Zıplayarak sınırları aştığım bu koca dünyada gizleyecek tek küçük rüyam, lunaparka gitmekti. Rüyama inanan, cennete küsmüş Troppo ise bana ümit veriyordu. Işıklarını gördüğüm lunaparkın kapısında Troppo elimi bırakıp öylece kayboldu.
Anne panikliğindeki koşuşturmam başladı. Atlıkarıncanın göz kırpmasıyla aniden yanında soluklandım. Etrafımda buz vadisinde ağlayan güneşin damlaları gibi ölü canlar.
İkinci kez yükseldiğim arzunun zirvesinde, ağına düştüm, düş örümceğinin gölgesinde. Kurnaz örümceğin ipten masasında ruhuma karşılık amansız pazarlık başladı.
Son bir çığlıkta, kendimi gökyüzünde asılı kalmış gençliğime fırlattım. Bulutun yere ateş ettiği kristal oklarla Troppo' nun kucağına saplandım.
Onun yüzüne bakıp ayrılığın gözünden öptüm. Korkmuş ellerini tutup ruhsuz evime geri döndüm.