3.17 Ölü Yılanlar ✵

233 23 61
                                    

Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!

●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!

Yayın Tarihi: 14.04.2022 (00:16)

Bölüm Şarkısı: Evanescence - My Last Breath

İyi Okumalar!

Lussamus Krallığı - Omae

Tamerin

Kapkaranlık  bir koridor önümdeydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapkaranlık bir koridor önümdeydi. Yürüsem başka bir şeydi, yürümesem başka bir şey. Her iki seçeneğin bana iyi bir şey getirmeyeceğini hissediyordum. Yürü diyordu bir ses. Kim olduğunu bilmediğim bu ses tok ve derinden geliyordu.

Yürü, Tamerin. Onlar için yapmak zorundasın.

Neden buradaydım, neyi yapmak zorundaydım fikrim yoktu. Karanlığa dalmam gerekiyorsa dalacaktım. Yürümeye başladım. Ben yürüdükçe karanlıktan gelen acı dolu çığlıklar vardı. Haykırışlar, yakarışlar.

Merhamet et, yakmayın bizi. Onu istiyoruz, lütfen onu bizden almayın.

Kurtarmak istiyordum, bir şeyler için çabalamak istiyordum. İçim eziliyordu. Ruhum kanıyordu ama elimden bir şey gelmiyordu. Yapabildiğim tek şey ilerlemekti. Ağlamamak için ellerimi sıkıyor, dipsiz karanlığa bakıyordum. Sussunlar istiyordum, bağırmasınlar. Ben gelmiştim işte, niye bağırıyorlardı? Hükümdarları buradaydı, yakarışları kesilmeliydi. Başka bir şey vardı, hissediyordum. Neydi? İçimin acımasına sebep olan şey, neydi? Gazap Tanrısı, Adaletin Babası, yardım et bu biçare kızına. Senin yolundan giden beni yüzüstü bırakma, yalvarırım.

Yürümek benim için güçleşse de sonunda bir kapının önünde durmuştum. Karanlığın içinde parlayan bu kapıya bakakalmıştım. Ahşap kapı zarifçe oyulmuş, altın yaldızları karanlığın içinde parlıyordu. Bu kapıyı daha önce görmüştüm. Khahra'daki sarayda. Kapının altın kolunu tuttum. Arkama dönüp baktığımda dipsiz karanlık vardı. Geriye dönemezdim, karanlık beni hapsederdi. Kapıyı açıp içeri girmeliydim. Ateş gibi sıcacık olan kapı kolunu çevirdim, içeri kapıyı açtım. İçeriye girince gözlerimi kısmıştım. Büyük bir aydınlık beni karşıladığı içindi. Fakat kapıyı kapatınca aydınlık gitmişti, yerini yıkıma bırakmıştı.

Evet, yıkımdı. Harabe bir odaya girmiştim. Tavanı yıkık döküktü, gri bulutları görüyordum. Tuhaf bir şekilde tavandan ölü yılanlar sarkıyordu. İğrenç bir görüntü! Her yer tozlanmıştı. Hafifçe öksürdüm, sağa sola baktım. Yıkılan bir taht, kırık bir taç vardı. 4 Yaratıcı aşkına! Neler olmuştu burada? Kırılan tahta çıkılan basamakların dibinde yerde yatan iki beden vardı. Beyaz örtülerle örtülen bu bedenler bir kan gölcüğü oluşturmuştu. Onlara doğru yürüdüm. Bedenlere eğildim. İlk önce sağdakini açtım. Açmamla geri çekilmem bir olmuştu. Gördüğüm yüz, Azem'di. Gözleri kapalı, yüzü solgundu. Mor olan dudaklarından bir damla kan süzülmüş, kurumuştu. Ellerim titriyordu. Yutkunmakta zorlanıyordum. Diğer bedene baktım.

Gazap Tanrısı'nın ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin