iki hafta sonra...
Louis iskelede oturmuş, adadaki güzel deniz manzarasını izliyordu bir yandan ise bitirmekte güçlük çektiği kahvesini içiyordu..
Şuan düşünceleri karma karışıktı, ne yapacağını, ne olacağını, bu olanlara nasıl tepki vereceğini bilmiyordu ve en çok korktuğu şey gerçekleşmişti Harry'nin kalbini kırmıştı, yani kırdı mı emin değildi ama o onun yerinde olsa kesinlikle kırılırdı...
Olaylar şöyle olmuştu; En son kasabadan kaçmaya çalışıyorlardı ve Harry sürüyü taşımaya yardım ediyordu. Harry o gece yakalanmıştı bir insana ve sırf Louis'ye yakalanmayacağına dair söz verdiği için adamı öldürüp bütün delilleri silmişti denizden, ve o gece sadece tanrıya dua etmişti. Her şey neden böyle oldu diye çok düşünmüştü, Louis ise kasabada babasına bir mektup yazmıştı babasının üzüleceğini biliyordu ama Louis, Harry için her şeyi yapmaya hazırdı. Ve bu ailesini bırakmak olacaksa, bu da olurdu. En azından Louis böyle düşünüyordu. Harry bu ada da bir hafta da düzeni oturtmuştu ama Louis geri dönmeleri konusunda ısrarcıydı. İnsan olarak gezersiniz falan da demişti ta ki bu konuşma Harry'le kavgaya gidene kadar... ondan sonra olmuştu zaten her şey.
Şuan konuşmuyorlardı. Louis sinirlenip adanın diğer tarafına gitmişti Zayn'le. Babasıyla balık tuttukları yerde oturuyorlardı. Louis çok düşünmüştü bu konuyu, şimdi ne olacak ne yapacağız diye. Ve babasını buraya taşınmaya ikna etmek istiyordu işlerini buradan da yürütebileceğini söyleyecekti. Bunu babasının kabul etmesi çok zordu ama öbür türlü babası yalnız kalacaktı ve bu Louis'nin istediği son şey bile değildi.
Belki başka bir kadın bulurdu? ama babası bunu istemiyordu hala Jay'i unutmamıştı ve bu onu aldatmak gibi geliyordu hep ona, bu yüzden asla yapmayacaktı böyle bir şeyi.
Louis en son çare ile teyzesini kasabaya taşındırmayı düşünmüştü. Şuan beyni aşırı yorgundu, bu göz altlarına bile yansımıştı Harry'sizlik onu epeyce üzmüştü, ve kavgaları... Louis hata mı yapmıştı emin değildi ama çok büyük bir ikilemde kalmıştı ve o an ne yapacağını şaşırmıştı. Louis o anda zaten patlamaya hazır bir bomba gibiydi bu yüzden olmuştu bunların hepsi, Louis en küçük detayına kadar her şeyi düşünürdü her zaman böyleydi. Fakat Harry onun aksine birazcık daha oluruna bırakan tiplerdendi...
Bu yüzden de kavga etmişlerdi. Fakat Louis şuan çok düşünüyordu ne yapacağını bulamıyordu bu onu fazlasıyla yormuştu.
Suda bir kıpırdaşma hissetti, genelde Harry geldiğinde onun geldiğini hissederdi Louis garip bir şekilde. Ve onun geldiğini de buradan anlamıştı, sudan çıktı ve kafasını kaldırıp Louis'ye baktı, evet bu Harry'di.
Harry ağlamaktan kızarmış yeşillerini, solgun mavilerde gezdirdi. En son derin bir nefes aldı ve konuşmayı açtı Harry, ''Ben bu yüzden bu adada kavga edip birbirimizi üzeceğimize, o kasabada öldürülmeyi tercih ederdim Louis...'' demişti. Ve zıplayarak iskeleye oturmuştu.
Louis bedenini Harry'e çevirmişti, ''Hayır Harry...'' demişti çatallaşmış sesiyle, ''Ben öldürülmeni istemezdim ve izin vermezdim. Bak kavga edebiliriz ama bu senden vazgeçeceğim anlamına gelmiyor, günlerdir çözüm arıyorum artık tükendim ne yapacağımı şaşırdım ve ve ben-''
Harry Louis'yi susturmuştu ''Seni anlıyorum aşkım, istersen babanın yanında kalabilirsin hiç sorun değil...''
Louis, Harry'nin ellerini tutmuştu, ''Hayır, senin yanından bir kere bile ayrılma fikrine katlanamıyorum hem çözüm yolunu buldum..''
Harry, parıldayan gözlerle bakıyordu batan güneşin son ışıkları Harry'nin yüzünü boydan boya kaplarken, Louis sadece gözlerine odaklandı. Ve orada kaldı, o yemyeşil, mercanları, ormanları ve evi anımsatan o yeşillerde kaldı. Sadece oraya baktı. Harry de kendisine okyanusu, gökyüzünü, hala yaşamasının nedenini ve evini hatırlatan mavilerin içine karışıyordu...
Hayır onlar aşık olmuyorlardı, onlar zaten öylelerdi. Bu evrenin bir tesadüfü de değil. Onlar kendilerine aitlerdi aynı eskiden inanıldığı gibi. İnsanlar aslında iki kollu, iki bacaklı, iki kafalılardı ve daha sonra çok korkunç görünüldüğü için ayrılmışlardı herkes bu dünya da öbür yarısını aramaya çıkmıştı, yani ruh eşini aramaya. Ve Louis de Harry de şuan ruh eşlerini bulduklarına eminlerdi... ve bunu kolay kolay bırakamazlardı.
Louis, Harry'i tuttu yavaş ve nazikçe dudaklarını birleştirdi, kalın dudaklar ince dudaklara zarifçe dokunurken, arkalarında batan güneş ve hafif dalgasıyla, dalgalarını kıyıya çarpan deniz vardı.
Şuan huzuru bulmuşlardı, gerçek aşkı bulmuşlardı ve gerçekten ruh eşlerini bulmuşlardı. Harry de Louis de hayatlarının bu evresinde böyle bir şeyi beklemiyordu, Louis sevgilisinin saçlarını okşadı, uzun öpücükleri ardından dudaklarını ayırdı yeşillere baktı ve bir süre sadece nefes sesleri duyuldu... ardından Louis o büyük şeyi söyledi ''Evlenelim Harold.''
~
9 yıl sonra
Louis, uzamış saçlarını kapatan şapkayı düzeltti, elinde ki birasını yanına bırakırken gözlerini kısıp güneşe baktı. Ardından kocası geldi yanına, arkasından ise oğulları Moli koştu Harry'nin kucağına oturdu ve ona şımarıklıklar yaparken, gözlerini Louis babasına getirdi.
Tam 9 yıl önce Harry'le burada evlenmişlerdi, ve bunu daha sonra söylemişlerdi herkese üstünden 9 yıl geçmesine rağmen asla ayrılmamışlar, asla kavga etmemişlerdi ve sonra deniz bölgesi onlara 8. yıldan sonra bir çocuk vermişti, denizden bir armağandı bu çocuk onlara onun adı Moli'ydi aynı Louis babası gibi uzun saçları, Harry babası gibi iri iri yeşil gözleri vardı ve tombul yanaklarıyla küçük bir kuyruğu bile vardı!
Louis ne zaman, nasıl böyle bir konuma geldi bilmiyordu ama burada ki hayatını kaybetmek istemiyordu burayı, kocasını, çocuklarını çok seviyordu.. Babasına gelecek olursak, babası da çok güzel yemyeşil gözlü, kıpkırmızı saçları olan güzel bir kadınla evlenmişti ve şuan da hala kasaba da yaşamlarını devam ettiriyorlardı.
Kadından bir çocukları bile olmuştu, ve kasaba da yenilikler olmuştu 9 yıl ardından denizkızları ile bir konuşma yaşanmıştı kasaba arasında. Kasaba da ki başkan atılmıştı ve yerine özenle seçilen ve gerçekten orayı iyi yönetebilecek biri atanmıştı şuan her şey yolundaydı ve Harry bunları öğrenince Louis'ye ''İstersen kasabaya geri dönebiliriz?'' demişti ama Louis hayır demişti. Çünkü, ilkleri burada olmuştu Harry ile evlenmişti, çocukları olmuştu ve burada çok güzel bir yaşam kurmuşlardı adadaki herkesi tanıyordu ve arada babasını ziyaret edeceği bol bol zamanı da oluyordu bu yüzden Louis de Harry de bu düzene oturan hayatlarından epeyce mutluydular ve böyle olduğu için huzurluydular bir daha bu konular asla açılmamıştı kasaba da uyguladıkları sözleşme ile bir daha denizkızları ile insanlar arasında bir kavga veya savaş olmamıştı ve denizkızları bir anayasayla güvence altına alınmışlardı.
Louis, Moli'nin göbeğini öpüp onu gıdıklarken Harry onlara yiyeceklerini ve çaylarını getirmişti, artık Harry de insanları seviyordu ve o da artık sık sık insan oluyordu deniz de artık insanları seviyordu artık her şey sadece sevgiden ibaretti ve bu çok güzeldi
Moli yerinde zıplarken Louis babasının şapkasını kendi kafasına takmıştı ve şapka kafasına çok büyük olunca Harry ile Louis onun bu şirinliğine gülmüşlerdi. Louis ikisini de çok seviyordu en son Moli poposunun üstüne düşmüştü ve Harry onu uyarıp sandiviçi eline vermişti en son Moli Harry babasına dönmüştü, ''Baba bir kez daha nasıl tanıştığınızı anlatır mısıııınızzzz?'' demişti. Ve herkesten büyük bir kahkaha çıkmıştı...
🐚
yazarken çok zevk aldığım bir kurguydu, tam istediğim gibi bir son yaptım bu yüzden gözüm arkada kalmayacak ;) ve finali biraz daha geç verecektim ama biraz derslerim yoğunlaştı ve kitabı öyle kenara atmak istemedim belki buna benzer biraz daha farklı ama benzer bir şeyler yazarım, neyse.
başka kurgularda görüşürüz :)
sevgiyle kalın xx.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead sailors, lost galaxies... | larry stylinson
FanfictionHarry kayıp denizlerin kayıp deniz adamıydı. Louis ise ona kendisiyle birlikte hayatını da vereceği kurtarıcı perisiydi... Peki ya Louis'nin Harry'i bulmasının altında evrenin bir parmağı varsa? Ya onların bu kaderi önceden belirlenmişse? Ya bu bir...