''Yalnız kalmış bir küçük kız düşünün...dışlanmış, sadece annesinin sevgisiyle yetinmeye çalışan bir küçük kız. İncelemeyi, yorumlamayı seven bir küçük kız. Korku dolu ama bir o kadar da cesaretli bir küçük kız...Tek başına merdivenlerde oturmuş kendi kendine konuşuyordu. Küçücük yaşına rağmen her gören bu küçük kızın derdi olduğunu anlayabilirdi. Evet, her oradan geçen bu küçük kızın derdi olduğunu anladı ama bir tanesi bile konuşmaya cesaret edemedi ya da umursamadı bile. Kalabalığın içinde yalnız kalmak bu olsaydı gerek. Sonra bir el omzuna dokundu. Tıpkı onun yaşlarında, kumral kehribar göz rengine sahip tatlı mı tatlı bir çocuktu bu. Yavaşça yalnız kalmış küçük kızın yanına oturup arkasında gizlediği pamuk şekeri ile bir süre sessiz kaldı.
-Merhaba
Cılız ses tonu biraz çekingen çıkmıştı. Küçük kız başını o belki de hayatında mucizeler yaratacak çocuğa doğru çevirdi. Bir süre ikisi de sessiz kaldı. Sanki buna uzun zamandır ihtiyaçları varmışçasına.
-Merhaba...
Küçük erkek çocuğu, küçük kızın cevabıyla gülümseyip arkasında duran pamuk şekerini ona uzattı.
-Pamuk şekeri misin, pamuk şekerci amca bana verdi.
Küçük kız daha önceden hiç pamuk şekeri yememişti ve bir an tereddüt ile bakıp başını olumlu bir şekilde salladı. Oğlan kıza pamuk şekerini uzatıp başını gökyüzüne doğru çevirdi.
-Benim adım Tolga.
-Bende Aybala...
Adı Aybala değildi ama istediği ad buydu. Bir şarkıda duymuş ve o günden sonra bir daha ağzından düşürmemişti. Hatta annesine neden benim ismimi koyarken bana da sormadınız diye atarlanıyormuş. Oysa Umay da çok güzel bir isimdi.
-Aybala mı? İlk kez duydum. Gözlerin çok güzel, ela mı?
Kız bir süre durdu. Elanın anlamını bilmediğinden değil, gözlerinin ela olması onu rahatsız ettiği için. Babasıyla aynı göz rengine sahip olmak onu rahatsız ettiği için.
-Ela.
-Peki burada ne işin var?
-Annemle babam kavga ediyordu, korktum.
Oğlan durdu ve elini yavaşça kızın omzuna doğru attı.
-Biliyor musun benim annemle babam melek.
-Nasıl yani?
-İşleri buymuş, anneannem bana onların gizli görevlerinin olduğunu ve bu yüzden eve gelemediklerini söyledi. Ben annemle babamı uzun zamandır göremiyorum. Çok özlüyorum ama işlerine de engel olmak istemiyorum. Senin annenle babanın işi ne?
Küçük kız, karşısındaki oğlanın aksine o kadar da saf değildi. Çok iyi bilirdi melek olmanın ne anlama geldiğini. Yine de bozuntuya vermeyip cevap vermek için derin bir iç çekti.
-Annem resim öğretmeni, babam ise şu an çalışmıyor.
Bir süre sessizlik oluştu yine. Küçük kız, oğlanın ona vermiş olduğu pamuk şekeri açıp bir parça aldı ve oğlana uzattı.
-Al sende ye.
gün birlikte her şey hakkında konuşup akşam evlerine döndüklerinde , tekrar yarın görüşmeyi diledi Tolga ve Umay. Dilekleri kabul oldu ki, sadece ertesi gün değil...Neredeyse her gün görüşmeye başladılar.
Bir gün annesi Umaya güzeller güzeli bir kelebek kanadı almıştı. O heyecanla küçük kız dışarı çıkıp Oğlanın yanına gitmiş.
-Annem bana kanat almış Tolga, belki uçabilirim. Deneyelim mi?
-Deneyelim, uhm benimde kırmızı pelerinim var. Onu takayım mı? Böylece ikimizde uçarız.
-Olur..
günden sonra başlamıştı Kırmızı Pelerinli Prensin ve Kelebek Kanatlı Kızın hikayesi. Birlikte uçma denemeleri yaptılar, bazen koşuşturup her yeri dağıttılar...Amaçları gelecekte kahraman olan bu iki çocuk birbirlerinin kahramanı oldular. Düştüklerinde birbirlerini kaldırmakla yetinmediler, gerektiği zaman birbirlerini sırtlarında taşıdılar. Kırmızı Pelerinli Prensin yaralı olması Kelebek Kanatlı Kızın da yaralı olması anlamına geliyordu tıpkı Kelebek Kanatlı Kızın yaralı olmadı Kırmızı Pelerinli Prensi yaralı yaptığı gibi.
Hiç ayrılmayacak denilen bu ikilinin sonu Ali'nin tek bir hamlesi ile mahvoldu. Ali, Aybalanın babasıydı. Sürekli Umayı değil, diğer kızına değer veren bir babaydı. Mahalleden ayrılmalarına sebep olan kişiydi. Kızlarının annesine elini kaldırıp tokadı indiren bir kişiydi bu Ali. O, tokattan sonra taşınmaları ani oldu. Sabah Tolga ile koşuşturan Umay akşam ağlayarak ayrılmak zorunda kalmıştı. O tokat, hem Umayın hayatının, hem ikizinin hayatının hem de annesinin hayatının sonuydu, tıpkı bir yeni başlangıç olabileceği gibi.
Anne sadece gözlerini kapatmışken, ikizler şaşırarak babalarını durdurmaya çalışıyordu o tokat anında. İlk kez annelerinin şiddet görmelerine şahit olmuşlardı. Evet, daha önceden kavgalara çok şahit oldular ama şiddete asla. En azından fiziksel olanına...Zaten o tokattan sonra, kızların annesi Ceylin hiç arkasına bakmadan uzaklaştı. Umay babasına ilk kez öyle kötü bakmıştı ki o gün. Senelerce babasının ona attığı bakışı atmıştı. Ona tiksinerek bakmıştı, nefret ederek bakmıştı ve en önemlisi her şey onun suçuymuş gibi bakmıştı ki haklıydı.
Anneleriyle dışarı çıktıklarında bir araba bekliyorlardı. Umay ve Selin kahrolmuş bir şekildeyken onların aksine Ceylin uzun zamandır bu kurtuluş anını bekliyor gibiydi.
Sonra bir anda o belirivermişti. Kırmızı Pelerinli Prens ama bu sefer, gözleri dolu Kırmızı Pelerinli Prens. Kahrolmuş küçük bir oğlan çocuğu. Sanki tekrardan ailesini kaybeden bir oğlan çocuğu gibiydi. O acıyı bir kez yaşadım, gitme yine dercesine bakan bir oğlan çocuğu.
Yavaşça yaklaştı ve ellerini tutmaya bile cesaret edemeden gözlerinin içine baktı.
-Seni hep özleyeceğim Kelebek Kanatlı Kızım...
-Seni hep özleyeceğim Kırmızı Pelerinli Prensim...
Son sözleri buydu iki masum çocuğun. Tek kurabildikleri cümleler bunlardı. Onları ayıracak olan araba gelmişti çoktan. Etrafında mahalledeki insanlar doluşmuştu. Tolganın annennesi de burada üzgün bir şekilde arabaya binişlerini izliyordu. O da biliyordu Umayın Tolgaya ne kadar iyi geldiğini. O da biliyordu bu iki aile sevgisinden mahrum kalmış çocukların birbirine aile olduklarını. Hiç istemeden bindiler arabaya.
Araba çalıştığında beliriverdi o kabus dolusu anları yaşatan adam. Ali , Umayın olduğu cam tarafına geçip bağırarak kapıyı tekmelemişti.
-Hepsi senin yüzünden, hepsi senin yüzünden.
Ve, araba uzaklaşıp bir daha uğramayacaklarını düşündükleri mahalleden ayırdı onları. En kötü anılarla birlikte en güzel anıları taşıyan mahalleden ayırdı onları. Bu bir son muydu veya bir başlangıç mıydı... İşte kimsenin cevabını veremediği soru buydu...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönenç
Teen FictionBambaşka yollarda, unutulmuş anıların izinde 5 çocuk. Birlikte düşen, birlikte kalkan 5 çocuk. Yılların bir süre sonra birleştirdiği 5 çocuk. Kimse onları istemezken, onlar birbirlerini kusurlarına rağmen istediler. Çaba gösterdikleri bu yolda sizde...