1,2,3 Kayıt!

14 1 0
                                    

(Okyanus'un Anlatımıyla)

    7. Filmim için İzmir'e gidiyorum uçağım saat 12.09'da. Dün gece valizimi hazırladım. El bagajıma şarjımı, kitabımı, suyumu koydum. yola çıkmama 10 dakika kaldı ve bu filmim için çok heyecanlıyım. Uçağa bindikten sonra, içimi hafif bir ürperti kapladı ama endişe etmedim sonuçta film için bir çok kez uçağa bindiğim olmuştu.

17.26
   uçaktan çıktıktan sonra, Bagaj Teslim Alma yerine gittim benim valizim 5 dakika sonra geldi. Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra kaldığım hotele girdim. O kadar yorgundum ki, bir an önce kalacağım odaya çıkıp, kahvemi yapıp rahatça oturmak istiyordum. Fakat ne yazık ki benim rol oynadığım filmde ki diğer oyuncular da bu hotelde kalacaktı dolayısıyla sıra çok fazlaydı. Sıra bitip sonunda oda anahtarıma kavuşur kavuşmaz 8 numaralı odama daldım. Evet daldım! Üstümü değiştirmek istiyordum çünkü çok terlemiştim, valizimi açtım ama... baktım ki yanlış valizi almışım! Valizin yanlış olduğunu fark ettiğimde içini karıştırmak istemesemde belki sahibinden iz bulurum diye çaresiz karıştırmaya başladım. Valizde bir sürü farklı resim çalışmalarıyla karşılaştım! Sulu boya tablolar, kara kalem resimler, boya setleri. Hatta sadece 4 kıyafet vardı! "Bu inanılmaz ressam kimdi? Gerçekten bir ressam mıydı? Eğer onla tanışırsam mutlaka imza alırım" diye kendi kendime konuşup şaşkınlıktan ölmek üzereyken küçük bir kağıt buldum, kağıtta şu yazıyordu;
-VALİZ SAHİBİ, ATEŞ YAKAN-
05*********
numarayı aramaya karar verdim, ses çok güzeldi ve 24 saat konuşsa yine dinlerdim.

"Alo kimsiniz?" dedi ses.
"Ş... şey ben sanırım sizinle valizimi karıştırdım." dedim utanarak.
"Bana ulaştığınız için teşekkür ederim, nerede teslim edebilirsiniz?" dedi ciddi bir sesle.
"Yarın Bornova'ya gideceğim, oraya yakın mısınız?"
"Evet. Saat 9 sizin için uygun mu?"
"Uygun ama nerede buluşacağız?"
"Mutlu Kafe."
"Tamam, yarın orada olacağım."
"Teşekkürler, ah..! Bende sanırım yanlışlıkla sizin valizinizi kendimkisiyle karıştırdım aynı valizlerimiz olduğuna göre... Valizinizin içinde ne vardı?"
"Beyaz pileli etek, eteğin üstünde de demirden kolye gibi bir şey takmıştım. Hm... Bir de siyah gömleğim vardı"
"tamamdır, yarın size valizinizi getireceğim."
"teşekkürler."
"Rica ederim, isminiz neydi?"
"Okyanus, sizinki de Ateş'di değil mi?"
"Evet, memnun oldum."
"Bende."
"Pekala o halde yarın görüşürüz"
"Görüşürüz Bay Ateş." Telefonu kapattıkdan sonra dolapları karıştırmaya başladım, giyecek birşeyler bulmam lazımdı. Ama ümit bulamadım, tek bornoz  bulmuştum onu da hotelin akşam yemeğine giderken giyemezdim!. İyice araştırıp bulamayınca akşam yemeğine gitmekten vaz geçtim, mini buzdolabını karıştırmaya başladım. Soğuk sandwich buldum, meyve suyunu alıp bardağa döktüm, yedikten sonra televizyon izleyerek uyuya kaldım.

'SALI'

sabah 7de uyandım, yüzümü yıkadım ve duş aldım. duştan çıkınca saçımı taradım, saç kurutma makinesi ile saçımı kuruttuktan sonra kahkülüme şekil verdim ve saçıma topuz yaptım. yanımda giyecek kıyafetim yoktu bende malesef dün giydiklerimi giydim. çantamı hazırladım, valizi aldım ve odamdan çıktım, odamın numarası 8'di. benim en sevdiğim sayı. Bu oda tutulu olsaydı büyük ihtimalle başka bir Hotelde kalırdım bu sayı benim için bu kadar değerli. Hotelden çıkar çıkmaz taksi çağırdım. keşke odamdayken çağırsaydım biraz daha hızlı gelirdi. taksi geldiğinde saat 8.30du Mutlu Cafe'nin yerini biraz zor buldum tek bir kişi vardı ve sanırım o Ateş'di. 3 Numaralı masada oturuyor birşeyler karalıyordu. Saate baktığımda 8.59'du. anlaşılan  dakik biriydi ve dakik olması ona olan meraklılığımı arttırdı onu tanımak istiyordum. Yanına yaklaştım ve çizdiği resim beni şoka uğrattı. ÇOK YETENEKLİYDİ VE BUNA İNANAMADIM..! içimden bağırıp yanında hoplayıp zıplayıp "bunu sen mi çizdin?" diyerek şaşkınlıkla bağırmak istiyordum ama heyecanımı içime kapatmak zorundaydım anca "Adın, Ateş mi?" diyebildim çekinerek. bana baktı kısa bir sürede beni inceledi ve yanımda ki valizi gördü.
"Evet benim, sen Okyanus olmalısın değil mi?"
"Evet valizinizi getirdim.."
"Teşekkür ederim bu iyilik için başkası olsaydı valizimi çalabilirdi. iyi birisine benziyorsun!" heyecandan kalbim hızlanmaya başladı
"Eminim başkası olsa o da aynısını yapardı!"
"Ah... yeniden teşekkürler, oturmaz mısın?" mahçup bir şekilde gülüp yavaş yavaş otururken, SANDALYEYLE BİRLİKTE AŞAĞIYA DÜŞTÜM! GERÇEKTEN REZİL OLDUM...
hızla kalkıp sandalyemi düzelttim o sırada Ateş hafif bir kahkaha attı. Gülüşü çok güzeldi...
"Üzgünüm kendimi tutamadım, iyi misin?"
"evet, evet bende rezil oldum üzgünüm"
"yok ya sadece biraz komikti ama merak etme söylemem kimseye!" konuyu kapatmak istedim.
"Şey bu resmi sen çizdin değil mi?"
"evett"
"gerçekten çok güzel, çok yeteneklisin!"
"teşekkür ederim! resim çizmeyi çok severim de.."
"Rica ederim, hmm... kaç yaşındasın?"
"21, sen?"
"19, resimlerini satıyor musun?"
"evet, satmaya çalışıyorum. "
"yanında var mı???"
"evet ama neden? "
"satın almak istiyorum!"  donup kaldı. şaşırdı sanırım resimlerini satarak geçiniyordu eğer öyleyse ona katkıda bulunmak istiyordum.
"şey emin misin?"
"evet!!!!!" dedim yavaşça getirdiği çantanın içerisinden bir sulu boya çalışması çıkardı, resim bir ormanın ortasında salıncakta sallanan bir çiftin resmiydi. Bana gösterdi ve "Hmm.. Bu biraz kötü bir çalışmamdı, istersen sonra başka bir şeyler gösterebilirim onlardan alırsın."
"Yok ben bunu çok beğendim, ama..."
"Ama?.."
"Kağıdın arkasına imzanı ve tarihi atmanı istiyorum."
"Ah- pekala..." yazmaya başladı, 18 Nisan 2022 imza: ateş yakan
"Teşekkür ederim! Kaç lira acaba?"
"Şey... 15TL" cüzdanımdan 20TL çıkarıp verdim. "Bahşiş olsun para üstünü vermeye gerek yok" dedim.
"Emin misiniz...Size karşı çok mahçup oluyorum."
"Tabii ki eminim! Olmuyorsunuz bu sizin işiniz ve ben büyük olmasada destek de bulunmak istedim."
"Çok teşekkürler, senin hobin ne peki?"
"ben filmlerde oynuyorum bugün 7. film çekimim var"
"Ah gerçekten mi! bu harika oynadığın diğer filmlerinin ismini yazar mısın? hepsini izleyeceğim." şaşırdım ve çantamdan çıkardığım küçük kağıda oynadığım filmleri yazdım. izlemeyeceğine emindim, herkes öyle diyip izlememişti.
"Ne içmek istersin?"
"Aslında sütlü kahve iyi olurdu."
"pekala, ben de ondan alıcağım ama bekle siparişi söyleyeceğim."
"bekliyorum" dedim. Telefonumu açıp sosyal medya da gezinmeye başladığım sırada Ateş geldi ve telefonu kapattım.
"Geldim birazdan getirirler"
"Peki."
"Hm... Ne tür film izlersin?"
"Komedi genellikle"
"Ben korku filmi severim."
"Korku filmi önerir misin?"
"Elbette, Mother yani Anne filmini çok beğenmiştim, tavsiye ediyorum."
"İzleyeceğim" 1 dakika sonra garson geldi, kahvenin yanında kurabiye görünce şaşırdım, garson kahveleri ve kurabiyeleri yerleştirdikten sonra "afiyet olsun" diyip uzaklaştı. Bir süre sohbet ettik, filmler hakkındaydı. Telefonumdan saate bakıyordum ki 11.00'di kahvemden yumdum aldım.
"Hm... Resim çizmeye ne zaman başladın?" dedim.
"9 yaşındayken, sınıftakilerden daha iyi çizdiğimi fark ettim. Herkes de bunu fark edip destek oldular." Dedi ve sırıttı. Gülümsedim, onun yeteneği gerçekten şaşırtıcıydı ve olağan üstü. Saate baktığımda 11.30du. Geç kalmak üzereydim, endişeyle hazırlanmaya başladım "çok özür dilerim ama filmime geç kalmak üzereyim" dedim.
"Anladım, valizim için tekrar teşekkür ederim" dedi anlayışla.
"Rica ederim, asıl bende siz olmasaydınız valizimi bulamazdım." dedim. Çantamı alıp oradan ayrıldım. Yolda 1,2,3 Kayıt grubumdan mesaj gelmişti. Yönetmen hikayenin konusunu yazmıştı. Okumaya başladım;
bebeklikten arkadaş olan Şeyda ile Güneş büyüdükçe birbirinden uzaklaşıyor ama bu uzaklaşma onları hiç olmadığı kadar üzüyor. Güneş ve ailesi taşınmak için hazırlandığını öğrenen Şeyda, Güneş'ten uzaklaşmak istemez. Başta Güneş' in onu bırakıp gittiği için sinirli olsada özleminden onun yanına gelmek ister. Herşey tamam uçak bileti ile uçağın uçmasını beklerken Güneş'e bir mesaj yazar "Ben Güneş' imden uzak kalamıyorum, Güneş'in sıcağından yanacak olsamda ona yaklaşmaya razıyım. Ve şimdi uçağımla Güneş'in yanına geliyorum, bu uçak benim için bir roket ve astronot kıyafeti olmadan uzaya çıkıp Güneş'ime kavuşacağım." der. Mesajı okuyan Güneş o kadar duygulanır ki mesajı okur okumaz arabasına atlar havalimanına gider yolda sadece ağlar ve Şeyda ile eski anılarını hatırlar, havalimanında saatlerce Şeyda'yı bekler. Şeyda' yı uçaktan inmiş görünce ve Şeyda da Güneş'i görünce herşeyi unuturlar artık sadece birbirilerin olurlar artık birbirine kavuşacaklar ve kavuştular. Arabayla artık yeni hayatlarına merhaba derken Güneş' in batışını izlemek için bir dağa giderler. Dağda birbirilerine sarılırken bir anda bir taş kırılır, Şeyda ve Güneş uçurumdan aşağı düşmeye başlarlar artık Şeyda anlar ki, Güneş sadece onundu ve Güneş' i ile birlikte yanmaya razıydı ikiside korkmuyordu bu Güneş'in batışıyla ikisi de batacaklardı ama bu sefer Güneş hiç doğmayacaktı..
Senaryoyu okuyunca fazla duygulandım gerçekten çok şey anlatıyordu ve sanırım benim en sevdiğim filmim olacaktı.

'

yönetmen ile Güneş' in rolünü oynayacak kişi kavga etti. Sonra da Güneş olmak istemedi ve gitti film çekimi süresi uzatıldı ve herkes geri gönderildi eve geldiğimde 16.43dü nedense uyku çöktü ve koltukta uyuyakaldım ve kabus gördüm. Şeyda rolündeydim ve son perdedeydik Güneş rolünü oynayan kişi ile uçurumdaydık ve sadece ben düşüyordum, Güneş'te beni şaşkınlıkla izliyor korkudan deliriyordu ve ben orada ölmek üzere aşağıya düşüyordum. Güneş rolünde ki hala şokta, beni öyle gördükce deliriyordu ve yönetmenlerde şok içerisindeydi çünkü gerçekten uçurumdan düşüyordum. Kameramanlarsa çekmeyi durdurmuşlardı ve yönetmene bağırıyorlardı.  düştüm başımdan kan fışkırıyordu, nefes alamıyordum, heryer karanlıktı ve korkudan uyandım sanki gerçekten ölmüştüm ve şuan dirilmiştim; telefonumu alıp kontrol ettim Ateş beni aramıştı. Düşünüyordum da ben ona numaramı vermemiştim bana nasıl ulaşmıştı diye... Düşünürken hatırladım ki dün onu aradığım için otomatik olarak numaram onda gözüküyordu saate baktığımsa 18.26ydı onu yeniden aradım.
"Alo, Okyanus?"
"Efendim."
"Bugün buluştuğumuzda valizini unutup gittin. Bende valizini unuttuğunu fark eder etmez aradım ama açmadın. "
Aklım neredeydi? valizlerimizi değiştirmeye gitmiştik ve ben bu sefer kendimkisini de onda unutmuştum. Kafam bu zamanlar gerçekten çok doluydu ve bu da aptal kafamın bir çok düşüncesine kapılıp 2. kez aynı dalgınlığı yaptığımı açıklıyordu. Kendime bir an önce gelmem lazımdı.
"Okyanus, orada mısın?"
"Ah, evet evet duydum ne yapacağız?"
"Aslında  müsaitsen yarın aynı yerde buluşalım diyecektim."
"Ama benim yaeın film çekimim var" diyecekken aklıma geldi ki film çekimi 2 hafta sonraya ertelendiği aklıma geldi ve kabul ettim.
"Yarın aynı saatte değil mi?"
"Evet"
"Tamam anlaştık teşekkür ederim"
"Teşekkür mü edersin?"

Donakaldım. Bu Karantina kitabında ki replikti, demek ki okumuş, demek beni Zeynep gibi görmüş, demek bana yakınlaşmak istemiş. O an o kadar heyecanlandım ki kalbimin atışlarının hızlandığını hissettim.
"Teşekkür ederim..." diye mırıldandım, hafif utanmış sesimle ve ardından ekledim:
"Karantina'yı okudun değil mi?"
"Ah evet! Bilmene şaşırdım, gerçi popüler bir seri o da doğru. Sen okudun mu?"
"Evet seriyi bitirdim, ya sen?"
"Üçüncü kitabındayım ve aşırı sarıyor hergün bir kitabını bitiriyorum desem yeridir!" kıkırdadığım sırada konuşmaya devam etti.
"O halde kitap hakkında konuşuruz olur mu? Hatta daha çok konuşalım diye daha hızlı bitireceğim!"
"Anlaştık ve zaten bu seri hakkında biriyle konuşmak gerçekten çok istiyordum!" dedim.
"Görüşürüz o halde."
"Görüşürüz."

'ÇARŞAMBA'

uyandığımda saate aceleyle baktım, 9'du. Geç kalmıştım! hızlıca kalkıp yüzümü yıkayıp telefonumu alıp çıktım. kendi kendimi sorguluyordum "nasıl bu kadar uyuyabildim???" diye. önüme çıkan taksiye atladım ve yolu tarif ettim, yolda Ateş'e mesaj attım.
Kime: Ateş YAKAN
"Uyuyakaldım..Geciktiğim için özür dilerim 30 dakikaya orada olacağım."
telefonu kapattım ve İstanbul'u düşündüm. Bir film için ailemle kavga edip nasıl buraya kadar geldiğimi hatırladım. Yolda camdan havayı izlerken çok küçükken olan eski bir anım aklıma geldi...

13 Ocak 2012
10 yıl önce.

"Anne, bulutlar neden beyaz?"
"Sabah güneş doğarken ki sarı, kırmızı, turuncu öğlen ki mavi ve batarken ki pembe rengine yakışmak için. Sence de yakışmıyor mu?"
"Hemde çok..."
"Ama neden pofuduklar?"
"Eğer senin gibi minik kızlar uçmayı öğrenip, havada uçarken yorulduklarında pamuk şeker yemeleri için."
"Hm... Benim canım pofuduk bulut yemek istiyor anne."
"Eminim sen bir gün yiyebileceksin."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 03, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yanan Bir Okyanus'un Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin