29

286 13 0
                                    


Alkım'ın ağzından

Neye şaşırmam gerektiğini bilmiyordum. Kendimi ne hale sokmam gerektiğini de. Karşımda yıllarca abim diye bildiğim iki kişi vardı. Birisi ile sırf sevgilim olduğu için tartışmıştık. Bir diğeri ondan daha ağırdı. Sanki evlatlık olmam, kendi annemin katili olmam, ve babamın beni bilmediğim bir sebepten bırakıp gitmesi yeterli değilmiş gibi sırdaşım yerine koyduğum abimde bana bu konuda yalan söylemişti. Bilmesi umurumda değildi. Biliyor olma ihtimaline kendimi alıştırmıştım zaten. Fakat sorduğumda yalan söylemeye devam etmesi. Özellikle de birkaç sayfa daha okursam öğreneceğim gerçeğe rağmen bunu sürdürmesi... 

Ufak tefek yalanlar kimse için sorun olmazdı. Yalanları sevmezdim fakat bu 'ufak tefek' yalanları Emir'e karşı çok kez kullanmıştım. İnsanlara karşı da öyle. En basitinden ufak bir "Nasılsın?" sorusuna verilen "İyiyim." cevabı gibi ufak yalanlar. Veya "Arkadaşımda kalacağım." diyerek arkadaşlarınızla gittiğiniz sahil kenarı gibi. Fakat ortaya çıkan bir yalanı sürdürmek saçmalıktan ibaretti. Evet. Uğur'un bana dört yıldır yalan söylemesi kötüydü. Fakat ben buna kendimi hazırlamıştım zaten. Karşısına geçip sorduğumda bana doğru cevabı verip vermeyecek olması benim için önemli olandı. Çünkü, itiraf etmek gerekirse onlardan birinin evlatlık olduğunu öğrensem bunu bende söylemezdim. Kimsenin hayatını mahvetmek istemezdim. 

Günlüğün tamamını okumuş olsaydım öğrenebileceğim gerçeğin canımı ne kadar yakacağını düşünmemesiydi olay. Bunu onun değil de Miraç'ın ağzından duymaktı. O hayatımı sikip atmadığı için gurur duyarken, ona karşı gram sarsılmayacak güvenim yerle birdi. Karşıma geçmiş hala konuşuyor olması, beni düşündüğünü söylemesi sinir bozucuydu. On dördümde hayatımı sikmemişti fakat on sekizimde sayesinde güvenimde sikilmişti. Şimdi tam karşımdaydı. Afallamış bir suratla gerçeği yüzüne söyleyen Miraç'a bakarken ayaklandım. "Odamdan çıkar mısınız? Lütfen." diye mırıldandım. Sesimin titremesine engel olamamıştım. Kalkacak olan Miraç'ı durdurdum. Diğer herkes çıktığında, o hala odamda duruyordu. 

Bir nefes vererek başını bana çevirdi. "Özür dilerim." diye mırıldandı. Buna anlam veremedim. Çünkü benim ona bunu yaptığım için teşekkür etmem gerekiyordu. "Sayemde abinle aran bozuldu. Ama kendimi tutamadım Alkım." Kaşlarımı hafifçe çattım. Başımı iki yana sallayarak ona katılmadığımı belli ettim. "Doğmayı bile sen seçmemişken o kadının sana kullandığı ağır laflar benim bile içimi sızlattı. Alkım. Sen benim kardeşimsin. Ben seninle büyüdüm. Zaten neredeyse her şeyin yalan çıkmışken, hayatında daha fazla yalan olmasına göz yumamadım. Çok özür dilerim." Son özründe sesi titredi. Kalbimin acımıştı. Yanına geçtim ve kollarımı ona doladım. "Bu özür dilemen gereken bir konu değil Miraç. Sen doğru olanı yaptın. Bir süre sonra zaten ortaya çıkacaktı." Ondan ayrıldığımda buruk bir tebessüm yüzündeydi.

"Hem ne derler? Gerçeklerin, bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır." dedim bende gülümseyerek. Hafifçe kıkırdadı ve başını iki yana salladı. "Konuştu edebiyat kraliçesi." dedi. Gülüşüm yayıldı ve bir süre sonra kıkırtıya dönüştü. Bir anlığına tüm her şeyi unutmuş gibi gülmüştüm. Ve bu çok iyi gelmişti. 

*

Miraç odamdan çıkalı birkaç saat olurken ben yorganın altına girmiştim. Bilincim açıktı. Zihnimde çalan sesler uyumamı engelliyordu. Önce onların gelmesini ve benim bunu gördüğümde nasıl tepkiler verebileceğimi düşünmüştüm. Sonrasında bunu onlarla nasıl konuşacağımı. Emir ve Uğur ile olan grubumuza geldiklerinde bir şey belli etmemelerini ve her zamanki gibi davranmalarını söylediğim bir mesaj atmış, itiraz istemediğimi açıkça belirtmiştim. Çünkü onların öfkeli bağırışlarındansa, bunu babamla tek başıma konuşmak istiyordum. Annemle değil. Sadece babamla. Ne zaman geleceklerini biliyordum. Babam dün yakın zamanda geleceklerini ve bir şey isteyip istemediğimi sormuştu. Bunu her sorduğunda, hiç bir şey istemesem de ertesi gün elinde bir çok poşet ile gelirdi. Bu gün veya yarın. Çok uzun bir süre değildi. 

RestcafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin