Alev ve Davut arasında gözle görünmeyen bir bağ oluştu. Henüz adı belli değildi ama bu hiç bir zaman ayrılmayacaklarının bir görüntüsüydü.
Davut, Alevi daha bir sahiplenirken, Alev kendisine dert ortağı, onu daha iyi anlayan bir eş bulmuştu.
"Alev ne yapacağız? Ablam, annemden kalanları görünce çok üzül bebeğe bir zarar gelir mi?"
"Davut, Katre abla akıllı bebeğine bir şey olsun istemez onun içinde üzülmez. Hem biz yanında olacağız onu teselli ederiz."
Davut olayları Aleve anlatmıştı.
"Davut, asıl sen kaldıra bilecek misin?"
"Bilmiyorum! Sen yanımda olur musun? Birlikte bakarız gelenlere."
"Her zaman biz sırdaşız değil mi?"
Alev, elini kaldırıp çak yaptı.
&&& &&&
"Kaldık baş başa. Alevin bende gideceğim demesine şaşırdım! "
"Davut la çok iyi anlaşıyorlar. Davut bir abi gibi Alevi sahiplendi, bu da benim hoşuma gidiyor."
"Davut çok olgunlaştı şu kısa sürede. Biz anasızlar bir birimize iyi geliyoruz galiba."
"Böyle konuşma. Sen onlara ana oldun bir nevi, şimdide bebeğimize veya bebeklerimize!"
Murat, Katrenin karnını okşayarak konuşuyordu. Bir süre sonra iş çığırından çıktı ve odalarına dahi gidemediler.
&&& &&&
"Burayı özlüyorum iyi ki geldik."
"Dışarısı serin masayı içeri hazırlayayım."
"Ben de yardım edeyim."
"Ben yardım ederim. Katre abla, seni Davut çağırıyor."
" Yine ödevinde takıldı değil mi?"
Katre, gülerek daha önce kendinin olan odaya girdi. Davut bir kolinin başında oturuyordu. Başını ellerinin arasına almış eğilmişti."
"Davut bir tanem iyi misin ne var o kolide? Oldukça da büyükmüş!"
"Abla, yanıma oturur musun?"
Katre, Davut'un yanına oturdu. Kutuda bazı eşyalar vardı bakmaya fırsat bulamadan Davut boynuna sarılıp hıçkırarak ağlamaya başladı.
Katre ne zamandır Davut'un ağladığını görmemişti. Annelerinin cenazesinde bile kendini tutmuş göz yaşlarını içine akıtmıştı.
"Ne oldu kardeşim bunlar ne?"
Davut biraz sakinleşti ve konuşmaya başladı. Olanları anlattı.
"Dün, Alevle birazını çıkartıp baktık, sonra ben artık bakmak istemedim ve seni bekledim.
Belki senin için çok önemli şeyler değil ama benim anılarım var. Bana yardım et birlikte bakalım."
Gelenlerin çoğu Davut'un annesinin ve babasının çok özel olabilecek şahsi şeyleriydi.
"En altta annelerinin günlüğü vardı.
"Bu ne Davut?"
Hiç bir fikrim yok!"
"Bu bir günlüğe benziyor ama kilitli! Annen günlük tutuyor muydu sen hiç gördün mü?"
"Yoo, annem öyle duygusal birisi değildi. Belki de ben anlamıyordum.
Kreşe gidene kadar hatırladığım kadarıyla her saniyesini benimle geçiriyordu.
Çok mutlu ve yaramaz olduğumu hatırlıyorum. Abla aslında annemle ilgili veya babamla çok az şey hatırlıyorum!"
"Ben hiç hatırlamadığım gibi, benim bir babam bile yok kardeşim. Doğaldır.
Ben çok küçüktüm hatırlaya bildiğim şeylerde ben büyüdükçe silinmeye başladı ve onlara tutmak için fazla da çaba harcamadım. "
"Desene ben daha şanslıyım!"
Katre, kardeşine sarıldı.
"Eh yani! Benim de Züzüm ve Edonum var. "
"Abla, sen neden anneanne ve dede demiyorsun?"
"Bilmeme öyle alıştırdılar Onlar bir birilerine böyle sesleniyorlar bende duya duya öyle demeye başladım. Onlarda düzeltmedi!"
Koliyi biraz daha karıştırdılar. Babasının en sevdiği tespihi ve piposu çıktı. Bir de küçük pilli her yanı dökülmüş radyo.
Kolinin en altında annelerinin özenle naylon poşet içinde sakladığı fotoğraflar vardı.
Davut poşeti eline alınca, Katre müdahale etti.
" Onu yemekten sonraya bırakalım hatta kendi evimizde açalım. Bu kadar yeter. Yeğenin yemek istiyor."
Davut gülmeye çalışsa da beceremedi ama ablasının ne demek istediğini anlayıp ona sıkıca sarıldı.
"Davut, bana daha sıkı sarılır mısın, buna ikimizin de ihtiyacı var! Bunu Aleve de söyledim."
Davut, elinden tutup ayağa kaldırdığı ablasına daha sıkı sarıldı.
Uzun sayılan Katreyi geçen başını, onun tepesine koydu.
"Abla, iyi ki varsın. İlk gördüğümde beni hiç sevmediğini sanmıştım. Aslında sende benim için çok sevimsizdin."
Gülmeye başladılar. Alev içeri girip bağırdı.
"Heey, bensiz sarılmayı size yasaklıyorum!"
Katre, öteki kolunu uzatıp onu da yanlarına aldı.
Alev, Katre ablasının yüzüne baktı. Katre, onun beklediği kadar üzgün değildi. Çocuk kafasında daha kötü şeyler düşünmüş endişelenmişti.
Babasına durumu anlattığı için Murat da endişeliydi ama onları yalnız bırakmanın daha doğru olacağını düşündüğü için bahçede tur atıyordu.
&&& &&&
Katre herkes evden gittikten sonra salona oturdu ve annesinin günlüğünü okumaya başladı.
Akşam eve geldiklerinde Murat'a açtırmıştı.
&&& &&&
PERŞEMBE:
Aslında günlük tutmak bana çok saçma geliyor. Hilâl tuttuğu ve öğünerek anlattığı için başladım.
Bu kızı hem seviyor, hem sevmiyorum. Çok güzel ve havalı. Babası bizim devlet hastanesinde doktor.
Benim babam çiftçi, annem pazarcı.
Yarın karne alacağız. En azından derslerim çok iyi. Hilâlden yani.
CUMA:
Annem okula geldi, sanki ilk okuldayım. Söylediğim halde her karne de gelir. Bu yıl hem taktir hem üstün başarı belgesi aldım.
Hilâl feci kıskandı. Çok sevinçliyim ama annemin burada olması sevincimi biraz düşürdü.
Babamın kamyonetiyle gelmiş.
Bana karne hediyesi sakızlı dondurma alacakmış!
CUMARTESİ:
Babamın hediyesi gerçekten beni şaşırttı. Bana mobilet almış. Foça ya denize daha rahat gidip geleyim diye. Annem biraz söylense de babam onun gönlünü alır nasıl olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH AŞK ! (BİTTİ)
Teen FictionGenç kız hayatını kurmak için çalışırken, yolları aynı çocukluk acısını çeken, küçük bir kız yüzünden kesişir. Murat, Kızına iyi gelen bu kızın, kendine de iyi gelmesini umar. Aradaki yaş farkı önemli mi? Engel mi? Bunu düşünmez!