Marobis'in Hanımı

161 27 0
                                    


Hayvanların Lordu ilerlemeye devam ederek surların en büyük burcuna baktı. Arkasına takılan prenses onunla birlikte burca çıktılar. Lort hafif esen rüzgârın eşliğinde ufka baktı. Prenses hemen yanına yanaştığında, ''Merküt'e binebildiğini gördüm ve şimdi sırtında Ateş Lordunun yayı var. Sence Tanrıların senin için planı nedir?'' lort ellerini surların soğuk taşlarına koyup cevap bekledi. Akel onu taklit edercesine ellerini surlara dayadı ve ufku seyre daldı, ''bilmiyorum.'' Durgun sesine eşlik eden bilinmezlik korkusu gözlerini ıslatmıştı.

''Yelbegen'in boğazındayken bir kez daha efendimizi görmeyeceğimi sandım. Her ne kadar lort olsak ta sonsuz yaşama sahip bedenlerimiz yok. Eğer ben ölseydim enerjim çıkacaktı ve efendim başka bir beden bulmak zorunda kalacaktı. En acısı da onu ben değil yeni beden görecekti ve siz 'nasılsa Hayvanların Lordu' diyecektiniz,'' Akel, lordun konuyu nereye getireceğini merak ederken öğrendiği bu bilginin aydınlığıyla ona baktı, ''tek hayatımız var Akel, başka bir şans yok. Yaşamın acımasız bir kuralı ve bu sayede hayatta olanların değerlini biliriz. Sen biliyor musun?'' gözlerini kıstı Akel ve bu şekilde yüzüne uçuşan saç tellerini çekerek ufka tekrar baktı: düşündü. İdrak edebiliyordu, yalnızlık ve yalnızlığını yok edenler vardı. Derin bir nefesten sonra verilen ağır nefes lordun yüzünde tebessüme neden olmuştu ama o bunu görmemişti, ''Tanrılar biliyor ki bugüne kadar ölmesini istemediğim herkes öldü, biri dışında. Şu an düşünüyorum da benim için aynı şeyi istiyorlar mıydı? Ben tek hayat şansımı onlarla yaşamaya razıyken onlar buna razı mıydı?''

''ölenlere yalnızca öldüğünde sorabilirsin ama dediğine göre bir kişi kalmış, git ona sor.''

''keşke bu kadar kolay olsaydı''

''keşke siz insanlar zorun yaratıcı olduğunuzu bilseydiniz.'' Akel'in kaşları çatıldı ve düşündü bu söz üzerine. Kısa bir beyin süzgecinden sonra gülümsemeden edemediği sırada ileride dört nala koşan atlılar gördü. Akel ve lort birbirlerine bakarlarken Denizlerin Lordu saraydan çıkıp ana kapıya geliyordu. Hiç şüphesiz bu gelenler bekleniyordu. Kapılar ardına kadar açıldığında gelenlerin şaman olduğu anlaşıldı, ''Nara İmparatorluğunun baş şamanı ve yardımcıları.'' Lort Barçin'in bu açıklamasının hemen mukabilinde atlılar kapıya yaklaştıkları için yavaşladılar. En öndeki baş şaman Ket Harzem tüm çökmüşüyle yanaştı kapıya. ''Hiç şişman şaman görmemiştim.'' Akel haklı olarak bunları söylemişti. Yeryüzünde hiçbir şaman kilolu değildi ama Akel'e bunu söylettiren şey şamanın karnının şişik olmasıydı, ''o göbek değil.'' Lordun bu sözlerinden sonra Akel yeni fark etmişti, şamanın kıyafetinin yakasında görünen minik bir el her şeyi açıklamıştı. Kısa süre sonra dört süvari kalenin kapılarından içeriye girmişlerdi. Şaman      Ket Harzem, elindeki asasını derbeder olan giysilerinin eşliğinde havaya kaldırdı ''Nara Kraliçesi Aba'nın emri ile buradayız!'' dedi, kendilerini izleyen Denizlerin Lorduna.

''onlar neden buradalar. Yoksa Kraliçe Aba...'' diye korkuyla gözleri açılan prenses.

''bilemiyorum. Şamanın göğsünde bir bebek var. Bildiğim kadarıyla Akman ülkelerine saldırmadan önce kraliçe doğum yapmıştı.''

''onu bize gönderdi, korumamız için. Başı dertte olmalı ya da ölmüş...'' Lort cümlesini tamamlamasına izin vermedi, ''dilerim; Gök Tengri onun gibi bir savaşçıyı bizden almasın.'' İkisi arasına derin bir sessizlik girdi ve konuşmanın başından beri Lort Aydilge'nin eşlik ettiği şamanların sarayın içine girene kadar izlediler.

Hayvanların lordu hüzünle başını eğdi ''kimsesi kalmadı ve annesi onu buraya gönderdiğine göre ölümü göze almış.'' Lort bunları söylerken hemen yanındaki prensesin içi parçalandı, gözleri doldu. Kendi yaşadıklarını anımsadı. Uzun zamandır bastırdığı aile hasreti o anda tekrar ortaya çıkmıştı. Abilerini anımsadı, yaşadıkları güzel günleri hatırlayıp gülümsedi. Babasını ve annesini anımsadı, gözlerinde dolan yaşlar bir bir döküldü. Yüzünü çevirdi tekrardan, kalenin ilerisindeki boş araziye döndü. Burcun taşlarına dokundu ve karnına kadar olan uzunluklarıyla taşlara dayandı, boyun eğip seslice ağladı. Lort onun yaşadıklarını derinlemesine bilmiyordu ve o an neden ağladığını düşünürken bile bunu dile getirdi ''neden ağlıyorsun Akel?'' prenses başını kaldırıp uzaklara baktı. İçinden ailesine seslendi, yaşlı gözleriyle, 'sizleri çok özledim' dedi. Lort iyice yanına yaklaştı, sağ elini onun sol omuzuna koyarak sıvazladı. Yaşlı gözlerini boşluktan almadan konuştu prenses ''benim yaşadıklarıma ne kadar da benzer. Biz son veliahtların yazgısı aynı olmak zorunda mı?''

MAROBİS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin