Alıntı.
2024
Şebnem Ferah - Birileri Var
🌏
Üzerimdeki ince tulumun üzerinden kendini hissettiren rüzgar tenimi okşuyordu. Ama üşüdüğümü hissetmiyordum. Ben çok yanmıştım. Hiç bir rüzgarın beni üşütemeyeceği kadar çok yanmıştım, canım çok yanmıştı, hem de mecazi olarak değil.
Yüzüme doğru uçan sarı saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.
Karanlık çoktan çökmüştü. Karanlığa teslim olmuş mezarlıkta omuzlarım dik bir şekilde yürümeye devam ettim. Mezarlıkta duyulan tek ses, topuklu ayakkabılarımın zeminde yankılanan tok sesine ek köpek havlamalarıydı.
Eskiden olsa mezarlığa tek başıma dahi gelemezdim. Şimdi ise burada olmaktan korkmuyordum, bu karanlıkta dahi. Çünkü bu mezarlıkta benim ruhum yatıyordu.
Çok uzaktan gelen havlama sesleri biraz daha yaklaşmıştı. Usulca sağa doğru dönerek yan yana dizilmiş üç mezarın başında durdum. İlk mezara diktim gözlerimi.
Eda Soykan.
"Ben geldim kızıl cadı." Diye fısıldadım toprağa doğru. Mezarının yanına çöktüm ve toprağını sevdim. "Beni duyuyor musun, görüyor musun bilmiyorum. Ama burada olsaydın, 'bu saatte burada ne yapıyorsun?' Diye beni azarlardın kesin." Dedim tebessüm ederek.
Keşke dedim içimden... Keşke böyle olmasaydı!
Diğer mezara kaydı gözlerim.
Uygar Tamer.
Kalbime düşen sızıyı yok saymaya çalıştım ama imkansızdı.
"Biliyorum beni çok özlemiştin, gelmesem hasretimden erirdin." Dedim hafifçe kıkırdayarak. "Özür dilerim, bunca zaman seni burada yalnız bıraktığım için özür dilerim."
Onları o kadar çok özlemiştim ki, bu özlem ruhumu kanattı.
Dolan gözlerimi yanındaki mezara çevirdim bu kez.
Akis Sancar...
Kısa bir alıntıyla başladık. Oy vererek bana destek olmayı unutmayın! 🥳
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P E R A
RandomNe halde olduğundan haberin yok senin! Her yerin yanık! Tüm vücudun, yüzün yanık! Sen, sen bile değilsin! Kendini göremediğin için buradan çıkmayı düşünüyorsun. Bir yüzün bile kalmadı senin. Gözlerin görmüyor! Konuşamıyorsun! Ayakta iki saniye...