Ordu korkmaya başlamıştı zira ortada yolunda gitmeyen durumlar vardı lakin hiçbir şey Lort Arçuray'ı yolundan döndürmeyecekti. Bir annenin intikamıydı bu: evlatları şu an kalenin içindelerdi ve kısmen de olsa amaçlarına ulaşmışlardı. Lort yanındaki Lort Aspar'a baktı keskin gözlerle. Lort Aspar başıyla onayladıktan sonra sağ elinin avucundan yere dökülen toprak giderek gürze dönüştüğünde Arçuray atına çoktan binmişti. Aspar'ın gürzü tamamen belirdiğinde şaman Kam Tuyon neler olacağını öngörebildi ve atının üzerinde öfkeyle surlardaki Yelbegen'e odaklanan lorda yaklaştı, ''umarım efendimiz gelmeden tüm enerjinizi harcamazsınız.'' Sessizdi ama onun sesini tüm lortlar işitmişti. Lort Arçuray onu duymuş ama gözleri bir an bile hedefinden şaşmamıştı, ''bugün şaman,'' diyerek sırıttı, ''enerjim bitse de bu kaleyi alacağız. Efendimiz bize güvendi...'' son cümlesi İris'in dikkatini çekmişti ve o yöne bakmasa da kaşları çatılmış bir şekilde düşünüyordu: efendimiz bize güvendi. Lakin sonra tüm dikkatleri dağıtan bir sarsıntı vurdu onları. Atlar huysuzlandı, ayakta olanlar bir an sallandı. Herkes ne oldu diye birbirine bakarken Lort Aspar yere değdirdiği gürzünü etkisini ölçmüşe benziyordu. Mesafenin kendi mevzilerine yakın olduğuna karar vererek ilerledi. Baya bir ilerlediğinde surlarda olan Yelbegen hızla surlardan atlayarak kendisinin üzerine geliyordu. Gürzün demir sapının tutması için özel bir kumaşla sarılı kısmını iyice kavradı. Gözleri gelen yaratığın üzerindeyken arvisi parıldadı. Derin bir nefes alarak hızla gelen yaratığın öfkeli yedi başına baktı ve gürzü olabildiğince havaya kaldırıp biraz geriye çekti ve sol dizini kırarak yere çökmesiyle o gürz hızla yere yapıştı... Yedi başı birden çığlık çığlığa yarığın içine sürüklenen Yelbegen yoldan çekilmişti ve evet müthiş bir sarsıntıyla lordun gürzünün vurulduğu yerden kalenin içindeki saraya kadar toprak yarılmıştı. Tüm yaratıklar korkuyla sarsılmıştı, evler yıkılmış ve surlar zarar görerek yavaştan yıkılıyordu. Ahram ve komutanları kendilerini zor kurtarmışlardı. Surların ardında bekleyen askerler korkuyla kaçıştığında artık düzen diye bir şey söz konusu değildi. Akrep Kalesine adını veren akrep askerler bile korkuyla saklanacak delik ararken Lort Arçuray ikinci saldırı emrini verdi. Merküt'ün önderliğinde onca ağaç sallarından yapılma ve kanatları yapraklardan olma yaratıklar belirdiğinde üzerlerindeki okçu birlikleri yeni seçilmişti. Akel de onların lideriydi. Aşağıdaki ordu yukarıdaki eşsiz manzaraya bakarken İris Lort Arçuray'ın gözlerini kapatıp anlık olarak zor nefes aldığını fark etti: enerjisi azalıyordu. Akel'İn önderliğinde kalenin üzerine ok yağdıran okçulara cevap hiç beklenmedik bir yerden gelecekti. Arçuray kalenin ardından gelen ejderhaları gördüğünde öfkeden deliye dönmek üzereydi. Lort Esin bunun nasıl mümkün olduğunu düşünürken artık ne zaman saldırı emrinin geleceğini merak ediyordu.
Karşılarında onlarca ejderha bulan okçular alevlerden kaçmak için çırpınırken bir de yerden gelen oklardan sakınmalılardı. İşleri zorlaştığında Lort Arçuray nihayet direkt hücum emrini vermişti. Büyük bir iştahla saldırıya geçen mari ordusunun yüzünde gülümseme mevcuttu ve ölümden korkmuyorlardı. En öndeki Lort Aspar açtığı yarığa baktığında aşağıdaki Yelbegen'in çıkmak için çırpındığını gördüğünde vakit kaybetmeden toprakla üzerini kapattı ve yarık kısmen kapandığında Yelbegen'in sesi kesilmişti. Lort Aydilge atından atlamış ve su haline dönmüş bir vaziyette ilerlerken birden yukarıya doğru yükselen bir dalga gibi yükseldi. Nihayet ejderhalar ve okçuların mücadelesinin sürdüğü yüksekliğe yetiştiğinde üst bedeni belirmiş ve sağ elinde eşsiz çift yönlü baltası belirmiş ve hemen üzerinden geçen bir ejderhanın başını bedeninde ayırmıştı. Ejderhadan kurtulan Akel memnuniyetle lorda bakarken o çoktan tümüyle insana dönüşmüş ve hızla yere iniyordu. Ayakları yerdeki toprağı biraz deştiğinde sapasağlam yerdeydi ve baltasını iyice kavrayarak yerde savaşmaya başladı. Kalenin askerleri vardı, insan olan ama aynı amanda bu kalenin ilk sakinleri olan dev akrepler de vardı ve onlar da yarı insandı. Keskin zehirli iğneleri ve ellerindeki silahlarla birlikte savaşıyorlardı. İşleri zordu ve Yelbegen şimdi tek umutlarıydı zira lortları durduramıyorlardı. Tepegözler, İtbaraklar ve buz ordusuna razıydılar ama lortlar orantısız güç durumundalardı. Lort Esin'in mızrağı ne zaman onları bulacak diye korkuyorlardı. Lort Aspar'ın gürzü vurduğunu ya parçalara ayırıyordu ya yere yapıştırıyordu ya da havaya fırlatıyordu. Lort Arçuray ise bambaşkaydı. Bedeni tamamen dallara dönüşmüş bir şekildeydi ve o dallar her yere ulaşıyordu. Yanına yaklaşmaya çalışan aniden bir dal tarafından öldürülüyordu. Ayrıca yaprak elfleri annelerine kavuşmuştu, tümü onun etrafına toplaşmış ve onu koruyordu: evet, masumane bir korumaydı bu.
Mari ordusu zafere çok yakınları ama beklenmedik bir şekilde önce ejderhalar alevlerini aşağıya yönlendirmiş sonrada yerdeki toprak lordun yarığından tekrar yarılmış ve Yelbegen öfkeyle yeryüzüne tekrar çıkmıştı. Dört lort bunun gerçekliğiyle hemen bir araya gelmiş ve onun karşısına dikilmişti. İşleri kolaylaşan kale ordusu artık lortlar olmadan daha rahatlardı. Lort Esin mızrağını Yelbegen'in bir kafasına fırlattığında mızrak derisini deşememişti. Havaya karışan mızrak lordun elinde tekrar belirdiğinde diğerleri umutsuzca deneyeceklerini biliyorlardı. Lortlara yönelen Yelbegen ayrı ayrı saldırdı onlara. Lortlar saklandılar, kaçtılar ve saldırdılar ama onu alt etmek neredeyse imkânsız gibiydi. Lort Aydilge'nin baltası işe yaramıyordu, Lort Arçuray'ın dalları onu tutamıyordu ve Lort Aspar'ın gürzü sadece azıcık sarsıyordu onu. Şamanlar askerlere yardım ediyordu ama lortlar önlerini açma konusunda çok iyiydiler. Şimdi yoklardı ve Tepegözler onlara öncüydüler. İlerleme söz konusu olmuyordu. Akrepler acımasızdı ve askerler büyülüydü. Tepeden inen ejderha alevleri ayrı bir dertti. Akel ve az kalmış okçuları mecburen yere inmek zorunda kaldı ve yerde savaştılar. Merküt prensesi Lortların yanına götürdü ve Yelbegen'i raharsız etmeye başladı. Başlarda Merküt'ün en yaptığını anlamayan Akel sonradan anlamış ve oklarıyla kafaların gözlerini hedef almaya başlamıştı. Kısmen başarı yakalayan Akel lortlara kolaylık sağlamıştı. Lort Arçuray tümüyle dallara dönüşerek kendisini onun bedenine sararak toprağa bağlamaya başladığında Lort Esin rüzgarla yerdeki tozları kafaların üzerine fırlatıyordu. Lort Aydilge bundan fırsat bulduğu sırada Lort Aspar'ın gürzünün fırlatıp bir kafayı isabet ettikten sonra o kafayı tüm gücüyle baltasının yardımıyla boynundan ayırınca Yelbegen çığlık çığlığa deliye döndü. Önce üzerini saran dalları parçalara ayırdı sonrada tepesinde uçuşan Merküt'ü sağ kanadından yakalayarak en uzağa fırlattı ve Merküt üzerindeki prensesle birlikte kalenin surlarına çarptı. Lortlar ise hızla onun etrafından uzaklaşırken Yelbegen düşman dost tanımadan önüne geçen herkesi yutmaya başladı. Bundan mütevellit etrafa dağılan dallar tekrar birleşip Lort Arçuray eski haline dönünce geri çekilme emri verilmişti. Prensesi de alan lort Arçuray hızla ordusuyla birlikte geri çekilmek sorunda kaldı. Birçok asker geri çekilirken Yelbegen'e yem olmuştu ve belli bir süre boyunca takip edilince aniden yolları yerden yükselen kayalarla kesildi: iki ordunun arasına. Mari ordusu saf halinde dizildiği yere geldiklerinde atın üzerinde bir yiğit görmüşlerdi. Sol eli havada ve gri ince çizgiler etrafında dolanıyordu. Gözleri keskindi ve öfkeliydi. Üzerindeki gri zırh ve göğsündeki arvis onun bir lort olduğunu haykırıyordu. O Kayaların Lorduydu: Kayaların ve Dağların Lordu, Lort Altay. Kahverengi, kısa ve kıvırcık saçlarıyla birlikte tertemiz yüzünü süsleyen açık yeşil gözleri son derece etkileyiciydi. Arkasındaki bin kişilik taş ordusu duruyordu: hazır ve nazır. Mari ordusuyla kendisi bir araya geldiğinde diğer lortlar ve şamanlar onu selamladılar. Artık arkadan bir tehdit yoktu zira Yelbegen bile o kayaları aşamazdı. Tüm tükenmişliğiyle Lort Arçuray lordun karşısına geçti. Atının üzerinde ve önünde baygın halde olan Akel duruyordu. Merküt Lort Aspar'ın koruması altındaydı.
(Kayaların Lordu, Lort Altay)
''Lort Altay.'' Arçuray tükeniyordu ve bunu tüm lortlar anlayabiliyordu gerçi yeni lort dışında diğerleri de tükenmek üzereydi ama Doğa Lordu gücünü çok kullanmıştı.
''Lort Arçuray. Savaşmak için geldim ama gördüm ki ordu zayıf düşmüş. Geri çekilmek ve güçlendikten sonra tekrar saldırmak gerek.'' Lort Altay sol elini indirdiğinde yükselen kayalar durmuş ve ardındaki ordu da geri çekiliyordu. Lort Arçuray cevap verecek takati bulamadı kendisinde, sadece başıyla onaylayarak karargâha doğru yöneldi. Kayaların Lordu arkasındaki ordusunu arvisinin içine geri aldı ve yorgun orduyla birlikte geri çekildi. Bu ilk yenilgiydi. Yeryüzüne çok ama çok hızlı yayılacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAROBİS (TAMAMLANDI)
FantasiTanrı kurdun rahmine yerleştiğinde gökyüzü yeryüzüyle bir oldu. Yeryüzünde doğan bir fitne yeraltıyla bir olduğunda yok oluş günü geldiğini ilan etti. Tanrı ve Tanrıçaların aşkı gökyüzünden taştı. Kayra Han yeryüzünü düzene sokmak istedi, bir şeh...