+21 Vote
'Yine niye kavga ettin Tzuyu ile? Dudağın yara olmuş, şu haline bak!'
Bambam'i gördüğüm günün üzerinden iki gün geçmişti ve o günden sonra ilk kez okula geldiğim için kimseyi görmemiştim ancak sabah Tzuyu'yu yine birilerini köşeye sıkıştırmış görünce dayanamamış, müdahalede bulunmuştum. Tzuyu'nun gözünü iyice korkuttuğumu düşünüyordum ama bu gerçek; Jennie'nin beni azarlaması gerçeğini değiştirmiyordu. Dakikalardır çocuğunu kavgaya karıştığı için azarlayan anne gibi azarlıyordu beni.
Bir yandan da elindeki buz torbasını dudağıma değdiriyordu. Hava güzel olduğu için okulun arka bahçesindeki banklarda oturuyorduk ve burada genelde pek insan bulunmadığı için rahatça konuşuyorduk.
'Bambam geldiği için yapmadın bunu değil mi?' diye sordu en yakın arkadaşım. Nasıl hissettiğimi merak ettiğini biliyordum ama bunlar benim taktiklerim değildi; ben başkasına olan sinirimi alakasız insanlardan çıkarmazdım o yüzden göz devirerek konuştum.
'Hayır, Jennie. Uzun zamandır bunu hak ettiğini biliyorsun zaten.' Evet hak ediyordu çünkü ders notları ya da ödevler için insanları tehdit eden, onlara çeşitli yollarla şantaj yapan hatta onları okul köşelerinde gizlice döven bir zorbaydı ve ben zorbalığa tahammül edemiyordum.
'Peki. Ya sen? O günden sonra konuşamadık, iyisin değil mi?'
Jennie'nin benim için endişelendiğini görebiliyordum ama iyi miyim değil miyim bilmiyordum. Bambam'i uzun zaman sonra ilk kez görmüştüm ve ne düşünmeliydim kestiremiyordum. O yüzden sessiz kaldım. Jennie ise sessizliğimi cevap kabul edip, devam etti konuşmasına.
'Lisa, iyi olmak zorundasın. Mina, bilerek onu çağırdı. Kaybettiklerini, o günkü güçsüzlüğünü sana hatırlatmak istiyor sadece. Bu; onun ben bir kere kazandım bir kere daha kazanabilirim deme yöntemi ama sen aynı Lisa değilsin dimi? Bu sefer daha güçlüsün, kazanmak zorundasın.'
Jennie haklıydı o yüzden Mina'nın elinden sahip olduğu her şeyi alana kadar durmayacaktım; sonunda benim de kaybedecek bir şeyim kalmasa bile.
'Bambam'i görmek tuhaftı' dedim hüzünlü bir tebessümle. Onun adını anmak çocukluğumu hatırlatıyordu bana çünkü o, kendimi bildim bileli yanımdaydı benim. 'Onu görmek, sözlerini işitmek, beni aslında hiç bir zaman tanımamış oluşunun tekrar yüzüme çarpması... hepsi tuhaftı ama' deyip derin bir nefes çektim içime, güçlü olmak zorundaydım. 'Sandığın kadar etkilenmedim. Hepsini, tüm olanları geri de bıraktım.' dedim.
Jennie söylediklerimle gülümsemiş, yüzündeki gururlu ifadeyi görmeme izin vermişti.
Bu sırada köşeyi bağırarak dönen Mina'yı gördük. Sanırım kuşlar Tzuyu haberini ona uçurmuşlardı.
'Lisa! İşlerime burnunu sokmayı kes. Yoksa çok kötü olacak!'
Resmen bağıra bağıra yürüyordu. Ondan korkacağımı sanıyordu belki ama bu şekilde bağırarak tek yaptığı birazdan kendini tüm okula rezil etmek olacaktı. Göz ucuyla Jennie'ye bakıp göz kırptım. Jennie ise bıyık altından gülümsemişti. Fare, kapana düşmüştü. İşte şimdi başlıyorduk.
Jennie çaktırmadan telefonunu açtı. Okulun radyosunda görevli olan arkadaşlarına daha önce haber verdiğimiz için telefonunda bastığı tek tuş konuşmalarımızı tüm okulun duyacağı anlamına geliyordu.
Göz devirerek konuşmaya başladım. 'Ne yapmışım yine? Sürekli karşıma çıkıp duruyorsun?'
'Tzuyu'yu dövmüşsün hem de ikinci kez' dedi öfkeyle. Gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn Bridges -Liskook-
Fanfictionİntikam ateşiyle yanan bir kadın kötülük yapmak için ne kadar ileriye gidebilir?