Uykusundan geceleri sürekli onu rahatsız eden kabus ile uyandı. Saatin kaç olduğuna aldırmadan terasa doğru ilerledi. Temmuz ayınının ortalarıydı. Yağmur sicim gibi boşalıyordu gökyüzünden. Terasın kapısını açtı ve kendini dışarıya attı. Gürültünün yerini yağmur sesi almıştı İstanbul'da.
Elektirik kesilmişti. Gecenin karanlığını aydınlatan ardı ardına çakan yıldırımlar ve onu takip eden gök gürültüsü içindeki kargaşanın özetiydi onun için. Bu kargaşayı hafifleten yağmur onu ıslatmaktan mahrum etmemişti şimdiye kadar.
Kapıyı açık bıraktığını hatırladı ve kapatmak için arkasını döndüğü sırada yıldırımın aydınlatmasıyla bir karartı belirdi dairesinin içinden. Yavaş adımlarla içeri girdi. Yatak odasına giderken sessizce ilerlemeye çalışan ayak seslerini farketti. Karanlığın içinde farketmeden gelenin arkasında belirdi ve kulağına fısıldayarak kapattı katilinin gözlerini.