Emanet Sahibinde

155 26 0
                                    


Yıpranan Ejder Kalesi, lortların güçleriyle yeniden ihya edilmişti. Kale eskisinden çok daha güzel ve çok daha sağlamdı. Askerlerin bir kısmı kalenin içindeki ocaklarda kaldı geriye kalanlar ise dışarıda, hemen kalenin yakınına karargâh kurmuşlardı. Esirler şamanların liderliğindeki bir mahkemeye tabi tutulacaktı ve cezaları buradan belirlenecekti. Bu Geray'ın emriydi.

Herkes yorgundu ve herkes mutluydu: çarpışmada yakınlarını kaybedenler dahil. Lort Altay başına gelen talihsizlik sonucunda aldığı yaraların sarılması için şu an şaman Kam Tuyon'un yanındaydı. Her iki eli de şamanın yapmış olduğu büyülü suyla dolu bir kabın içindeydi. İç geçirip duruyordu ve öfkeli bakışları önündeki boşlukta asılıydı, o anları düşünüyordu.

''nasıl bu kadar beceriksiz olurum? Az daha geldiğim gibi gidecektim,'' Sesi şifa odasındaki şamana ulaştığında Kam Tuyon soğuk kanlı bir şekilde masanın üzerindeki kitabı okumaya devam ediyordu, ''efendimizin yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyorum.''

''yeryüzünde olan her şey bir yol demektir lordum,'' Kam Tuyon gözlerini kitaptan ayırmadan devam edecekti, ''bu olay size nasıl bir yol verecek bunu düşünün.'' Lordun gözleri sağındaki bu bilge adama takıldığında odanın kapısı açıldı ve İris tüm asaletiyle içeriye girdi. Bugüne kadar giydiği zırhı değiştirmiş ve bu sefer üzerinde yarı zırha benzer uzun bir elbise vardı; beyaz olan elbise üzerine tam oturmuştu, karnında ve göğsünde zırhlılar vardı lakin elbisenin birer deseni gibi duruyorlardı. Uzun etekleri yerde sürüklenirken üzerindeki altın rengi işlemler muazzamdı. Tüm bunların üzerine yakası ve omuzları kürkle kaplı aynı renkli pelerini bir kraliçe olduğunu haykırıyordu. Saçları tertemiz ve dalgalıydı. Alnından alınan birkaç tel sağından ve solundan tutularak saçının arkasındaki küçük taca bağlanmıştı ve gergin değildi. Şaman hiç rahatsız olmadı ama lort o kapıdan girdiğinden beri gözlerini ondan alamıyordu. Yüzünde bir tebessüm belirdiğinde az önce şamanın sözleri zihninde yankılandı.

''Lordumuz iyiler mi?'' İris artık yanındaydı ve tebessümle bakıyordu kendisine. Lort iki eli şifa suyunun içerisinde tüm erkekliğiyle minik bir gülümsedi sonra da akışlarını alarak başını eğdi ve sağa sola yavaşça salladı, ''kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim.'' İris onun henüz temizlenmediğini gördü ve üzerini süzdü. Karşısına geçerek suyun içine baktı, yaralı elleri iyileşmişe benziyordu, ''Ejderhaların bazıları Sadar'a ihanet ederek buraya gelmişler.'' Konuşmak için yer arıyordu.

''bir daha karşımıza çıkmayacaklarsa sorun yok'' diyerek direkt cevabını verdi lort.

''Geray'ın emridir. Bir müddet burada kalacağız: Akman'ın tepkisini görmek için,'' ellerini suyun içine lordun heyecanlı bakışları eşliğinde daldırdı. İkisinin elleri birleştiğinde İris baş parmaklarıyla lordun avuçlarını ovmaya başladı, ''görünüşe göre elleriniz iyileşmiş. Gidip yıkansanız çok iyi olacak.''

''çok mu kötü görünüyorum?'' diye sordu aptal bir yüz ifadesiyle. İris bunu söylemek istemediğini gözleriyle söylerken dili pek işe yaramıyordu. Geveledi ve ellerini suyun içinden çıkartarak saçından bir teli hiç gerek olamamasına rağmen düzeltti, ''hayır, sadece... sadece.'' Cümleyi kuramadı. Resmen eli ayağı titriyordu. İkisinin bu aptal aşık durumdan kurtaran şaman olmuştu. İkisinin yanına gelerek suyun içine baktı, ''elleriniz iyileşti lordum.'' Bir bezi ona uzattı. İris bezi eline alıp lordun ellerini kurulamaya başladı. Bir kız çocuğu gibiydi. Masum ve çok sevimli. Bordo rengindeki bez parçası lordun iyileşen ellerini duruladığında İris hâlâ tebessüm ediyordu. Altay artık kuru ıslak yerin kalmadığı kolunu neden kurutmaya devam ettiğini merak ederek ve gülerek sordu, ''sanırım kanımı da kurutacaksınız.'' İris'in yüzündeki tebessüm kayboldu ve hızla dikleşerek elini çekti, ''ben gitsem iyi olacak. Geçmiş olsun.'' Elindeki ıslak bezi lordun yanındaki masaya koyarak kapıya yöneldi.

''Teşekkür ederim İris'' lordun beklenmedik teşekkürüyle İris olduğu yerde kalarak ona tekrar baktı, ''dikkatli olun, bir daha kurtaramayabilirim.'' Gülümsedi ve lordda gülümsedi. Geldiği gibi tüm asaletiyle odadan çıkar çıkmaz şaman, ''Tanrılar şahidimdir lordum, Kraliçe İris hakanımızla ilk karşılaştığında bile bu kadar mutlu değildi.''

''buna sebep olan şey nedir?'' durgundu, sanki içinden gelen bir sesin doğruluğunun kanıtını istiyordu.

''insanlarda kalp diye bir et parçası var, bazen tanrıçanın sesi olabiliyor.'' Lort anlamamıştı ve anlamadığını şaman çok iyi biliyordu. Sırıtarak işine devam etti ve lort aklında sorularla kendisi için hazırlanan odasına doğru ilerledi. Henüz odasına girmek üzereydi ki koridorda prenses ile karşılaştı. Birbirlerine selem verdikten sonra prenses endişeyle bir sonra odaya girdi. Onun odasıydı. Tüm yorgunluğuyla yatağa bırakmak istedi kendisini ama üzerindeki kirli zırhını çıkarması ve yıkanması gerekiyordu. Yorgunluğun verdiği üşenme ile yapıp yapmam arasında gidip gelirken yatağın solunda kalan, üzerine sadece iki tane kitabın sığabildiği ahşap işlemeli sehpa gözüne çarptı. Aslında üzerinde duran şey gözüne çarpmıştı. Simsiyah bir metal. Oldukça göz alıcıydı. Yavaşça oraya yöneldi ve ilerledi. Daha önce hiç görmediğine yemin ettiği bu metal parçası bir yaydı ve kirişleri altın rengindeydi. İyice yaklaştığında bir vızıltı sardı kulaklarını: ses o kadar da rahatsız edici değildi. Eğildi ve metali eline almak istediğinde o vızıltılar iyice anlaşılmaya başladı. Prenses aniden dizlerinin üzerine çökmüş ve bir sesler duymaya başlamıştı, ''o sana emanetimdir Akel. Onu koru'' büyülüydü sanki bu ses ve tanıdıktı. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı ve nefes almakta zorlandı, ''al onu Akel, o senin'' Akel zaten üzerinde duran elini iyice yaklaştırarak dokundu ve o anda gözleri olabildiğince açılıp Şahmeran'ın adasında olup sakince oturan Lort Arçin'in gözleriyle karşılaştı, ''emanet, sahibine ulaştı.'' Ve ses te görüntü de kesilmişti. Poposu üzerine düşüp yere oturdu ve durgunca elindeki yaya bakıp durdu.

Emanet, nihayet sahibine ulaşmıştı.


...


Geray, on iki hayvan ile birlikte sarayın taht odasında toplantı halindeyken savaştan beri bir kere bakmadığı prenses toplantının bir an önce bitmesini sabırsızlıkla, kapının dışında bekliyordu ama bitecek gibi değildi. Uzun bir süredir kapalı olan kapının önünde volta atan prenses Hayvanların lordunun gelmesiyle yerinde bir müddet durdu ve lordu selamladı. Lort aslında içeriye girip toplantıya katılmayı planlıyordu ama sonra yardımcılarının içeride olduğunu hatırlayınca eli kapıya giderken bekledi, düşündü ve gülümseyerek arkasındaki sabırsız gözlere baktı. Prenses olurda kapı açılır ve tam karşıdaki tahtın sahibini görme umuduyla onu unutup sabırsızca kapının açılmasını bekliyordu. Lordun kendisine döndüğünü gördüğünde yüzünü yere eğdi ve sessiz kaldı.

''seninle konuşma fırsatımız olmamıştı,''

''öyle oldu lordum,''dediğinde gözleri hâlâ yere bakıyordu: kaçıyordu. Lort kapıdan uzaklaşıp ona tümihtişamıyla yaklaştı. Gözleri prensesin sırtındaki yaya kaydı, ''Ateş lordununyayına sahip olmak, bu ne büyük bir şeref. Dışarıya çıkıp biraz konuşmaya nedersin?'' diye sordu lider edasıyla. Sanki soruyu incelik olsun diyesorarcasına prensesin cevap vermesini beklemeden dışarıya çıkmak için ilerledi.Sarayın koca taş merdivenlerinden inip dışarıya çıktıklarında Lort Esin ilekarşılaştılar. Prensese ve onun sırtındaki yaya baktığında yüzünde gururlu birbakış belirdi, çocukça gülümsemesinin yanında.

MAROBİS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin