Marobis, Sekiz Lord ve Rehber Erdenay
Bilgelik zor iştir, kolay olan bildiğini sanmaktır. Söz konusu bu ise ne şamanlar ne de Erdenay için kolay yol yoktu. Onlar yeryüzünün en bilge insanlarıdırlar ve tek amaçları yol göstermek, ilerletmek ve geliştirmek. Doğa olayları üzerinde hakimiyetleri kısıtlıdır ama gördükleri hiçbir zaman onları yanıltmaz. Eğer bir şaman bir olay hakkında yorum yapıyorsa kimse bundan şüphe duymazdı. Pek tabii yeryüzünde kötü kalpli şamanlar yok değildi, elbette varlardı ama onlar bile bunların dışında sayılmazlardı. Kalpleri ne kadar kirli olursa olsun beyinleri her zaman bilgiyle doluydu ve kimse bundan şüphe duymazdı.
Nitekim mevcut durumu açıklayacak hiçbir şaman yoktu. Tek çare olan Bilge Erdenaydı ve bilinen en büyük şaman Kam Tuyon şehre geçit açması için kendi odasında şehrin muhafızının zihnine sesleniyordu. O güçlüydü ve en iyisi bu yüzden Muhafız İlter'e ulaşması uzun sürmedi.
''Kutsal toprakların Muhafızı'' dedi Kam Tuyon ve şu anda şehrin içerisinde baş saray olan Tumar'ın girişinde duymuştu onun sesini. Gözleri kapandı ve esen narin rüzgarla birlikte hareketlenen yelesini benimsedi.
''Seni dinliyorum kutsanmış olan'' Kam Tuyon'un bir diğer önemi buydu. Kutsanmış olandı yani tanrıların övdüğü bir kimseydi.
''Şehre gelmem gerek''
''Buraya gelmen için benden izin istemene gerek yok.'' Öyleydi.
''Yanımda birkaç kişi daha olacak'' Şaman odasının ortasında dizleri üzerine çökmüş boyun eğmişti ve bedeni orada olsa da ruhu çoktan bilinmeyende Muhafızla konuşuyordu.
''Duyduk onları, Erdenay sizi bekliyor'' bu sözlerden sonra bağlantı kesildi ve şaman gözlerini açtı. Yere bıraktığı asasını alarak ayaklandığında hemen yanında gelecekleri odasına çağırttı.
Zafir, Balkır, Kraliçe İster; Geray ve Prenses Akel hazır olduklarında Şaman Kam Tuyon asasını yere vurdu. Ses normaldi ama ulaşması gereken kişiye ulaşmıştı.
Muhafız İlter ve Rehber Erdenay, Tumar Sarayının taht odasının ortasında durağanca yanyana bekliyorlardı. Sanki birazdan karşılarındaki devasa altından olan açık kapıdan yıllardır hasretini çektikleri kişi gelecek gibi heyecanlılardı lakin bunu yüzlerinden okumak neredeyse imkansızdı.
''Gelsinler'' dedi narin ve otoriter sesiyle Erdenay. Emri duyan İlter ön ayaklarının mesafesini biraz daha genişleterek uzunca bir nefes verdi. Ağzından sanki nefes değilde zamanı yavaşlatan bir rüzgar çıkıyordu ve o rüzgar giderek ondan uzaklaşıp şamanın odasındakilerin üzerine siniyordu. Sadece saniyeler süren bu anlar elbette muhteşemdi ve geçiş sağlandığında herkesin tüyleri diken diken olmuştu.
Onlar an itibarıyla yeryüzünün en kutsal topraklarındaydılar. Marobis. Kimine göre yeryüzündeki uçmağ kimilerine göre feth edilmesi gereken devasa bir şehir. Ama ne olursa olsun bu Marobis'in yeryüzünün kalbi olduğu gerçeğini asla ama asla değiştirmeyecek. Orası Kayra Han'ın inşa ettiği ve kutsal bir soya vereceğini söylediği yerdi.
İlter'in nefesinin etkisi geçtiğinde herkes bulunduğu yerin akıl almaz hissiyatını tatmaya başlamıştı. Bedenleri gevşemiş ve zihinleri berraklaşmıştı. Balkır daha önce nefes almadığına inanıyordu, Kraliçe İster gözlerinin bu kadar iyi gördüğünü yeni anlıyordu ve Zafir daha önce ızdırap içerisinde olup şu an kurtulduğunu hissediyordu, sanki olması gereken yerdeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAROBİS (TAMAMLANDI)
FantasíaTanrı kurdun rahmine yerleştiğinde gökyüzü yeryüzüyle bir oldu. Yeryüzünde doğan bir fitne yeraltıyla bir olduğunda yok oluş günü geldiğini ilan etti. Tanrı ve Tanrıçaların aşkı gökyüzünden taştı. Kayra Han yeryüzünü düzene sokmak istedi, bir şeh...