745 48 127
                                    

elindeki fotoğrafın üzerine damlalar düşüyordu. elinin tersiyle fotoğrafa zarar vermemeye çalışarak sildi. "ne yapacağım şimdi ben?" yüzünü ovuşturdu, derin bir nefes aldı.

kendi kendine konuşmak bazen garip olurdu, kazutora için değil. baji gittiğinden beri yalnızdı zaten, bitmişti, kızgındı, sefildi. yanında kimse yoktu, kendisini titreten soğuktan kaçmak mümkün değildi.

elindeki kağıtlara, yüzlerce minik nota hasretle baktı. "baji..." baji'nin yanındaki siyah kediyle gülümseyerek çekildiği bir fotoğraf vardı. fotoğrafın arkasında da 'Peke-J' yazıyordu. aslında adının bu olmadığından bir arkadaş edindiğinden falan bahsediyordu. kazutora bunları zaten biliyordu. chifuyu'nun gidişinden sonra da içinde bir boşluk hissetmişti.

yüreğindeki o küçük, iyi yürekli oğlan sanki yeniden kucaklıyordu onu. baji'nin usulca kendisine sarıldığını, yeniden göğsüne yatırdığını, saçlarını sevdiğini hayal ediyordu.

baji her zaman mükemmel olmuştu. yardımsever, vefalı ve elinden gelse dünyadaki tüm kedilere yardım ederdi.

"yardım et, ne yapacağım şimdi baji?" yanaklarından süzülen damlalar çenesinde buluşuyordu. "karanlık ara sokak." diye fısıldadı yeniden başını etrafa çevirdiğinde. şimdi baji belki de onu azarlardı. "neden hala bir çocuk gibi burda oturmuş ağlıyorsun?" sivri köpek dişleri görünerek gülerdi.

kazutora'nın burada olmasının başlıca nedeni, aynı yer olmasıydı; baji'nin ona uzun zaman oldu diye fısıldadığı, sıkı sıkı kollarına aldığı, yeniden tüm varlığıyla onu kabul ettiği yerdi.

belki de sandığı yalnızca baji'nin yeniden gelecek olmasıydı. özlemiyle kavrulan dudaklarını yeniden buluşturabilmek için belki.

'nasıl hissediyorsun bilmiyorum, uzun süredir sana mektup gönderemiyorum. olanlar için biraz meşguldüm. yazarken daha dikkatli ve özenli yazmak istiyorum. okurken gerçekten mutlu olmanı istiyorum. bazen telaffuzları yanlış yazıyorum. öğretmenlerden biri disleksi olabileceğimden bahsetti, bende kavga ettim. engelli olduğumu söylemeye çalıştığını düşünmüştüm. umarım disleksi bir arkadaşın olması çokta sorun değildir.'

kazutora gülmeden edemedi, baji'nin 1 ay boyunca kendini iki sayıyı ters yazdı diye disleksi sandığı zamanlardı bu. sayfanın kenarına not düşülmüştü; 'umarım orada her şey yolundadır.' alan kalmadığı için biraz daha yana yazılmış başka bir cümle; 'yeniden hasta olacak gibi hissediyor musun? havalar biraz soğudu.' mektubun en altında da sığdırılmaya çalışılmış ama gereğinden büyük yazılmış 'sevgilerle, kei' yazıyordu.

bolca sevgiyle bırakmıştı giderken de, belki kırmış dökülmüştü kazutora ama baji onu yeniden kabullendi. sıkı sıkı tuttu onu.

baji sokağa adımlıyor, baji'yi gördüğü an kazutora'nın kalp atışları yeniden hızlanıyor. ona sarılmak için yanıp kavruluyor. "uzun zaman oldu kazutora." sesini duyduğunda vücudu titriyor, gülmeden edemiyor.

hızlı adımlarla ona doğru ilerliyor, baji'nin davetkar kolları açılıyor. "seni çok özledim." diye fısıldıyor kazutora kollarına sokulurken. "neden bu kadar duygusalsın?" baji sahte kızgın bir tonla hafifçe kazutora'nın başına vuruyor. kazutora kendini tutamıyor, ağlamaya başlıyor.

geri çekildiğinde tenine değen parmakları hissediyor, göz yaşlarını silen, usulca hareket eden parmakları. "bende seni çok özledim." baji'nin cümlesiyle yeniden yüreğine su serpiliyor.

birkaç kesik hıçkırığın ardından az önce yanaklarını hafifçe okşayan eller elleriyle birleşiyor. parmakları kenetleniyor.

kazutora ona muhtaç gibi bakıyordu. baji yana dönerek adımladı, elinden tuttuğu kazutora'yı çekiştirerek sokaklarda ilerledi.

günışığım • bajitoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin