Yaradılıştan 3000 yıl sonra
Demirci, Konuşmayan Çocuk ve Nara Komutanı
Büyük Nara İmparatorluğunun baş şehri olan Nara, yeryüzünün en iyi demircilerine sahipti. En maharetlisi ise Ondo adında orta yaşlı bir adamdı. O kadar iyi bir demirciydi ki ülkenin liderlerinin, komutanlarının hatta başka ülkelerin liderlerinin özel kılıçlarını ve hançerlerini yapardı.
Lakin o tek başınaydı. Hiç evlenmediği için çocuğu yoktu ve kimse zor şartlar altında çalışması için çocuğunu ona emanet etmiyordu. İmparatordan kendisine yardımcı istese de gelenler işi pek gönülsüz yaptıkları için Ondo onları serbest bırakırdı.
Yıllarca tek başına demir dövdü. Tek başına kılıç, kalkan, hançer ve daha birçok malzeme tasarladı ve yaptı. İşini severek yapardı ve ona çok büyük saygı vardı. O gerçektende sanatını çok iyi icra ediyordu ama tek eksiği kendisinden sonra yerine bakabilecek bir çırağı henüz yoktu. Sonuçta çırağı olmayan usta, usta değildir.
Ondo başına gelecekleri tahmin dahi edemeyeceği güne uyandığında çok keyifliydi zira o gün Kral için yaptığı hançeri bitireceği gündü. Yattığı yerden kalktı ve direkt ocağına vardı. Hemen işe koyulmak istedi ve ocağı hızla yakıp harladı. Ocak yanarken deri parçalarını sakladığı kahverengi ahşap sandığının yanına vardı. Sandık büyüktü ve ondonun dizlerini aşıyordu. Sakince kapağı kaldırdı sonrada gördüklerine inanmayacak olacaktı ki tekrar kapatıp açmıştı. Ama hayır, değişen bir şey yoktu. Sandığın içinde o sıcacık derilerin arasında kıvrılmış ve muhtemelen yedi yaşında olan bir erkek çocuğu vardı. Zayıftı hatta uzun bir süre aç kaldığı aşıkardı zira bir deri bir kemik kalmıştı. Ondo hayretler içinde bu çocuğu izlerken bir anda 'acaba ölmüş mü?' diye geçirdi aklından ama hayır çok zor olsa da çocuk nefes alabiliyordu.
''Kimsin sen? Nereden ve nasıl geldin buraya?'' diyerek kendince düşünürken çoktan Kralın hançerini unutmuştu. Ocağın kapısı aniden açılınca Onda hala tuttuğu sandığın kapağını refleks olarak bıraktı ve sertçe kapandı.
''Demirci!'' diye bağırdı biri. Henüz görünmesede zırh seslerinden bir asker olduğu anlaşılıyordu.
''Buradayım!'' dedi Ondo ve tamamen askere odaklandı.
''Yüce Kralımız hançerin durumunu öğrenmek istiyor'' asker çok ciddiydi tıpkı yanındaki diğer iki asker gibi.
''Henüz bitmiş değil. Yüce Kralımız Sefan'a söyleyin yarın güneş tam tepedeyken hançeri bizzat ben takdim edeceğim ona.'' Ondo'nun sözleri biter bitmez üç asker geldikleri gibi gittiler. Ondo ilk iş sandığın yanına gelmek olmuştu ama bir sorun vardı, sandığın kapağı açıktı ve içinde kimse yoktu. Belki hırsızdı diye düşündü ama sonra hemen bu düşüncesinden vazgeçti, ona göre o yaştaki bir çocuk hırsızlık nedir bilmezdi hem içine saklandığı sandık çok önemli derileri saklıyordu ve hepsi olduğu gibiydi. Neyse ne diyerek ocağına geri döndü ve ilk iş kralın hançerini bitirmek olacaktı. Özel bir kumaşın içine özenle sardığı hançeri masaya çıkardığında kabza ve kılıfındaki eksik taşları ve işlemeleri tek tek gözden geçirdi ve titizlikle işe koyuldu.
Tüm gün işiyle uğraşsa da sandıktan çıkan çocuğu bir türlü unutamıyordu ve merak her yanını sarıyordu. Ama onun için geçmişti artık, kim bilir o çocuk kimdi ve neden oradaydı? Nara İmparatorluğunda kimsesiz çocuklar vardı ama kimse sahiplenmeye yanaşmazdı. Bazen para karşılığı çalıştıranlar oluyordu ya da direk asker ocağında buluyorlardı kendilerini. O çocuk her kimse ne çalışmış ne de asker ocağına girmişti. Zayıftı, bu uzun bir süredir yemek yemediği anlamına geliyordu, çelimsizdi bu da hiç askeri anlamda ders almadığını gösteriyordu. Tüm bunların yanında demirci ocağında Ondo'nun geçen geceden kalma ekmeği masada durmasına rağmen ellememişti. Anlaşın bu çocuk sadece uyumak için gelmişti ve yatabileceği en iyi yerde yatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAROBİS (TAMAMLANDI)
FantasíaTanrı kurdun rahmine yerleştiğinde gökyüzü yeryüzüyle bir oldu. Yeryüzünde doğan bir fitne yeraltıyla bir olduğunda yok oluş günü geldiğini ilan etti. Tanrı ve Tanrıçaların aşkı gökyüzünden taştı. Kayra Han yeryüzünü düzene sokmak istedi, bir şeh...