Tepegözleri yanıma çekebilirsem çok büyük bir başarı sayacaktım. Onlar güçlülerdi ve herkes onlardan korkardı. Hiç şüphesiz ordumda olmaları benim için büyük avantaj olacaktı. Bulundukları durumdan onları kurtarabilirdim ama güvenemiyordum. Bana hiç güven vermemişlerdi. Şimdi neler olacak bilmiyordum ama adım gibi eminim ki Hakan olmam hiçbir şey değiştirmeyecekti. Bunun bilinciyle konduk adaya. Daha önce şaman Tap Lumer'in bizi getirdiği yerdi burası ve o da oradaydı, geleceğimi biliyordu. Tamda toprağa gömüldüğümüz alanda karşılaştık. Önümde eğilerek saygısını sundu, ''Hakan Geray, şaman Tap Lumer emrinizde.'' Yüzünde durağanlık vardı sanki bir şey söylesem o yüz hüzne kapılacaktı, ''burada ne işin var Tap Lumer?''
''sizi bekliyordum''
''neden?''
''buraya geleceğinizi biliyordum. Tepegözleri ordunuza katmak istiyorsunuz. Olabildiğince büyük bir ordu kurmak istiyorsunuz.''
''bunda seni ilgilendiren şey nedir?''
''ben size hizmet etmekten şeref duyacak onlarca şamandan sadece biriyim.'' Sanırım istediğimi ondan alabilirdim. Gözlerimi kısarak ona baktım. Şüpheyle ama o gayet masumdu ve güvenilir, ''bilmek istediğim bazı şeyler var ve cevaplarını kimden alırım bilmiyorum.''
''ne gibi şeyler efendim?'' diye sordu heyecanla. ''lortlarımı uyandırmam gerek ama Marobis tahtında oturmuyoruz ve bu bizim için büyük bir dezavantaj. Ne yapmalıyım bilmiyorum. Ayrıca gökyüzünde ne olup bittiğini öğrenmek istiyorum. Kimse benimle iletişime geçmiyor.'' Gözlerini kapatıp uzun bir sessizliğe gömüldü. Elimden gelen bir şey olmadığı için onu bekledim. Uzun sessizliğinin ardından gözlerini açarak dosdoğru söyledi, ''biri var ondan öğrenebilirsiniz ancak. Fildişi Kulesinde adı Cem Meriç. Ona ulaşırsanız cevaplarınıza da ulaşırsınız.''
''Cem Meriç mi? Cem, yani bu şamanlıktan men edildiği anlamına geliyor. O bana nasıl yardımcı olur?'' şamanların isminin başındaki o üç harflik kelimler onların derecelerini belirtirdi. Eğer k ile başlarsa en üst derecedeki şaman olduğu anlaşılırdı ama c ile başlarsa bu eskiden şaman olduğu ve sonradan men edildiği anlamına gelirdi. ''belki de men edilmesinin sebebi bu cevapları sizden başkasına söylememesi içindir. Onu bulun efendim. Yüzlerce yıldır o kulede ve onunla kimse konuşmuyor, o da kimseyle. Sizinle konuşacaktır.'' Biraz düşündükten ve zihnimdeki haritadan yerini bulduktan sonra başımla onu onaylayıp gitmemiz gerektiğini söyledim. Yine aynı şekilde büyüsünü yaptığında bu sefer emrim kesindi, ''sen de geliyorsun.'' İkiletmedi ve ikimizi de öbür tarafa geçirdi. Yine aynı yerdeydik ve bu sefer yolu bildiğim için kimseyi beklemeyecektim ama planladığım gibi olmadı. Şamanla birlikte ilerlerken yolun ilerisinde yine o pars ve Kavçin çıkmıştı karşımıza. Yüzündeki öfkeyle sordu, ''yine mi sen? Bu sefer şamanı mı feda edeceksin?''
''haddini bil Kavçin karşında Marobisin Hakanı duruyor.'' Şamanın uyarısından sonra o şiddetli sesiyle kahkahalar atmaya başladı. İlk sıralarda kulağımı kapatmak istemiştim ama sonra fark ettim ki sesi o denli rahatsız etmiyordu beni. Şaman ise sıkı sıkı kapatmıştı eliyle kulaklarını. Kavçin benim rahatsız olmadığımı gördüğünde afalladı ama bize hâlâ inanmıyordu. Yanındaki evcil havanını okşayarak bana baktı, ''yüzük bundan böyle kimseye verilmeyecek''
''yüzük için gelmedik'' diyerek sözlerini kestim ve ciddi bakışlarını daha yoğun bir şekilde üzerimde buldum. Korkmuyordum ve olabildiğinde asil duruyordum, ''sizi buradan kurtarmaya geldim''
''neden?'' diye sordu, bu sefer o benim sözümü kesmişti. ''yeryüzünü yeniden düzene sokmam için sizlere ihtiyacım var. Bu sefer oyun yok, hile de yok. Ben Hakan Geray, buraya sizi özgürlüğünüze kavuşturmaya geldim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAROBİS (TAMAMLANDI)
FantasíaTanrı kurdun rahmine yerleştiğinde gökyüzü yeryüzüyle bir oldu. Yeryüzünde doğan bir fitne yeraltıyla bir olduğunda yok oluş günü geldiğini ilan etti. Tanrı ve Tanrıçaların aşkı gökyüzünden taştı. Kayra Han yeryüzünü düzene sokmak istedi, bir şeh...