Milad ♥ 9

1.9K 123 168
                                    


BAHAR

Lezzetli bir kahvaltının arasına sıkıştırdığımız tadı kaçmış konular, iştah miştah bırakmamıştı. Annemin masaya koyduğu ihtimaller gerçek anlamda mide bulandırıcıydı. Doğru olup olmadıklarını bilmiyordum. Fakat annemin gözlerinde yakaladığım bir bakış beni huzursuz etmeye yetmişti. Sanırım onlarla ilgili düşündüğümden de fazla şey biliyordu. Yine de söylediği ihtimalleri kafamda bir yere oturtamıyordum. Demir Amca'nın karşısındakini dehşete düşüren bir hissiyat verdiği doğruydu ama birini, özellikle de aşık olduğu kadının babasını öldürebilecek gaddarlıkta mıydı, işte ondan emin değildim. Gerçi ummadık taş baş yarardı. Babamın bile Cansu Hanım'ı kendi babasından kurtarmak için gözünün döndüğü bu dünyada sanırım herkes sevdiklerini koruman için biraz delirebilirdi. Acaba Demir Amcaların başından da babamlarınkine benzer bir şey mi geçmişti? Ya da belki daha ağırı, sonuçta ortada bir ölüm vardı. Hoş, ne kadar kötü olursa olsun, hiçbir kadın babasını öldüren bir adamla evlenmezdi. Birbirlerine aşkla baktıklarına şahit olduğum için zorla evlendirilme ihtimalini de rafa kaldırabilirdim. Fakat ortada hala mantıksız giden bir şeyler vardı. Senelerdir ortalıkta dolaşan haberler, bir anda yok olmuştu. Bu hızın arkasında ancak güçlü birilerinin eli olabilirdi. Haberlerin araştırıldığını bilen birilerinin...

Kara ailesi gibi.

Neyi bulmamızdan korkmuşlardı bu kadar? Ölümü getiren dava ne ile ilgiliydi ya da kiminle? Düşündüğümüzden de ciddi bir mesele ile karşı karşıya olduğumuzu hissediyordum. Belki de Enes'in sessizliğinin nedeni de buydu. Neden ayrı kalmaları gerektiğini açıklamayarak Masal'a iyilik yaptığını düşünüyordu. Hiç mi tanımamıştı bu kızın merakının aşktan bile üstün çıkacağını...

Ben onun gibi yapmamış, Masal'ın aklını daha da karıştırmamak için tamamen sessiz kalmıştım. Fakat bunun da onu durdurmayacağının farkındaydım. Neler olduğunu Masal'dan önce öğrenmeliydim. Eğer tahmin ettiğim kadar ciddi bir olay varsa, ne kadar erken öğrenirsem o kadar Masal'ı ve aile bağlarını koruyabilirdim. Bunun için de kimden yardım alacağımı çok iyi biliyordum.

Masal'ı yolcu ettikten sonra beni dünyadan soyutladığına inandığım yere oturmuş ve kalmıştım. Kafamın içi, önümde duran yarım kalmış tuval gibiydi. Ne düşünüyordum, ne çiziyordum, şimdi nasıl tamamlayacaktım bilmiyordum. Yaşananlardan, duyduklarımdan, gördüklerimden, hele de öğrendiklerimden sonra bu kadar karmaşayı nasıl çözeceğimi bile bilmiyordum ama bir o kadar da bildiklerimle doluydum.

Karman çormandım.

Her geçen saniye bir mikserin içindeymiş gibi daha da karışıyordum. Düşünmemeye ihtiyacım vardı. Biraz sakinliğe, bolca dinginliğe... Bunun etkisiyle fırçayı daldırdığım yağlı boyanın rengine bile bakmadım. Yarım bıraktığım resmi mahvetmek pahasına fırçayı tuvale sürdüm. Koyudan açığa gittikçe incelen mor bir çizgi oluştu. Tıpkı son zamanlarda uyandığım sabahlara benziyordu. Ardından başka bir boyaya buladım fırçamı ve o çizginin üzerine bambaşka bir çizik attım. Koydan açığa giden bir turuncu. Tam anlamıyla babamı kaybettiğim gecenin rengiydi. Düşünmeden hareket etmek bile bana bir şeyler hatırlatmaya çalışıyordu. Bir şans daha verdiğim fırçayı rastgele bir boyaya soktum. Renge bakmadan resmin ortasına dokundum ve elimi kaldırmadan kalın bir daire çizdim. Döndüre döndüre o dairenin içini boyadım. Kirli, koyu bir turuncu-turkuaz karışımından camgöbeğine dönüşen bir gözü andırıyordu her hareketim. Vicdan azabı duyduracak bir yansımaydı sanki. O gece Korhan'ın gözlerinde gördüğüm renk gibi... Hayatımın en büyük kâbusuna dair tüm anılarımın içinde olan adamdan bir aydır haber alamıyordum ve bu duruma sebebiyet veren bendim. Hak etmediği kadar kırmıştım onu belli ki. O gecenin hatırı için bile ondan özür dilemem gerektiğini hatırlatan kader, yine karşıma çıkmıştı işte.

VELİAHTLAR 2 - BAHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin