BAHAR
Vicdan azabı korkunç bir duyguydu. Beklemekse ondan daha beterdi. Masal'a söylediklerimin ardından geri dönüşünün ne olacağını bilmemek de canımı sıkıyordu. Çok üstüne gidip kalbini mi kırmıştım yoksa onu fişekleyecek fitili mi vermiştim emin değildim. Onca lafımdan sonra gitmişse bile onun suçu deyip kenara çekilemeyecektim. Elimin kolumun bağlı olduğu gerçeğini kabullenmekten, kazasız belasız ve bir an önce dönmesini umut etmekten başka çarem yoktu.
Odanın loşluğu bir anda keskin bir ferahlığa dönüştü. Gözlerimi kıstım ve ışığı yakan kişiye doğru başımı çevirdim. Yemek arabasından aldığı tepsiyle odaya giren hasta bakıcının gözleri odada dolaştı. "Yalnız mısınız?" Yalnızlık o kadar ruhuma işlemişti ki o ana kadar bu odada yalnız kaldığımı bile hissetmemiştim. "Şimdilik evet." Kadın ayakucumdaki masanın üzerinde duran tatlı kenara çekti. O an ciğerime çektiğim havanın yolunu tıkayan şey, aklıma gelen kişinin yokluğuydu. Sadece benim iyiliğimi düşünen adama, sinirimi çıkarır gibi yüklenmiş, çocuk gibi azarlamıştım. Büyük ihtimalle, bir daha İRON'a gidene kadar onu görmeyecektim. Korhan'ın vicdanımda bıraktığı boşluk garip bir sızıyla dolmaya başladı.
"Bu sizin yemeğiniz."
Boşalan yere tepsiyi bırakan kadın "Refakatçınız ne zaman gelecek, ona da yemek bırakmamı ister misiniz?" diye sordu. Annem nöbetteydi. Masal bilinmezdeydi. Korhan yoktu. O an başka birinin yanıma gelip gelmeyeceğini bilmediğim için "Çok teşekkür ederim ama boşuna ziyan olmasın," diye cevap verdim. Kadın kafası karışmış bir edayla beni inceledi. Belli ki hastaların yalnız olmalarına alışık değildi. "Bir şeye ihtiyacınız var mı?" Hiç tanımadığı birini düşünecek kadar ince olan kadına gülümseyerek teşekkür ettim ve gerek olmadığını söyledim.
"Yemek masasını yanaştırmamı ister misiniz?"
Başımı hayır anlamında sallarken "Aç hissetmiyorum, teşekkür ederim," dedim. Kadın bu cevabımdan tatmin olmamıştı. "Ben yine de hemşireye haber vereyim." Kadın odadan çıktı. Yemek arabasını kapının önünde bırakarak aksi bir yöne doğru gözden kayboldu. Bir süre sonra bana yardım eden hemşirelerden biri kapının eşiğinde göründü. "Bahar Hanım iyi misiniz?" O da diğer kadın gibi gözlerini odanın içinde dolaştırdı. "Yalnız mısınız? Anneniz yanınızda kuzeninizin kalacağını söylemişti." Uzaktan bile her şeyi müdahale etmeye çalışması, düşünceli yapısından dolayı mıydı yoksa beni kontrol altında tutmaya çalışmasından mıydı bilmiyordum.
"Bir yere kadar gitti. Birazdan gelir."
Hemşire beni anlasa da yalnız kalmamın doğru olmayacağını söyledi. "Annenizi aramamızı ister misiniz?" demesiyle itiraz ettim. En son konuşmamızdan sonra ne kadar geç görüşürsek o kadar iyiydi. Üstelik bu Masal'ın yokluğunu da ele vermek olurdu. Bu yüzden "Bugün nöbeti olduğu için yeterince yoğun olacak. Aklına takılmak istemiyorum. Lütfen aramayın," dedim. "Kuzenim gelene kadar idare edebilirim."
Hemşire bu teklifimi kabul etmeyecek gibi görünüyordu. "Yemeğinizi yemeniz ve biraz hareket etmeniz gerekiyor." Konu benken bu söyleyeceğim kıyamet alameti sayılacak bir işaretti belki ama hiç aç hissetmiyordum ki. Bunu söyledikten sonra "Ayrıca bugün fazlasıyla hareket ettiğimi düşünüyorum," dedim. Son cümlemdeki imam hiçbir şey ifade etmemişti.
"Yine de birkaç adım bile olsa hareket etmeniz gerekiyor Bahar Hanım."
Ne hareket etmemden vazgeçecek gibi duruyordu ne de birini aramaktan. Bu yüzden hızlı düşünmem ve bir çözüm bulmam gerekiyordu. Beni ne kadar zor durumda bırakırsa bıraksın, ben aynısını Masal'a yapamazdım. Yüzüme bir cevap vermem için bakan kadın, tüm gün olanları ışık hızıyla zihnimden geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHTLAR 2 - BAHAN
General FictionHer bir yaprak kendi yazdığı hikayenin başrolünü üstlendi. Tek tek kaleme aldı tüm geleceğini... Bahar & Korhan Onların hikayesi ise çok başka... Baba kelimesini yıllar sonra hayatına alan Maganda, annesini aslında tanımadığını öğrenince ne yapacak...