6.3

286 31 60
                                    

***************************

belki saçma bir araya giriş ama fırın ve fırıncıyı baker ve bakery olarak düşünün güzellerim çünkü bizim fırınlardaki gibi somun ekmek yapan bir jongin hayal etmek bölümün ciddiyetini bozacaktır lol (hayal ettim ve kırıldım gülmekten) pastacı da diyemezdim çünkü ikisi aynı şey değil hühühü

ve evet elli sekiz dakika boyunca yukarıda eklediğim videoyu keşke ben de bu işi yapsam diye zırlayarak izledim. jongin'imizin geniş omuzları ile burada salındığını hayal etmek bile içimi yumuşşş ve yumuşş ediyor

araya giriş sonu

*******************************

"Vay canına," diyor annem, "Benim oğlum bir efsane."

"Durdu durdu turnayı gözünden vurdu dedikleri bu olsa gerek." diyerek onu onaylıyor annem. Utanarak garip bir kahkaha atıyorum.

"Böyle açık fikirli olmanıza saygı duyuyorum ama sugar daddy bulmuşum gibi konuşmazsanız daha iyi hissederim, lütfen. Ben Kyungsoo'yu parası için sevmiyorum, onu o olduğu için seviyorum." İçim toplu taşıyor. "Beş parasız ve üç çocukla gelse bile aynı şekilde severim."

"Vay canına! Üç çocukla ha?" Diyen anneme bir an düşünüp tadım kaçınca cevap veriyorum.

"Hayır, vazgeçtim, çocuk yok! Başkası ile evlenmiş demektir o zaman, başkası ile sevişmiş ve başkasını sevmiş mi demektir? Hayır, kalbim buna dayanmaz. Reddediyorum! Hayır, hayır, kesinlikle başkasını sevmesini istemiyorum!"

"Aaa, deliye bak. Kendi uydurdu, kendi kudurdu. Dur sakin ol elinden almadı kimse Kyungsoo'nu."

"Aşk bizim saf oğlumuzu daha da saf biri haline getirdi."

"Ama ne biliyor musunuz, olur da ayrı düşersek ve gelse yine de severim ve çocuklarına hem analık hem babalık yaparım, canım Kyungsoo'm, canım aşkım onsuz ben yapamam. Anlıyor musunuz?"

"Ağlayacak mısın kendi kurduğun hayali senaryoya, gerçekten bu yaşta mı?"

"On yaşında olursa ölürsek ablalarına nasıl bakacağının senaryosunu yazıp haftalarca ağlamış ve o günler için para biriktirmişti hatırlasana. Bizim oğlumuz asla sıradan bir çocuk olmadı." diyor annem. Bu bir iltifat mı yoksa dalga mı geçiyor anlayamıyorum.

"Restoran ve çiçekçide teslimat yapmaya başlamıştı. Az daha bir çocuğu çalışmaya zorladığımızı düşünen bir polis bize dava açıyordu." diye devam ettiriyor babam.

"Çünkü Jongin onlara iki işte birden çalıştığını, yorulsa da dayanması gerektiğini çünkü iki ablasına bakmak zorunda olduğunu söylemiş. Ailen hayatta değil mi diye sormuş polisler hayattalar ama ne olur ne olmaz demiş Jongin de." Kahkahalar atıyor ikisi de. Ben de gülüveriyorum ne kadar dayanmaya çalışsam da.

"Dalga geçmeyin ya benimle, ne kadar hassas ve iyi bir kalbim varmış. Cidden ablalarım için okulu bırakıp madenlerde çalışmaya bile hazırdım. Benim kadar hayırlı bir evladı yüz çocuk daha yapsanız bile bulamazsınız. Dünyadaki en iyi evlat benim."

"Hayallerinden vazgeçerdin yani bize bir şey olsaydı ve ablaların için kendini feda ederdin?"

"Evet." diyorum göğsümü gererek.

"Büyük ablan o zaman on yedi yaşındaydı, sana ihtiyaçları yoktu, ve onlar sana bakmalıydı."

"Ama ben onlara kıyamazdım." diyorum içli içli.

"Benim canım oğlum, ne kadar iyi bir çocukmuşsun sen." diyor annem yakınında olsam yanaklarımı sıkacağından emin olduğum bir ifade ile.

"Siz bana anlattıktan sonra böyle bir şey olmayacağını, o paralarla istediğim oyunu almıştım, o kadar da mükemmel değilim yani."

yüreğime konan dert "kaisoo (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin