1.6~ ♡

500 51 15
                                    

"Jaehyun artık çıkmamız gerek."

Taeyong Jaehyun'un kolları arasındayken mızıldandı mayışmış ses tonuyla. Kaç dakikadır bu haldelerdi bilmiyordu. Ilık su ve Jaehyun'un sıcak bedeni Taeyong'u iyice mayıştırmış, uykusunu getirmişti.

"Biraz daha böyle kalsak olmaz mı?"

Jaehyun'da ondan farksız değildi. Taeyong'un bir kedi gibi kendisine sokulması hoşuna gitmişti. Baş ağrısı geçmiş, hastalığını bile unutmuştu. Sonsuza kadar bu şekilde kalabilirdi fakat kucağındaki huysuz kedi onunla aynı fikirde değildi.

"Olmaz..." diyerek doğruldu Taeyong. Üzerinden sular süzülürken jakuziden çıkmış ve Jaehyun'a dönerek eliyle ateşini kontrol etmişti.

"Çık hadi, ateşin biraz düşmüş. Şimdi bir şeyler yemen gerek."

İleride duran temiz bornozu alarak Jaehyun'a uzattı.

"Ben kurulanana kadar sen de giyinmiş ol."

Tam banyodan çıkacaktı ki, "Sen giydirsen olmaz mı?" diye sordu Jaehyun masum sesiyle. "Hastayım biliyorsun."

Taeyong göz devirdi ve acımasızca söylendi. "Çocuk değilsin, kendin giyinebilirsin." Sonrada banyodan çıktı ve Jaehyun'u yalnız bıraktı. Yatak odasına girmiş ve kendini bir havlu yardımı ile kuruladıktan sonra Üzerine kuru kıyafetlerini geçirmişti. İçeriye döndüğünde Jaehyun'un da giyindiğini gördü. "Şimdi oda servisini arayıp buraya yiyecek bir şeyler söyleyeceğim ve bir de çalışanlardan ilaç almalarını isterim." Telefona doğru birkaç adım atmıştı ki duraksadı. "Ya da ben mi gidip alsam ilaçları?"

Jaehyun gülümsedi ve şaşkın gencin elinden tutarak onu da koltuğa çekti. "Gerek yok, çalışanlardan isteyebiliriz."

Taeyong usulca onayladı. "Tamam, bu arada nasıl hissediyorsun? Ateşin biraz düştü ama..."

"Ateşimin hastalıktan yükseldiğine emin miyiz Taeyong?"

Taeyong'un kaşları çatılırken anlamsız bakışlarını Jaehyun'a dikti. "Ya neden yükselsin başka?"

Jaehyun muzipçe sırıttı. "Belki de seni gördüğüm ve heyecanlandığım için fırlamıştır birden, olamaz mı?"

Taeyong bu alaycı gence suratını buruşturdu. "Sana ne oldu böyle?"

"Ne olmuş ki?"

Taeyong kafasını yana eğdi ve birkaç saniye, kıstığı gözleri ile Jaehyun'u süzdü. "Önceden böyle değildin, şimdi çok alaycı ve... flörtöz olmuşsun." bakışlarını kaçırdı.

Jaehyun güldü, ifadesi neşeliydi.

"Önceden benden nefret ediyordun Taeyong. Benden sürekli kaçıyordun, kaçmadığın zamanlarda ise nefret kusup duruyordun. Nefretini sürekli üzerime kusarken benden flörtöz olmamı bekleyemezsin öyle değil mi?"

Taeyong tek kaşını kaldırdı. "Şu an ne değişti peki?"

"Yani... artık benden nefret etmiyorsun."

"Doğru, senden artık nefret etmiyorum. En azından eskisi kadar. Her neyse..." ayaklandı. "Ben oda servisini arıyorum, acıktım."

Taeyong telefona doğru ilerlerken Jaehyun onu süzdü. Onun değişmiş olduğu bir gerçekti, eskiden olduğu gibi tırnaklarını suratına geçirmeye hazır vahşi bir kedi değildi artık. Nefretini törpülemeyi başarmıştı, hatta Jaehyun ara sıra onun kendisine olan ilgisini de fark etmiyor değildi. Bu yüzden sürekli onu düşünüyordu. İçinde onun olduğu hayaller kurmaktan alıkoyamıyordu kendini. Ondan uzaktayken onu özlüyordu, ona mesafe koymaya çalışsa bile nihayetinde dayanamamış ve buraya kadar gelmişti. Onunda kendisine ait hisleri olduğunu itiraf ettirmeliydi ona. Tam anlamı ile onun kalbini kazanmalıydı. İşte o zaman artık aralarında artık kin ya da nefret olmadığına emin olur ve kalbinde aşk filizlerinin yeşermesine tam anlamıyla izin verebilirdi.

Bunu yapabilirdi. Onun kalbini tam anlamıyla kazanabilir ve onun tek aşkı olabilirdi. Onun için çabalamak istiyordu, onun nefretini aşka dönüştürecek ve onu mutlu edecekti. Yani Jaehyun öyle sanıyordu.

⸻ ♡ ⸻

⸻ ♡ ⸻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
love or hate // jaeyong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin