1 AY SONRABAHAR
"Bazı yaralar öldürmezdi belki ama bütün bir hayatı elinden alırcasına canını yakardı. Çok yakardı. Öyle bir yara var içimde işte. Aslında hep gittikleri halde bir gün döneceğine inandığımız insanlar vardır ya hani. Hiç ummadığımız bir anda kalbimize misafir olan ve biz yolcu etmemiş olsak bile çıkıp gidenlerimiz. İşte bu insanların eseridir bu yaralar. Onlar yüzünden sevmek ve kaybetmek aynı cümleye mahkum iki acı yıkımdır. Sen de öylesin benim için baba. Sevmeyi seninle öğrenmemiştim belki ama senden önceki hayatımda hiç korkarak sevmemiştim. Kaybetmeyi ise ana dilim gibi biliyorum artık.
Hep gidecekmişsin gibi bakarken gözlerine hiç gitme diye tutuyorum şu anda ellerini. Bir yandan da bu cümleleri karalıyorum işte...
İçimde neler yüzüyor bir bilsen... Kaybetme korkusu ve kazanma arzusu karışmış derya denizime. Günün birinde mutlaka kurtulacağım ama kulaç atarak mı batarak mı bilmiyorum.
Gün gece olmuş, gece ise şafağa hasret...
Bana ışık olur musun baba?
Ama yıldız olarak değil. En büyük yıldızı odama, uyandığın gün birlikte koyalım. Sen sadece ışık ol bana, seni tanıyabileyim."
Ciğerime çektiğim havanın yolunu tıkayan şey yokluğuydu. Oradaydı. Hangi insan bu kadar varken yok olabilirdi. Hiç olmamış gibi... Son kelimelerin mürekkebini dağıtan damlalar, gözlerimin eseriydi. Arkamdaki kapının açılmasıyla derin bir nefes alırken, ıslanan yanaklarımı hızlıca sildim. Kalemimi, günlüğümün arasına koyup kapattım. Başımı omzumun üzerinden geriye doğru çevirdiğimde gördüğüm insan, belki de bu oda da olmasını istediğim son kişiydi. Annem, bana doğru gelirken günlüğümü babama emanet edercesine yorganın altına sakladım.
"Gitmeden biraz konuşabilir miyiz kızım?"
Günlerdir gömülmesi unutulmuş bir ceset gibiydim. Nefes almayı bile unutuyordum kimi zaman. Yaşananların ağırlığı karşısında cümleler hafif kalıyordu. Bu yüzden bu aralar susmak en çok kullandığım iletişim şekliydi. Bir tek Masal, bir tek ona karşı susamıyordum. Onun o yıkımını gördükten sonra nasıl susabilirdim ki zaten. Yıllarca ailen tarafından kandırılmanın nasıl bir his olduğunu artık çok iyi biliyordum. Sadece bunun için bile ona sırtımı çeviremezdim. Fakat onun dışındaki herkesle bir sessizlik sözleşmesi imzalamıştım ve bir aydır tıkır tıkır işletiyordum. Birçoğu bana gönül koyuyordu, bunun da farkındaydım. Annem, Asal, Hale... Kalplerini kırmak istemediğim için çok fazla ortalıkta gözükmemeye çalışıyordum. Bulduğum her fırsatta soluğu, kimsenin girmesine izin verilmeyen odada, babamın yanında alıyordum. İçimdekileri onunla dertleşiyormuş gibi günlüğüme döküyordum. Kelime kelime. Uyandığında belki baştan sona okurdum yaşadıklarımı. Belki de yırtıp atar, temiz bir sayfa açardım. Kim bilir...
"Şu inadından vaz mı geçsen artık Bahar?"
İlk günler babamın yanına gelmemi engellemeye çalışan doktorları bile pes ettirmişti inadım. Katır inadı derlerdi ya, öyle güçlüydü işte. Sevdiriyordu da kendini ama. Dün bana engel olanlar, bugün yanımdaydı. Hatta yoğun bakım odasında rahat edebilmem için konforlu, yardımsız oturup kalkabileceğim yükseklikte bir koltuk yerleştirmişlerdi. Tam babamın yanına...
"Neyse evde baş başa kalacağız nasılsa, konuşacağımız bol bol vaktimiz olacak."
Şimdi de orada oturuyordum işte. Taburcu olmama saniyeler kalmışken, babamın kopan kolunun boşluğunda elimi gezdiriyordum her zaman olduğu gibi. En son bana dokunduğunu hatırlatıyordum kendime, benim yüzümden eksik olduğunu unutturmuyordum. "Hazırsan çıkalım mı artık?" Sabırsızlanmaya başlayan anneme cevap vermiyor olmam onu deliye çeviriyordu. Yıllarca susan oyken bir aydır ki sessizliğime katlanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELİAHTLAR 2 - BAHAN
Fiction généraleHer bir yaprak kendi yazdığı hikayenin başrolünü üstlendi. Tek tek kaleme aldı tüm geleceğini... Bahar & Korhan Onların hikayesi ise çok başka... Baba kelimesini yıllar sonra hayatına alan Maganda, annesini aslında tanımadığını öğrenince ne yapacak...