İzmite geldiğimde saat onu gösteriyordu kafenin önünden geçerken hızımı kesip içeriye bir göz attım, bu gecede çok kalabalıktı ve ben onu deli gibi görmek istediğimi kendime itiraf edemiyordum. Hırsla gaza basıp evin önüne geldim ve yatağıma yattım. Hayır görmemeliydim. Gitmemeliydim oraya. Özelliklede Mertin mekanında yaşadığım olaydan sonra hiç gitmemeliydim.
Ertesi günde kalkıp okula gittim. Son kontrolleri yapıp ilk haftanın ders notlarını hazırladım. Akşam saat beş buçukta arabamı bir sapık gibi kafenin karşısına park edip onu izlemeye başladım. Bugün diz altı, gözleri gibi yeşil kloş bir elbise giymişti saçlarını yine açık bırakmıştı, simsiyah saçları neredeyse beline geliyordu. Bu kadar güzel görünmeye hakkı yoktu.
Masalarda sipariş alırken yüzü hep gülüyordu, herkese mavi boncuk ohh ne ala, ben olsam beş karış surat asardı. Siparişleri alıp kasanın arkasına geçti, çakma Kıvançta yanındaydı ve sürekli gülümsüyordu. Nedense içimde bu çocuğa karşı hiçbir sempati beslemiyordum. Bu kadar itici bir adam olamazdı hayır kesinlikle kıskançlık yapmıyordum hele benim yanımdan bile geçmeyecek biri için. Damla şimdi siparişlerini hazırladığı tepsisiyle arkasını döndü, yüzü yine gülümsüyordu. Durun bir dakika! O adam şimdi ne yapıyordu, o pis dudaklarıyla Damlamın saçlarını üfleyip eliyle silmişti. Direksiyonu yumruklayarak arabadan fırladım, Ulan ben o dudakları 404 le yapıştırıp, o ellerini çıkaramayacağın bir tarafına sokmaz mıyım senin!
O öfkeyle kafenin kapısına kadar gelmiştim, Damla hala gülümsüyordu. Bu kızın derdi ne böyle ben elimi uzatsam kaçıp gider, elin çakması üflese sesini çıkarmıyor. Sakin olmalıydım, iyice kafayı yemiş gibi davranmaya başlamıştım. Hem ben az önce Damlamın mı? Demiştim. Elimi yumruk yapıp dişlerime vura vura arabama geri döndüm daha fazlasını bünyem kaldıramayacaktı yoksa.
Ertesi gün evden hiç çıkmadım taki yemek saati gelinceye kadar. Sağ olsun Ayşe teyzede gelmiyordu, Gerçi gelse de bugünler de kapıyı açmaya hiç niyetim yoktu. Bu akşamki yemek için; Siyah bir takım elbise giyip gümüş, kol düğmelerimi taktım. Ve adresi mail atılan, otelin önüne gittim. Bütün öğretmenler oradaydı bizim için kapatılmıştı otelin yemek salonu.
Okul sahibi dedikleri Bora Bey taş çatlasa benden dört beş yaş büyüktü. Sarı gür saçları 1,80 lik boyunun en belirgin yeriydi, Yanıma gelip dedemin kendi dedesiyle olan arkadaşlığından bahsetti. Cana yakın bir adamdı. EH be Musa Reis milletin dedesi okulun başına geçirmiş bile torununu sen beni süründür böyle diyerek hayıflandım.
Yemek bittiğinde herkes vedalaşıp, önümüzde ki haftaya kadar birbirlerine iyi bakmalarını tembihlediler. Çıktığımda saat 12 ye geliyordu. Kafenin önüne yaklaştığımda ışıkların kapatıldığını gördüm, Damla ve zibidi arkadaşı kapıyı kilitliyorlardı, ben arabanın ışıklarını söndürüp karşı tarafta beklemeye başladım. Sorsalar bana bunu niye yapıyorsun? Verecek hiçbir cevabım yoktu. Kepenkleri Zibidi indirdi. Ve Damlaya sıkıca sarılıp iyi geceler diyerek sağ taraftan devam etti. Allahım bu çocuğun kollarını onun, bunun kızına sarılsın diye mi verdin o yüzden vermediysen bir ışık gönder bana kırayım şu kolları diye söylendim yine yumruğumu dişleyerek. Damla benim oturduğum tarafa doğru gidiyordu, bu kız niye korkmuyordu bu saatte. Yürek falan mı yemişti? İyi bir dersi hakkediyordu bence. Arabanın ışıklarını yakmadan yavaşça arkasından yanaştım ve camı açıp.
-Hey güzelim istersen gideceğin yere bırakayım yada benimle gel, dedim
Arkasını döndüğünde elindekini fark etmeme fırsat vermeden parfüm sıkar gibi sıktı biber gazını mavi gözlerime. Frene basıp arabayı durdurdum ve alev alev yanan gözlerimi ellerimle bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANA DOĞRU
RomantizmBaşına gelen şey onun için cezaların en saçması, en mantıksızıydı... Üniversiteye bile sırf dedesinin zorunlu koyduğu bölümü okumak için gitmişti ama şimdi ondan bunu meslek olarak yapması bekleniyordu... Hemde koskoca şirket başkanlığı dururken...