Ne çok korkardı eskiden, şimşekten. Tek sığanığı ablasının kollarının arası olurdu. Mis kokulu boynuna kafasına dayayıp çekerdi kokuyu doya doya. Ama yıllar önce olan kaza ile her şey alt üst olmuştu. Ablasının her daim ışıltıyla bakan gözleri artık solmuştu çünkü o kazadan sonra sakat kalmıştı ve o kazadan tek bacaklarını değil kaybettiği. Bundan sonra güzel sesinden de artık mahrum kalmıştı. Doktorların dediğine göre travma sonucu konuşamamıydı. Ablasını bundan sonra ne zaman görse uzaklara doğru bakan, bakımsız, hayata küsmüş bir kadın görüyordu. Bu gözler ona çok yabancı geliyordu. İşte daraldığını hissedip, arkadaşının yanına gitmeye karar verdi. Son model arabasına binip, muayeneye doğru sürmeye başladı. Kısa sürede geldiğinde hız kaybetmeden arabadan indi. Arkadaşı Aidan 'a sürpriz yapıp gelmişti. Ofisten içeri girip, Max 'a arkadan erkekçe sarıldı. İrkilen Max arkadaşına dönüp o da sarıldı. Biraz muhabbet ettikten sonra, konu Christian'ın ablasının durumuna geldi.
"Bir değişiklik var mı? "
"Hayır maalesef aynı. Şu aralar ona yardımcı arıyorum. "
"Ee bunun için şirketler var. "
"Şirkettekiler sadece para için işlerini yapıyor. Ben onun halinden anlayabilecek birisini arıyorum. "
"Seni anlıyorum, eğer öyle birini tanırsam mutlaka seninle konuşurum. "
"Ah dostum senin etrafında zengin kadınlardan başka birileri var mı ki? "
İki dost kahkahaları boğuldu.
Bir süre sonra Christian izin isteyerek, oradan çıktı. Bileğindeki siyah saate bakarken, birine çarpmıştı ve düşmeden tam yakaladı. Kız şaşkın bir şekilde ona bakıyordu. İtiraf etmek gerekirse, gerçekten çok güzel bir kızdı. Ama düşündü ki, Aidan 'ın para ve erkek avcısı hastalarından biriydi. Onu orada bırakıp, arabasına bindi. Hızlı bir şekilde evine sürdü. Bir an önce ablasını görmek istiyordu. Gerçekten çok zenginlerdi ama bunları hiç bir zaman düşünememişti. O sadece ablasının bir kez ona gülümsemesini istiyordu. Tekrar eski günlerdeki gibi sarılmasını istiyordu. Çok mu şey istiyordu da, gerçekleşmiyordu? Gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Gözlerini elinin tersiyle sert bir şekilde sildi. On beş dakikalık yolculuktan sonra evine gelmişti. Arabanın anahtarını yardımcıya verip, içeriye girdi. Hemen ablasının odasına girip, kapıyı çaldı. Yavaşça kapıyı aralayıp içeriye girdi. Ablası yine her zamanki gibi aynı şekilde duruyordu. Yemyeşil gözleri, orman manzarasına gözlerini dikmişti. Bu artık rutin bir hale gelmişti. Yanına gidip, ellerinden tuttu. Her parmağına ayrı, sevgi dolu öpücüklerini kondurdu. Gözlerinin içine bakıp, her zaman ki gibi gününü anlattı. Gününü anlattıktan sonra, başını öpüp, odadan çıktı. Mutfağa inerken, merdivenlerden inen yardımcıyı görüp, jakuziyi hazırlamasını söyledi. Dolaptan portakal suyu çıkartıp uzun bardağın içine koydu. Bir kaç büyük yudumdan sonra kirli bardağı masaya bırakıp, odasına çıktı. Üzerini çıkartıp, jakuzinin içine girdi. Sıcak su tüm kaşlarının gevşemesiyle rahatladı. Tüm odaya vanilya kokusu yayılmıştı. Gözlerini yumup, uykuya daldı.
~•~
Küçük ellerini ablasının yüzünde gezdirmeye başlamıştı. Ablası huylansa da uyanmıyordu. Kardeşi sinirlenip, ablasının kusursuz dudağını ısırdı. Canı acıyarak küçük bir inlemeyle kalkmıştı.
"Seni küçük serçe, ya burnumda ki izler geçmezse?"
Küçük, her ne kadar gülmek istese de ablası şuan sinirliydi.
"Şimdi cezanı çekte görelim. "
Diyerek gıdıklamaya başladı. Safir gözler ve zümrüt gözler mutlulukla ışıldıyordu.
~•~
Telefon sesiyle uyanmıştı. Eskiler bazen onu mutlu ederken bazen de hüzünlendiriyordu. Şirkette ki adamlarından biriyle yeni ihale hakkında biraz konuşup, telefonu kapattı. Buruş buruş vücudu olmuştu. Hemen çıkıp duşa girip, köpüklerden arındı. Evde olduğu için rahat bir şeyler giyip, akşam yemeği için mutfağa indi. Sandalyeyi çekip, yerine oturdu. Yemeği servis edildikten sonra yalnız yemeğini yemeye başladı. Yalnız yemek yemek ona göre değildi ama ablasından başka kimsesi yoktu. Sıkıntıyla başını ovup yemeğine devam etti.
~•~
Scarlett hala safir gözleri düşünüyordu. Hah neden düşünüyordu ki sanki! Sıkıntılı bir şekilde ayağa kalktı. Camdan dışarıya bakmaya başladı. Baykuş seslerini rahatlıkla duyabiliyordu. Gözlerini kapatıp, sessizliği dinledi.
Duyduğu çığlık sesleriyle açtı gözlerini. Yan odadaki arkadaşı Alexis'ti bu.
"Sen kimsin be? "
" Alexis ben Scarlett. "
"Hadi canım, inanmıyorum! "
"O zaman senin kalçandaki kalp şeklindeki doğum lekesini nereden bilebilirim? "
"Tanrım sen çok fazla değişmişsin! Hâlâ inanamıyorum! "
"Bende inanamıyorum Alex *"
Arkadaşı yanına gelip elleriyle başını tuttu.
"Hele o küçük fındık burnun çok tatlı! "
Son söylediği cümleyi bağırarak söylemesi nedeniyle, odaya kızlar doluşmuştu.
"Alex ne oluyor? Bu bayan kim? "
"Kızlar size hayatınızın şokunu söyleyeceğim bu kız :Scarlett Morey!"
Odadaki tüm kızlar çok şaşırmışlardı. Önceden yüzü nedeniyle acıyarak baktıkları kız şuan melekler kadar güzeldi. Bir anda tüm ilgi Scarlett'in üzerinde yoğunlaşmıştı. İlk defa bu yoğun ilgiden çok memnun kalmıştı.
√√√
Merhabalar biliyorum çok geciktim çünkü bilgisayarım bozuk :/ Baktım bilgisayar düzelmiyor bende hemen telden yazayım dedim vee böyle bir şey oldu. Umarım hikayeyi unutmamışsınızdır. Sizleri çok seven yazarınız "Yeşim :* "
İnşallah bölüm yakında gelecek :))
*Alex : Kızın adı Alexis ama arada Alex diyorlar :) karışmaz umarım :3~Düzenlendi!~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz -Askıda-Düzenlendi!
RomanceAcı tüm benliğini ele geçirmişti. Artık hiç bir şeyin geri dönüşü yoktu..