1936

128 13 5
                                    


Siz bu mektubu okuduğunuzda çoktan ölmüş olacağımı biliyorum. Çünkü size bu mektubu verirken ölümüme kadar açmamanızı tembihlemiştim. Öncelikle son yedi yıldır arkadaşım olduğunuz için teşekkür etmekle mektubuma başlamak istiyorum sevgili Wang Zhuocheng. İçinde yaşamaya dahi cesaret edemediğim evimi tamir edip, yıllarca baktınız. Geçmişimi sormadan sadece arkadaşım oldunuz. Bu son zamanlarımda size aslında kim olduğumu anlatmak, bana verdiğiniz değeri size de vermek amacıyla bu itiraf mektubunu yazıyorum. Öyküye nereden başlamalı diye uzun uzun düşündüm. Yetmişini ortalamış birisi için hiç de kolay bir görev değil bu inanın. Sanırım size kolaylık olması açısından en başa dönmeliyim. 1936 yılında ülke de henüz iç savaş devam ederken, bulunduğum köyden ayrılmam gerekti. Doğrusunu söylemek gerekirse bir gereklilikten çok kaçıştı benim için. Evde biri yatalak iki kız kardeşimden başka kimsem yoktu ve onların bu hallerini görmek ruhumu öldürüyordu. Gördüklerimden ve hissettiklerimden kaçmak için Şangay'a geldim. Elimde yetenek olarak görülebilecek tek şey yemek yapmaktı. Aslında bu konuda kendimi yeni yeni geliştiriyordum. Bu yüzden ilk yılımda, kaldığım küçük pansiyondaki şefin yanına çırak olarak işe başladım. İkinci yılımda daha fazlasını göze alarak, aşçı arayan zengin bir eve iş görüşmesine gittim. Bay Xiao Zhan ile o zaman tanıştım. Affınıza sığınarak mektubumun geri kalanında hayat arkadaşıma 'Zhan' diye hitap edeceğim.


O sıralar ev sizin son yıllarımda gördüğünüz gibi yıkık dökük değildi. Aksine sokaktan geçen insanlar durup hayranlıkla izlerdi. Ben -bugünde- evin arka bahçesinde bulunan küçük kulübe de yaşıyordum. Çiçek tarhları ve meyve ağaçlarıyla çevrili bu kulübe o zamanlar benim için mükemmel bir yuvaydı. Zhan'ın hem aşçılığını hem de şoförlüğünü yapıyordum. Kullanmama izin veriyordu çünkü ne kadar becerikli bir sürücü olduğumu kanıtlamıştım. Dahası kendisi erkek cinsinin araba sürmekten hoşlanmayan nadir örneklerindendi. İyi bir hizmetkar olduğumu söylediğimde lütfen böbürleniyorum sanmayın Bay Wang Zhuocheng. Gözlerimi dört açıp Zhan'ın nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığını, tuhaflıklarını, hırçınlıklarını öğrenmiştim. Örneğin her sabah kahvaltıdan sonra yürüyüşler sırasında benimle tek kelime konuşmaz, kendi düşüncelerine dalıp giderdi. Ellerini arkasında kavuşturur, canlı ve narin adımlarla yürür, karşılaştığı insanlara baş selamı verirdi. O uzun bacaklarına yetişmekte bazen zorlandığımı itiraf etmeliyim. Günün geri kalanında, çoğunlukla üst kattaki çalışma odasına çekilir, vaktini okuyarak ya da kendi kendine satranç oynayarak geçirirdi. Çizim yapmaya bayılırdı - çizim yeteneği hakkında bu kısımda yorum yapamayacağım, çünkü asla kimseyle paylaşmıyordu. Onu sık sık çalışma odasının penceresinin önünde ya da balkonda elinde karakalemi, önünde çizim defteri harıl harıl çalışırken görüyordum.


Haftada bir kaç defa onu, arabayla şehirde sağa sola götürürdüm. Ayda bir kez, resim malzemeleri satan dükkana giderdi. Yeni kalemler, pastel boyalar, silgi, kalemtraş ve çizim defteri alırdı. Bazen canı sadece arka koltukta oturup gezmek isterdi. Ben 'Nereye Sahip?' diye sorunca omuz silkerdi, bunun üzerine 'Peki Sahip' deyip vites değiştirirdim. Kentte öylesine saatlerce amaçsız ve hedefsizce dolaşırdık. Bazı günler Şangay'ın dışına çıkmaya çalışırdım ama dönüş yolu bir hayli uzun olacağından bunu göze alamazdım. Güneşin batışını izlemeyi sevdiğini bildiğim için akşamüstü arabayı açık bir alana çekerdim. Ona dikiz aynasından baktığımda dünyanın en yalnız insanıymış gibi gelirdi. Zhan, ayda bir kez büyüklük göstererek arabasını almama izin verirdi. Bende o günlerde doğruca kız kardeşlerimin yanına gider, onlara erzak ve yeni giysiler götürürdüm.


Bir gün Zhan üzerinde daha önce hiç görmediğim, şık, ince çizgili bir takı elbiseyle avluya çıktı. Onu kentin varlıklı bir semtine götürmemi emretti. Oraya varınca, arabayı yüksek duvarlı nefis bir evin önüne park ettim. Zili çalmasını, bir hizmetkarın açtığı kapıdan içeriye girmesini seyrettim. Güneşli bir yaz günüydü. Gökyüzü pırıl pırıl sanki az sonra olacaklarla dalga geçercesine bana gülüyordu. Zhan geri dönene kadar kestirmeye karar verdim. Fakat tam o esnada ön kapı açıldı. Dışarıya siyah saçlı, genç bir kadın çıktı. Güneş gözlüğü takmış, dizlerine anca gelen kısa kollu, mandalina renkli bir elbise giymişti. Bacakları çıplaktı, ayakları da öyle. Arabada olduğumu farketmemişe benziyordu. Yanaklarımda başlayan yangının boynuma doğru indiğini hissettim. O sıralarda yirmili yaşlarımın sonundaydım. Bir kadına duyulan arzunun son noktasındaydım da denebilir. Daha önce genç erkeklerin ihtiyaçlarını karşılayan ağzı sıkı bir yer buluştum. Bu yüzden tecrübem vardı. Fakat karşımdaki insan, yattığım hayat kadınlarıyla asla kıyaslanamazdı. Sırtını duvara yaslayıp sigarasından bir nefes daha aldı, Daha sonra sırtını yasladığı duvara bastırıp söndürdü. Ağır adımlarla içeriye girişini izledim. Sonunda nefes almayı başarmıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 03, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

1936 | YIZHAN | ONE SHOTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin