Merhaba, Bir süre önce yazmaya bayağa ara vermiştim. Ama düşündüm de herşeyi aynı anda yürütmeyi neden başaramayım? En azından az az boşluklar da neden yazamayayım? Geçen gün de bir bölüm paylaşmıştım. Artık vakit buldukça yazacağım. Bunda bir arkadasın da yardımı oldu. Teşekkür ederim ona :)
Denizle ilgili hiçbirşey hala net değil. Onun amacını neler yaşadığını öğrenmenize daha var. Ela nın iç dünyasındaki çelişkiler bariz ortada :) İyi okumalar :)
Gözlerime bakma, bakarsan dayanamam… Ve baktın, dayanamıyorum.. Tebessüm vardı hafiften… Konuşmalı mıyım?
Aklıma okuduğum bir cümle geldi, “Sen tebessüm ederken konuşmak mı? Tövbe, hâşâ sevgili! Cesaret edip nasıl kıyabilirim tebessüm edişini bölmeye…”
Gözlerimi kaçırdım ve “Çokbilmiş olduğun kadar fazla inatsın. Sana hayır demedim ki.” dedim sitemle karışık bir ses tonumla.
“Ne dedin?” Sesi buz gibi geldi biran.
“Hayır demedim diyorum sana.” dedim inatla, daha açık konuşmam iyi değil ki. Ben korkuyorum senden, beni yıkıp gitmenden, kalmamandan. O yüzden kaçıyorum senden mi diyecektim. O kadar cesaretli değilim. Kolayı seçiyorum, korkağım.
“Durumu değiştirmeye çalışma lütfen” dedi gözlerime bakarak.
“Fazla ciddisin. Bu halini hiç sevmedim” dedim çocuksu bir tavırla. Gözlerime baktığı anda olay bitmişti. Ben kaçıyorum, korkuyorum diye zırlamaktan başka bir şey yapmıyordum.
Şuan tek gerçek her geçen gün beni kendine biraz daha bağladığıydı. Gözlerinde kaybolabilirdim. Evet, tam istediğim buydu. Hep onunla olmak. Gülümsememe engel olamadım. Deniz’in yanında ne kadar da kendim gibi olabiliyordum. Kendime şaşırıyorum.
Birden “Yani sevdiğin zamanlarda var” dedi az öncekine göre biraz daha iyi şekilde bir gülümsemeyle.
“Tabiî ki. Ama hala arkadaşım olamazsın.”
“Biliyor musun? Senin nedenini bilmiyorum ama sen de benim arkadaşım olamazsın. Çünkü seni arkadaşım olarak görmek istemiyorum. Çünkü sen değerlisin ve..”
O anda lafını kesmeye karar verdim ve yanağına bir öpücük kondurup kol saatime baktım.
“Tam olarak 46 dakika 13–12–11 saniyemiz kaldı. Hani açlıktan ölüyordun” dedim arabanın kapısını açıp inerken. Temiz hava kızaran yüzüme iyi gelebilirdi.
“Hala çok açım merak etme” dedi gülümseyerek. Kafede oturduğumuz yer köşede sessiz bir yerdi. En azından kafenin ön taraflarındaki gibi kalabalık değildi. Kahvaltıları söyledikten sonra sadece birbirimize bakıyorduk. Gözlerini benden kaçırıyordu, bende bakamıyordum zaten… Bir zamanlar yazdığım sözlerden biri geldi aklıma…
#Biri gözlerini senden kaçırıyorsa;
Emin ol ki o gözler de sana ait bir şeyler vardır.#
Tebessüm ettim elimde olmadan. Onu düşünürken kendimi kaybediyordum her seferine. Lakin kabul ediyorum, gideceğini bile bile, benimle olmasına sevinmek yaptığım en büyük saçmalık… Ama hiçbir zaman benim olmayacağını bilsem de onu çok seviyorum…
Deniz’in konuşmaya başlamasıyla irkildim.
“Dünkü bir mesajıma neden dedin ve ben kahvaltıda konuşuruz demiştim. Konuşmak istiyorum ve artık içimde tutmak istemiyorum.”
Hemen hızlıca konuşmaya başladım çünkü söyleyecekleri beni hem heyecanlandırıyordu hem de korkutuyordu.
“Hayır, hayır şimdi değil. Okuldan sonra benimde sana soracaklarım var her şeyi konuşuruz. Şuan sadece kahvaltı etmeye vaktimiz var” dedim en içten gülümsememle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerim Kadar Büyük
RomansaAlnımdakinin sen olduğuna o kadar eminim ki; başkalarını umursamıyorum. Sensin işte… Kaderim de sensin… Ben senim... Beni sen yönlendiriyorsun... <3