Bölüm 10: Yazgı

199 30 1
                                    


Yuğ Töreni, Rüya ve Beyaz Giysili Kadın


"Her şeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır'' diyordu şaman. Elbette öyleydi, her şey doğar, büyür ve gelişir sonra da yok olup gider. 

Ayakta dikilen şaman yerden bir avuç toprak alarak serpe serpe cesedin etrafından dolanıyordu. Ağzından kutsal sözler eksik olmuyordu. Bedenden ayrılan ruhun ebedi istirahati için tanrılara ve tanrıçalara sesleniyordu ve ceset doğaya karışsın diye bekliyordu. Nihayet şaman durduğunda herkes dizleri üzerine çökmüş ve ellerini göğe kaldırıp ağıt yakmaya başlamışlardı. Tek ailesi olan babasını kaybeden Balkır'ın gözyaşları durmuyordu ve diğer, babasını tanıyan herkesin. Yanı başında duran oğlu dedesini neredeyse hiç görmemişti ve yüzünü dahi hatırlamıyordu ama kan bağı onunda canını yakıyordu. Asildi ve kararlı. Gözleri her ne kadar dolsada taşmıyordu. Elleri toprağa değiyordu ve gözleri giderek kararan gökyüzündeydi. Sanki çok daha iyi gözleri olsaydı Gök Tengriyi görebileceğine inanıyordu ama görmese de şu an onları izlediğini çok iyi biliyordu. 

Annesinin ve diğerlerinin ağıtları bir müddet sonra Geray için duyulmamaya başlandı. Hiç şaşırmadı sadece anın içinde olanları benimseyerek gözlerini yumdu ve serin esen rüzgarın yanaklarını okşamasını keyifle karşıladı. Bu kısa süreli andan sonra fazlasıyla sıcak olan bir şeyin yüzüne yakın durduğunu hissettiğinde sakince gözlerini araladı ve şamanın meşaleyi annesini uzattığını gördü. Ceset yakılmalıydı.

Zar zor ayaklanan Balkır meşaleyi alarak babasının cesedinin olduğu odunlarla dolu alana yaklaştı. Son kez babasının elini öperek ona veda etti ve meşaleyi odunlarla buluşturdu. Hızla yayılan ateş geri çekilmesine sebep olurken onu ilk oğlu karşıladı ve herkes kızgın ateşi izlemeye koyuldu. 

''Seni özleyeceğim baba.'' Balkır'ın sesi çok kısık çıkmıştı, Geray bile anlamamıştı ama onun da söylemek istediği şeyler vardı, ''Sanki ateş yandıkça içimden bir şeyler eksiliyormuş gibi'' dedi ve bunu Balkır çok net bir şekilde duymuştu. Balkır sadece oğluna bakmakla yetindi...

Geceye doğru taziye için gelenler ve otağın dışında at koşturanlardan sonra nihayet anne ve oğul yalnız kalmışlardı. Balkır hala arada anıları anımsayıp ağlıyordu ve teselliyi oğluna sarılarak buluyordu ama Geray onun artık üzülmesini istemiyordu. 

''Lütfen anne, artık yeter.'' Minderde oturmuş elinde mendiliyle ağlayan annesin dizlerinin önüne çöktü ve gözyaşlarını silmeye koyuldu, ''Şamanın da dediği gibi her şeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Dedem için son buymuş demek ki.'' Balkır anlık olarak duruldu ve oğlunun gözlerinin içine bakarak sessizleşti. Nefes almayı bile bırakmıştı. Sanki bazı şeylerin aydınlığına yeni varmıştı ve çok büyük bir hata yaptığını ama artık bundan da geri dönemeyeceğini çok iyi biliyordu. 

''İyi misin anne?'' Geray korkarak sormuştu zira annesinin yüzü aniden solmuştu.

''İyiyim,'' derken bile Balkır'ın sesi titriyordu. Geray iyi olmadığını anlayabilecek kadar zekiydi ama annesi üstelemedi. Geray'ın yanaklarını okşayıp başını dizlerine yatırdı. ''Yazgı bizim için yazılmış olan gelecektir. Geleceğini değiştiremezsin.'' Annesi bunları anlatırken olan bitene anlam arayan Geray başı annesinin dizlerinin üzerindeyken merakla dinliyordu, ''Senin için olanı yalnızca sen yaşarsın. Aklın ve kalbin arasında bir savaşta kalırsan bu sözlerimi hatırla. Ne seçim yaparsan yap sonunda seçmen gerekeni seçeceksin.''

''Anlamıyorum'' dediğinde bile anne sıcaklığından kopmamak için başını dizlerinden kaldırmadı.

''Anlayacaksın'' dedi Balkır küçük bir gülümsemeyle ve Geray sorgulamadan saçlarının okşanması eşliğinde uyuya kaldı.

MAROBİS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin