Üç gün.Tam üç gündür kendimi odaya kapatmış geçmişimi düşünüyordum.Nasıl bir hata yapmış olabilirdim?Bu hata benim çıkmazımdı.Bu hata benim felaketimdi,bizim felaketimizdi.Bense gözlerimi kapatmış felaketin ne zaman geleceğini bekliyordum.Artık gözlerimi açmalıydım.Kendime gelmeliydim.Korkmamalıydım.
Düşüncelerimi telefonumun zayıf titreşimi dağıttı.Elimi telefonuma atmamla bir numaranın beni aradığını görmem bir oldu.Telefonun kimden geldiğini tahmin ettiğim için hiç düşünmeden telefonu açtım.Karşılaştığım şey ise sessizlikti. "Alo" dedim.Karşı taraf ses vermedi.Tekrar "Alo" dememle telefonun suratıma kapanması bir oldu.
Korkuyordum.Beni,hatta bizi bekleyen tehlikelerden korkuyordum.En kötüsü de Alp Ahıskalı'dan korkuyordum.
Bunun bilerek yapıldığını biliyordum.Bunu yaparak korkmamı sağlayacaklardı.Ama ben bir telefon aramasından korkacak değildim.
Bütün cesaretimi toplayıp numarayı tekrar çevirdim fakat karşı taraf telefonu kapatmıştı.Oflayarak yerime oturdum.
Telefonum bir mesaj sesiyle titredi.Gördüğüm mesaj ise duraksama neden oldu.Hemen bir cevap yazdım.Karşı tarafın yanıtı gecikmedi.
Bu akşam saat 18.18'de Çamlıderedeki Kestane Pastanesi'nin oraya (yalnız) gel.
Bu akşam oraya gidecektim.Bundan sonra neler yapabileceklerini görmem gerekiyordu.Evet yalnız gidecektim.Ama bunu onlar istediği için değil kimseye zarar gelmesini istemediğim için yapacaktım.Son zamanlarda herkesle iletişimimi kesmiştim.Kendimle iletişimimi de kesmiştim.Sanki beynimdeki düşünceler bi denizde boğulmuş ve benim onlara ulaşmam günler sürecekmiş gibi geliyordu.Artık yemek yemeyi bile bırakmıştım.Kendimi bu kadar strese sokmamalıydım ama elimde değildi.
Biraz olsun rahatlarım diye duşa girmeye karar verdim.Sıcak su bedenime temas ettiği anda bütün düşüncelerimden arındım ve düşünceler su gibi akıp gitti.Duştayken odaya İrem'in girdiğini farketmemiştim. "Bugün odanı kilitlememişsin." "Evet,birazdan da yemeğe inicem istersen orada konuşuruz."dedim soğuk olmayan,ama imalı bir ses tonuyla.
"Nehir bak son zamanlarda-" İrem'in lafını telefonumun sesi böldü ve koşarak telefonumu aldım.Arayan Alpler'di. "Alo." "Yüzbaşım az önce babanız aradı,bu görevden haberi olmadığını,hemen tesise dönmemizi istediler."Korktuğum şey olmuştu işte,ne yapacağımı bilmiyordum. "Hayır kimseyi geri döndürme, haberimi bekleyin." Dedim ve telefonu kapattım.
Şimdi ne olacaktı?Eğer bu akşam ani bir şekilde tesisten ayrılırsam herkesin gözü üzerimde olacaktı.Herkes günlerdir tesisten dışarıya çıkmadığımı biliyordu.
Kafam çok dağınıktı.Yeni bir plan yapmalıydım.
Ben her zaman bir şey yapmalıydım.Her zaman kendimi değil de başkalarını düşünmek zorundaydım.
Bazen keşke hiç doğmasaydım diyordum.Eğer doğmasaydım herkesin hayatı daha mükemmel olabilirdi.Ama şimdi onların hayatını mahvetme noktasına gelmiştim.Ve bir adım sonrası satır başı değil cümle sonu olacaktı.Ve ben başka bir cümle yazacak kadar güçlü değildim.
"Önemli bişey mi oldu?" Evet çok önemli bir şey olmuştu.Ben buradaki herkesi nasıl dışarıya çıkarabilirim diye uğraşırken,herşey tekrar başa dönüyordu. "Hayır,önemli bir şey yok,hadi sen in ben babamın yanına uğrayıp geliyorum."İrem sadece başını salladı
O kapıyı kapattıktan sonra kapının önüne çöktüm ve gözyaşlarımın esiri oldum.Küçükken babam hep asker olmamı isterdi.Onun gibi olmam için beni silahların arasında büyüttü.Annem her zaman "O senin kadar acımasız olmayacak.Ne yaparsan yap onun acıma duygusunu kapatamayacaksın."Derdi.