BAHAR BAHÇE

2.3K 203 28
                                    

Güllü'den...

Dünya, koca dünya... Basmadığım toprağın ne çok, tanımadığım insanın ne çok. Oysa kaçtım hep, bir kaçak nasıl her yanını görmez?

Üzerimde siyah bir elbise vardı, kızıl saçlarımı da siyah şala saklamıştım. Yüzüme en çok yakışan tebessümüm yoktu. Merdivenleri pata küte inerken düşündüğüm tek şey Halil'in misafirine rezil olmak, onu da rezil etmekti. Evlendiği kadının deli olduğunu herkes düşünebilirdi. 

Merdivenler bittiğinde koca salona sürekli bir şeyler taşıyan, el pençe divan duran adamları gördüm. Kocamın misafiri demek bu odadaydı. Apır sapır hareketler yapma fikri insanları gördükçe kafamdan uçup giderken beni gören adamların başını eğmesine şaşırdım. Öyle ya, beni ezip geçen yalnız kocamdı. Bu insanlara göre ben konağın hanımı, Halil'in karısıydım. 

Gözlerim tekrar dolacak oldu, dişlerimi sıkıp kapıdan içeriye girdim. Oda sıcacıktı, girer girmez yüzüme vuran sıcağın yanında kocamın hırçın bakışları da vardı. Divana tüm heybetiyle oturmuştu, ondan gözlerimi aldığımda benzer kara gözlerle çakıştı gözlerim. Işığı sönmüş gözlerde parıldayan nefreti gördüm, memnuniyetsiz bir ifadeyle bana bakan kadın korkmama neden olmuştu. Yaşlıydı, nerden baksan altmışı görmüştü. Yüzündeki kırışıklıklar azdı buna rağmen, hayatı boyunca sabit bir ifadeyle kalmış gibi... 

Benim gibi kara şallıydı, karaydı büsbütün. 

O Halil'den de korkunçtu.

"Bu mu?!" dedi. 

Sesi sertti, nefret doluydu. 

"Pek de çelimsiz." diye mırıldandı yanındaki kadın. Sonra başka kadın yorum yaptı. 

"Halil ağama eğreti durdu."

Kara gözlü kadın alayla bana baktı, süzdü. İnsanlardan çekinmeden konuştu. 

"Eğretidir zaten, eğreti gelin." 

İçime dokundu, ne demek olduğunu anında anladım. Gözümün içinde kaldı yaşım, kadından gözlerimi çekmedim. Onun kadar inat edeceğimi göstermek isterken sözlerimi yutmak geçmedi aklımdan, keşke yutsaydım. 

"Öyle ya, eğreti. Halil ağanıza öğretmek lazımmış." 

Halil'e döndüm. Öfkeyle parıldayan gözlerine bakarak konuştum.

"Tasalanma ağam, bildiğim her bir şeyi bir bir öğretirim sana." 

Halil'in gözleri karardı, öfkeyle yüzüme bakarken kara gözlü kadın konuştu. 

"Anası ne ki kızı ne ola!" 

İçim içimi yedi, öfkem kuvvetlendi. Yüzümün yandığını hissettim. Ağzımı açsam ağlayacaktım. Ağlayacağıma öleyim, öleyim!

Derin bir nefes aldım, Halil'in yanına doğru yürüyüp yanına oturmak için hareketlendiğimde kara gözlü kadın tekrar konuştu. 

"Hop, hele dur bakalım. Baştan yerini belli etmedik mi?!"

Kara gözlü kadına döndüm. "Etti." dedim sert bir sesle. "Halil Ağan belli etti." 

Halil'e döndüm. Kısık bir sesle sorar gibi oldum. "Senin için ne olduğumu, yatağını ısıtıp içini soğutacağımı anlatmadın mı?" 

GÜLLÜ GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin