Oradan bir ses geldi, Nahaton genç bakmaya korktu ve hızlıca koştu. Koşarken bir yandanda düşünüyordu ''Bilge olmam mı gerekirdi ?'' Tereddüte kapılmış ve kendini hemen bir kenera atmıştı. Bilgi çalmak zor bir iş olması gerekirdi. Yaşlı bir Guhera seslendi ; ''Hey ! Soluk soluğa kalmışın sebebi nedir acaba ?'' bu soruyu yöneltti. Nahaton genç ürkek bir bakış atarak ''Hiç koşuyordum.'' dedi. Guheralı yaşlı Buming sustu ve çekildi, yoluna devam etti. Nahatonlu Genç içinden ucuz atlattık diye düşünüyordu. Çaldığı bilgileri krallığına ulaştırması gerekiyordu. Yorgun ve telaşlı bir şekilde koşmaya devam etti. Guhera Krallığının sırlarına ulaşmış ve şöyle söyledi ; ''Nugetriko Patrika'' bu bir büyü değildi ancak karşı taraftaki kişinin beynine bir tekin mesajlar yollayarak buyruk altına alıyordu. Sur kapısını böylece açtırarak kolayca ve hiç şüphe çekmeden yoluna devam etti. Nahaton Krallığına ulaşınca kralın yanına giderek içinde tonlarca büyü anlatımı olan kitabı krala uzattı ve Kral ;
- Aferin evlat ismin neydi ?
+ Filiper
- Seni bundan sonra casusum yapmaya karar veriyorum kabulün müdür ?
+ Emriniz benim için bir onurdur efendim.
Kral öksürür ve herkes dağılır.
Filiper'in çaldığı bilgiler ona ilerki zamanlarda pahalıya patlıyacaktı ama Filiper bundan habersiz ve sevinçle kaldığı eve doğru yol aldı. Akşam sıradan bir geceydi. Aklında hep şüpheler vardı. Bilginlik doğru yol muydu yoksa değil miydi ? Bunlar ile aklını fazla kurcalıyordu. Sabah olunca Nazelere gideceği haberi geldi. Nazeler den korkuyordu çünkü onlar çok hırçın korkusuz ve cesurdu. Görevi ise bir hayli zordu. Nazeler'in ayinlerine gizlice girip etrafta olan bitenleri not alıp geri gelecekti. Nahatonlar'ın bu kadar bilgiye düşkün olması kötü bir şey. Filiper kafasını bir sağa bir sola koydu ve en sonunda uykuya daldı. Sabah olduğunda su matarasını ve eşyalarını alıp atına yükleyip yola çıktı. Hızlı koşan atı yoldaki tarafsız ülkelerin ( Jugatriya , Nizsepsik , Kurkyon ) bulunduğu yerlerin etrafından dolaşabiliyordu ve sorun çıkmamasını sağlıyordu. Geri dönmeyi düşünmeden yer altındaki bir tünelden Naze Krallığına giriş yaptı. Oradaki bir asker onu gördü ve ona doğru koştu.
- Heeyyy kimsin acaba ?
+ Ben Jugatriya Ülkesinden bir bilgin kralınız çağırmıştı.
Saf olan asker buna kanmış ve yoluna devam edebilirsin demişti. Filiper içinden askerin salaklığını küçümser ve alaycı bir tavırla gülüyordu. Filiper ayine giriş yapabilmesi için arkadaşı Kusj'a bir teklifte bulundu. Kusj çok iyi ve cesur askerdi ancak annesi hasta olduğu için çaresizdi. Filiper'in teklifi şuydu ?
'' Sen bugünkü ayinde benle yer değiş bende sana anneni iyileştirecek bitkisel karışımı veriyim.'' dedi. Kusj hiç düşünmeden kabul etti.
Filiper ayine girdi. Nasıl yapıldığını biliyordu ancak bir tecrübesi yoktu. Dikkat çekiyordu. Yanlış bir kaç sözcük söylediği için ayin kesildi ve herkes onu yakalayın dedi. Kaçması uzun sürmedi askerlerden biri sırtına zehirli ok atmıştı. Panzehiri Filiper'e verildi ancak mahkum hayatı onu bekliyordu.
Filiper mahkumlar ile anlaşma yapıp onların beynine hükmetmeye çalışıyor ve kendinin bir keşiş olduğuna inandırmaya çalışıyor. Mahkumlar hırsanıp , daha fazla isyan çıkarma istediğinde bulunuyorlar. O sırada son kıvılcım atılıyor ve isyan başlıyor. Herkes bir tarafa koşuyor kaos çıkmış gibi bir ortam vardı ancak Filiper hiç yerinden oynamıyordu. Bunun nedeni ise Nazeler uslu duran mahkumları daha affedici yaklaşıyordu. Diğer gün serbest kalan Filiper krallığına geri dönüp krala şunları demiştir.
''Ben orada bulundum ancak çok tedirgin ve heyecanlıydım. Not alabiliyordum , serikanlı olabiliyordum ama yanlış kelimeler kullandım. Lütfen beni affedin Kralım ! ''
Çok hüzünlü ve gözünden yaşlar akan Filiper'i gören Kral ;
- Bir daha olmasın !
Diyerek dışarı çıkarttı. Herkes şaşkındı. Kral ilk defa bir hatayı affetmişti. Halk arasında dedikodular dönüyordu , krallık affedici olmuş bilginliği unutuyorlar , kurallarımızı unutuyorlar vs. şeyler diyorlardı ancak en kötüsü ise masum Filiper dışlanıyordu.
