Bölüm 1: Çirkin

230 23 4
                                    

Basit bir gündü, yine kulaklıklarımla bir bütün oluşturmuş vaziyette kitap okuyordum. Defalarca okumuş olmama rağmen her seferirde aynı tutkuyla okuduğum ''Çalıkuşu'' vardı önümde.

Başımı kaldırdığımda bir çift koyu kahve gözle karşılaştım, Batuhan bana bakıyor ve yine ne kadar da saf olduğumu söyleyerek kendi kendine söyleniyordu. Ona göre her şey bir amaç için yapılmalıydı, tam bir idealistti, bay kendini beğenmiş her durumda sinirlerimi bozmayı beceriyordu... Onu takmamaya çalışarak Işıl ve İpek'in lavabodan gelmesi için içimden söylenmeye başladım; bu zevzeğe daha fazla tahammül edemezdim. Her koşulda sinirlerimi bozmayı beceriyordu, beni delirtiyordu. Yaptığım herşey gözüne batıyordu beyefendinin. Çok konuşsam ''Yine başımı şişirdin'' , az konuşsam ''Hayret Sima sen susar mıydın?'', kitap okusam ''Ne buluyosun kızım bu saçmalıklarda'', okumasam ''Kıyamet mi kopacak nasıl olur da kitap okumazsın!" , müzik dinlesem "Az bizi de dinle", dinlemesem "Sen boşver git müzik dinle"... Resmen çıldırtan erkek modeliydi.

Nihayet o kadar bekleyişten sonra Işıl ve İpek geldiler ve yanıma oturdular, onların konuşmaları da pek dikkatimi çekmiyordu ama Batuhan'la atışmaktan daha iyi oldukları kesindi. Işıl her zamanki gibi kendi yaptığı giysi kombinleriyle ilgili konuşuyordu İpek ise pek ilgisini çekmemesine rağmen dinliyormuş gibi yapıyordu ama aklı kim bilir neredeydi...

Ders zili çaldı, ders tarihti. Ne sıkıcı ders olduğunu düşünerek söylenmeye başladım, dersin hocası Mert hoca hala ergenlikten çıkamamış bir yetişkindi, bu medenle de ona kendi aramızda "Ergen Mert" derdik. Sıkıcı bir şekilde dersi anlatmaya başladı, ben de kendi hayal dünyama akın ettim ve saçma sapan hayaller kurmaya başladım. Tam şu anda bir seri katil ya da azılı bir suçlu sınıfa girse harika olabilirdi mesela, yangın çıkartmakta iyi bir fikirdi... Dersin sonlarına doğru hayallerden hayallere atlamış bir vaziyette sırayı karalarken buldum kendimi, aklımca saçma sapan bir hikaye oluşturmuştum ders boyunca; o hikayenin kahramanlarının çizimleriydi bunlarda. Sonra çalan zil sesiyle irkildim, bu ne biçim bi zildi, tuttu fırlattı kalbimi çalıyordu, hem de bir lisede... Lanet olsun. Neydi bu okulun derdi, derslerden zaten yeterince nefret ediyorduk ve şimdi de tenefüslerden de nefret etmemizi sağlamaya çalışıyorlardı.

Bu tür saçmalıkları düşünürken kendimi birden Işıl,İpek ve Eda ile birlikte basket sahasının olduğu tarafa doğru giderken buldum. 'Ah' diye inledim birden sırtıma çarpan basketbol topuyla, 'Hangi gerizekalı attı şu topu!' o kadar kızmıştım ki adeta alev almıştım, yüzümün de kıpkırmızı olduğuna emindim. "Ben attım" dedi imalu bir ses, arkama döndüğümde Murat'la karşılaştım ve bu sefer cidden yanmaya başlamıştım. Açık kahve saçlarını sallayarak ela gözlerini üzerime doğrulttu "Bir sorun mu var? Topu geri versen artık.", tenimin kıpkırmızı olduğuma emindim. Ela renk iri gözleri bana dik dik bakarken Murat'ın ne kadar da etkileyici olduğunu bir kez daha düşündüm. Uzun boyluydu hem de baya, öyle ki sarılsam en fazla kaburgalarına gelirdim ve bu benim onun kalp atışlarını duymamı sağlardı. Kare tipine giren ama etkileyici bir yüzü vardı, belirgin elmacık kemikleri, düz bir burun yapısı, ince dudakları... Bir insan nasıl bu kadar kusursuz olabilirdi ki? Ardından daha fazla Murat'ı bekletmemeye karar verdim ve topu ona geri attım. "İyi atıştı bücür(!)" bücür mü cidden mi? 'Aynı sınıftayız' dedim belirgin bir ses tonuyla "Bu senin kısa olduğun gerçeğini değiştirmez" diye seslendi bana alayla. 'Evet'dedim 'Aynı sınıfta olup çok farklı olabiliriz, sen uzunsun ben kısayım, ben zekiyim ve sen de aptalsın.' bu sözlerimi duyduktan sonra o koca çenesini kapatacağını umdum ama hiç beklemediğim bir şekilde bana karşılık verdi "Tıpkı benim bu kadar yakışıklı olmama rağmen senin böyle çirkin olman gibi." diye ekledi sert bir ses tonuyla ve bu kelimeler beni cidden yaraladı. Bana çirkin demişti, pek tipimi önemseyen biri değildim ama onun demesi nedense bana cidden koymuştu.

Ders zilinin çaldığını duydum ve mümkün olduğunca hızlı adımlarla sınıfa yönelmeye başladım. Işıl arkamdan "Sima ne oldu? Acelen ne diye seslense de pek aldırış etmedim. Ders resimdi ve su gibi akıp geçti ama benim aklımdan geçen tek bir şey vardı o da Murat'la olan atışmamız. Resim dersi o günkü son dersimizdi, hemen toparlandım ve arkamdan seslenen kimseyi duymamak için kulaklıklarımı takarak hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.

Eve vardığımda hala aklımdan sadece 'Çirkin' oluşum geçiyordu. Odamdaki aynanın karşısına geçtim direk, kendime baktım; dağılmış kıvırcık saçlarım ve solgun bir tenim vardı ama aynadaki ben her zamanki bendim, aynı yüz, aynı bakışlarım, aynı ten...
En sonunda yüzümün hafifçe pembeleşmeye başladığını ve gözlerimin şişmekte olduğunu fark ettim, istemsizce ağlamaya başlamıştım ve tıpkı ıslak bir yavru köpeğe benziyordum bu şekilde.
Aynada kendimi yavaş yavaş incelemeye devam ederken tutuklu kaldım adeta, ve birden dilimden yavaşça kelimeler dökülmeye başladı 'Gerçekten o kadar çirkin miyim?' bunu öyle yaralı bir ses tonuyla söylemiştim ki nedenini ben bile anlamamıştım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin