Ortam son derece sıkıcı ve boğucuydu, sürekli soylu konuşmaları yapıyorlardı ve bu canımı sıkıyordu. Nara sarayında sırf bu yüzden kralın sofrasına oturmazdım. Ama şimdi o sofrayı özlüyordum. Bu sıkıcı sofrada zaman geçmek bilmiyordu. Masadakilerin saçma ve sıkıcı sohbetlerine daha ne kadar katlanabilirim derken salonun kapısı açıldı ve aynı anda yere yuvarlanan bir insan.
''Vali İfan, bu adam prensesin nedimesiyle görüşürken yakalandı. Nedimeyi taciz ediyordu.'' Masadaki herkes aniden ayağa kalkıp bir askere bir de yerde yatan yaşlı adama bakıp duruyordu. Adam kendini toparlayarak ayağa kalkmaya çalıştı; saçları uzun ve beyazdı, yüzü gayet genç görünüyordu oysa ki saçı ve sakalı yaşlı olduğunu haykırıyordu. Üzerindeki düzensiz ve özensiz elbise bir tür hardal rengindeki sade kumaşa benziyordu, belinden bir iple bağlanmıştı.
''ne demek nedimemi taciz ediyordu?'' Ena öfkeyle adamın dibine sokuldu. Adam soğuk kanlı bir şekilde duruyordu, hali tuhaftı ve bana inandırıcı gelmiyordu. ''senin cezanı bizzat ben vereceğim''
''ben kötü biri değilim sadece onunla konuşmak istedim, kendisi istemeyince askerler beni bir anda yakaladı.'' Adamın soğuk kanlılığı dikkatimi çekmişken aniden nedimenin Akel olduğu aklıma geldi ve gözlerim olabildiğince açıldı, ''Sina nerede?'' ağzımdan kaçan bu soruyla dikkatleri üzerime toplamadan Ena aynı soruyu sordu. Odasına götürülmüş ve şimdi oradaymış.
''yarın sabah bu adamı idam edin.'' Valinin yüksek sesi ile birlikte adamı getiren asker onu kolundan tutup hızla salondan çıkardı ve Ena beni de alarak odasına gitmek istediğini bildirdi. Bir yanım Akel'in iyi olup olmadığını merak ederken diğer yanım bu işin içinde başka bir iş olduğunu söyleyip duruyordu. Ena önde ben arkasında hızla odaya girdiğimizde Akel heyecanla bizi karşıladı. Odanın ortasında cirit atıyordu ve mutluydu, kapıyı kapattığımda ise beklenmedik şeyler söyledi, ''şamanı buldum.''
''aferin kızıma'' ikisinin bu durumu karşısında öylece kalakalmıştım, ''şaman mı?'' evet biliyordum burada bir şamanı bulmak için gelmiştik ama ne ara keşfe çıktı ve ne ara buldu onu.
''burada eski bir mabet var oraya gittim, Ena oraya gitmemi söyledi. Gittiğimde etrafı izlesem de kimse yoktu. Akmanın askerleri tüm mabedi harabeye çevirmişti. Geri gelmek üzereydim ki az önce askerlerin saraya getirdiği o adamla karşılaştım ve adım gibi eminim o bir şaman.'' Yüzündeki gülümseme ve gurur beni son derece memnun etmişti. Buradaki ilk günümüzde şamanı bulmuştu... ha siktir. Ve o şaman yarın idam edilecek.
''güzel ama adam yarın idam edilecek.''
''çocuklar yarın için hazır olun, zira şehir birbirine girecek.'' Yani bir kurtarma operasyonu söz konusuydu. İşte şimdi avucum kaşınmaya başlamıştı. Ena yatağının solundaki devasa sandığa yönelip tekte kapağı açmıştı ve içinden uzun aramalar sonucunda birkaç parça deri çıkarmıştı. Aldığı deri parçalarını yanımıza getirip yere koydu ve üçümüz yere, dizlerimizin üzerine oturduk. Bunlar haritaydı ve görünüşe göre bu şehrin haritasıydı, diğerleri ise karmaşık çizgilerden ibaretlerdi, ''burası,'' diyerek işaret parmağıyla kalenin içinden bir evi gösterdi, ''şu an bulunduğumuz yer ve şurası da'' parmağını haritadan kaldırmadan içlere doğru kaydırdı, ''yarın idamın yapılacağı yer. Akel sen çok iyi ok atıyorsun ve Geray sen de çok iyi bir savaşçısın. Celladı ve diğer önümüze çıkabilecek engeller sende Akel ve bizi bu tamağdan deniz kıyısına götürecek kişi de sensin Geray.'' Parmağını yine kaydırmadan şehrin kırılma noktası olan yerdeki rıhtımı işaret ediyordu. İki yer arasında baya mesafe vardı ve anlaşılan baya iyi koşmamız gerekiyordu. Tek başıma olsaydım bunun zor olduğunu düşünürdüm ama Akel'in yardımı işimi son derece kolaylaştıracaktı. ''ben Valinin yanında olacağım için size sonradan katılacağım ve bu arada kendinizi gizlemeniz için kılık değiştirmeniz gerekiyor. Eğer tanınırsanız benim başım belaya girecek,'' işte burada mutlu olmuştum. Nihayet elime düşmüştü. Bakışlarını haritadan alıp bize dikti, sırıtışımı gördüğünde yüzü düşse de lafını esirgemeyecekti, ''aklından bile geçirme koca oğlan, Şamanı ikna etmeniz için bana ihtiyacınız var ve ayrıca buradan beraber çıkacağız.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAROBİS (TAMAMLANDI)
FantasyTanrı kurdun rahmine yerleştiğinde gökyüzü yeryüzüyle bir oldu. Yeryüzünde doğan bir fitne yeraltıyla bir olduğunda yok oluş günü geldiğini ilan etti. Tanrı ve Tanrıçaların aşkı gökyüzünden taştı. Kayra Han yeryüzünü düzene sokmak istedi, bir şeh...