anında kaçmıştı. Biliyor, diye düşündüm, biliyor işte.

"Neyi itiraf edeceğim?" Diye sordum sanki bir şeyden haberim yokmuş gibi.

"Anlattıktan sonra söyleyeceğim."

"Ne zaman anlatacaksın o zaman?" Bunu sorduğum an yanımdaki sandalyeden kalktı. "On beş dakika daha teneffüsümüz var. Konferans salonuna inelim, orada anlatacağım." Gerçekten beni uğraştırmayı çok seviyordu ama itiraz etmeyecektim. Bana bile zar zor anlattığı bir şeyi kalabalık bir alanda anlatması elbette zor olacaktı.

"Tamam, inelim."

Oturduğum sandalyeden kalktıktan sonra kahvemi umursamadan masanın üstündeki dosyamı aldım, onun peşinden yürümeye başladım. Konferans salonuyla okul birbirine bir koridorla bağlıydı. Zemin kattaki uzun koridordan geçtiğinizde konferans salonuna varmış oluyordunuz. Taehyung ile beraber zemin kata indikten sonra uzun koridordan geçtik, ardından konferans salonuna girip kapıları kapattık. Seminerler veya önemli duyurular olmadığı sürece konferans salonu boş oluyordu.

ily for 105120 hours, taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin