Hayal-i çiçek bölüm 14

60 22 6
                                    

" umutsuzluk, ihanet duygusu.."

" yara almayı öğreti aşk..."

••••••••••••••

Sabah gözlerimi açtığımda odamda yatağımda olduğumu fark ettim. Ama ben dün hastanedeydim.? Ne ara odama geldim.
Dün ki giydiğim kıyafetlerin yerine pijama takımını görünce şaşırdım.

" annneee.." diye bağırdım. aniden odanın kapısı açılınca ödüm patladı.
" kızım, ne oldu..?" Annem endişelenince.
" anne, ben nasıl odama geldim. Ben dün hast...?" Hastane'ye kaldırıldığımı ağzımdan kaçıracak ken elimle ağzımı kapatım.
"Anlıyamadım, Son lafını kızım. Sen dün neredeydin...?" Ahanda şimdi ne diyicem elimi ağzımdan çektim ve yataktan kalktım en iyisi tek kelime etmeden duşa gitmek. Arkama bakmadan kapıdan çıkacak ken.
" Havin, sen beni duymadın galiba. Duymadıysan tekrar söyliyeyim, sen dün neredeydin..?" Arkama bakmadan. " anne, dün kızlarlaydım, hata sana söylemiştim. Anne artık dünü konuşmayalım. Ben duşa gider.."
" Havin, hav..." annem'in arkamdan konuşmasını daha fazla dinlemeden banyoya girdim.

Üzerimde ki pijama takımı'nı çıkartıp duşa kabine girdim. Ayarladığım sıcak su vücuduma dökülürken. Abdulkadir-in sesi kulağımda çınladı.

Bana küçüğüm, birtanem. Diye hitap etmesi çok hoşuma gidiyor. duşumu da alıp duşa kabinden çıktım ve bornoz'umu giydim banyodan çıkıp odama geçtim.

Dolabımın içerisinden koyu yeşil elbise'mi çıkartım. ardından çekmeceden iç çamaşırında çıkartım ve giyinmeye başladım. Elbisemi de giydikten sonra nemli saçlarımıda havluyla kuruladım ardında lastikli tokayla da uzun saçlarımı toparladım ve bone'mi ve şalımı'da örtükten sonra hazırdım.

Sağolsun annem ben duştan çıkana kadar odamı toparlamıştı. Çalışma masası'nın üzerindeki sırt çantama bir kaçtane kitap koyduktan sonra telefonu'mu ceketimi alıp çıktım odadan.

Annem ve babamın mutfakta konuştuklarını duydum. Acaba gitsemi gitmesemi mutfağa? Annem beni soru yağmuruna tutmasını istemiyorum çünkü dün olanların yarısını hatırlamıyorum haydın bismillah diyip mutfağa gittim.

" günaydın sevgili ailem.?" Dedim annem kahvaltı sofrasını hazırlarken babamda sabah kahvesini içiyordu.
" günaydın canım kızım. " babam elindeki kahve fincanı'nı masaya bırakıp konuştu.
" çok güzel gözüküyorsun kızım.."
" teşekürler babacım" elimdekileri sandalye'ye bırakıp anneme yardım ettim.
" ee... anne artık oturalım yoksa gecikicem..?"
" tamam kızım baban'la geçin oturun bende çayları doldurayım."
" tamam anne " dedim ve babamla masaya geçtik tabağıma salata, domates, zeytin ve peynir alıp kahvaltıya başladım annem çayları ince beli bardaklara doldurup oturdu.
" Havin güzelim ekmek sepetini versene." Yanımdaki ekmek sepetini anneme uzatım.
" al. Annecim" annem elimden aldıktan sonra çayımdan bir yudum alıp ayağa kalktım.
" size afiyet olsun ben artık gideyim yoksa servisi kaçıracam..?"
" kızım ne yedinde doydun..?"
" anne ben çok yedim size afiyet olsun yoksa gecikicem.."

Sandalyede ki montumu çantamı aldım ve annem ile babamı öpüp mutfaktan çıktım. Ayakabılıktan beyaz spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım.
~
2 saat sonra.

Kızlarla ünüversite'nin bahçesinde otururken ezgi kolunu omuzuma koyup.
" Havin dün seni okadar çok aradım neden cevap vermedin ki meraktan öldüm ya..?"
" Ezgi dün eve nasıl gittiğimi bile bilmiyorum desem."

" biliyorum Ekşi limonum aylin teyzeyi aradım senin için uyuduğunu ve iyi olduğunu söyleyince de telefonu kapatım. Ama şuan iyisin degilmi Sen dün bayılınca çok korktum zaten o çocuk geldikten sonra seni göremedik..?"
" Evet ıyim ezgi sadece başım hafiften ağrıyor okadar başka bir şeyim yok.."
" Havin ilaç vereyim mi.?"
" hayır okadar çok ağrımıyor birazdan geçer."
" eminmisin.?"
" Evet eminim eyer geçmese senden ilacı alırım.."
" tamam." Ezgiyle havadan sudan sonrada derslerle ilgili bir kaç konu açtık ama o konudanda sıkılınca emreyle sakalaştık.
" havin" ezgi ve emreyle konuşurken arkamdan birinin seslendiğini duydum arkamdan seslenen kişiye baktığımda merti gördüm elini kaldırıp sallayınca bende el salaması-
'na karşılık verdim.
Yanıma doğru gelince şaşırdım. Arkadaş değiliz birşey değiliz ne diye yanıma geliyor ki.
" Havin bu çocuk ne diye buraya geliyor.?"
" bilmiyorum ezgi gelsin öğreniriz."
" selam havin şey... seninle özel konuşa bilirmiyiz.."
Mertin selamına karşılık verdiğim an biri'nin elini omuzlarımda hissettim.
Başımı elini omuzuma koyan kişiye çevirdiğimde.
" hayırdır bilader sen ne iş..?" Şiyar'ın merte böyle hitap ettmesini duydum
Şiyar bana bakıp göz kırpınca. Ona göz devirdim. Birde başıma koruma kesildi heyy allahım..
" sanane sen işine baksana kardeşim."
" ben zaten işimdeyim bilader" şiyar ve merin konuşmaları canımı sıkınca şiyar'ın elini omuzundan ittip ayağa kalktım. Benim kalkmamla şiyar da kalktı.

" mert kardeşim benimle konuşacak- san burada konuş." Dedim merte kardeşim dediğimde mertin yüzü alaycı bir hall aldı

" Havin kardeş deme bir bakmışsın ileride lazım olur...?" Dedi ve gitti.
" lan bu şimdi ne demek istedi .?"
" bilmiyorum şiyar..?"
" yenge valla ben bu iti dövmeden içim rahat etmeyecek..."
" şiyar " uyarıcı ses tonunda konuşunca
" ama yenge..."
" şiyar sus aptalın teki ben önemsemi-
yorum. Peki sana ne oluyor ha..?"
" bana birşey olduğu yok. Sadece sana öyle demesi hiç iyi olma dı.."
" şiyar kötü birşey söylemedi ki sende velveleye verme hemen."
Şiyar ağzının içinden birşeyler eveleyip geveleyince birşey demedim.
Kardeşim deme ileride lazım olur demesi. Umrumda değildi çünkü şimdiki zamanda da ilerki zaman-lar da, da abdulkadir den başkası olmayacak.
" Havin canım hadi edebiyat dersi başlıyacak.. biz gidelim."
Ezgiye başımı sallayıp yerdeki çantamı aldım ve ezginin koluna girdim ve sınıfa yürüdük...

•••••••••••••••
MERHABA BEN GELDIM VE GIDIYORUM..

HAYAL-İ ÇİÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin