+23 Vote
Okul benim için gittikçe eğlenceli hâle geliyordu çünkü aynı okul her geçen gün Mina için çekilmez hale geliyordu. Bana yaptıklarından sonra az da olsa tepki aldığını görmek içimi rahatlatıyordu.
Yine de tam olarak rahatlamış, intikamımı almıştım dersem yalan söylemiş olurdum. Daha sırada geçmişin hesabını sormak ve en sevdiği insanın beni tercih etmesini sağlamak vardı. O da benim hissettiğimi hissetsin; o da en sevdiğinin başka birini seçip onunla mutlu olduğunu görsün istiyordum.
Bu uğurda hedefim hâlâ Jungkook'tu.
Okul koridorunda dersliğime doğru yürüyordum. Dalgındım, kafam doluydu çünkü Jungkook ile geçenlerde yaşadığımız yakınlaşmayı unutamıyorum. Gözlerimi ne zaman kapatsam dudaklarıma üflediği ânı tekrar ve tekrar yaşıyordum.
Karmakarışıktım. Mina yüzünden Jungkook'u olabildiğince kendi eksenimde tutmaya çalışıyor ancak onun eksenime girmesiyle nefesim kesiliyor, bambaşka tepkiler vermeye başlıyordum. En korktuğum şey ona kapılmaktı çünkü eğer ona kapılırsam canım yanacaktı; görebiliyordum. Bizim hikayemiz masum bir başlangıç yapmamıştı ve tam da bu yüzden masum, mutlu bir üniversite aşkı olamazdı.
'Lisa' Arkadan seslenen sese döndüm. Koşturduğu için nefes nefese kalmıştı. Bu halde bile yakışıklı görünebiliyor olması dünyadaki tüm kadınlara yapılan bir haksızlık değil miydi?
'Jungkook?' dedim soğuk çıkmasını önleyemediğim sesimle. Ona karşı soğuktum çünkü geçenki özrünü kabul ettiğimi söylememiştim ve onu çabucak affedip bana böyle ağır konuşmayı alışkanlık haline getirmesine izin vermeyecektim. Eh biraz da onunla ne yapacağıma karar vermemiş olmam etkiliydi ona karşı böyle olmamda.
'Dakikalardır arkandan sesleniyorum ama duymadın. Dalgınsın sanırım. İyi misin?' İlgiyle konuşan Jungkook'a baktım. Benim tanıdığım adamdan çok farklıydı; ilgiliydi, kibardı. Şaşkınlığını gizleyemeden konuştum.
'İlgileniyor musun ki?' Konuşmasına izin vermeden devam ettim. 'Böyle gereksiz nezaketlere gerek yok Jungkook.' Gerek yoktu çünkü onun bu; herkese olan zarif tavrı ona kapılmama sebep olabilirdi.
'İlgileniyorsam eğer?' diye bir soru yöneltmişti bana ancak ben bu sorudan ne anlamam gerektiğini anlamamıştım bile.
'Benimle flört etmeye mı çalışıyorsun?' Anlamadıysam direkt sorardım. Jennie'den öğrendiğim bir şey varsa o da bazen dallandırmadan sorup; zihnini temiz tutmak gerektiğiydi. Sorumla beraber Jungkook gülümsemişti ama tarifi o kadar zor bir gülümsemeydi ki bu; güzelliği karşısında karnıma keskin bir ağrı saplanmış gibi hissettiriyordu.
'Çalışıyorsam ne tepki vereceksin? Ona göre cevap vereceğim de.'
Benimle resmen oynuyordu ve bunun farkındaydı, bununla eğleniyordu. Her şeyin aslında bir oyun olduğunu bilse bu kadar eğlenir miydi bu oyunda diye düşünmeden edemiyordum.
Cevap vermemi beklemeden Jungkook tekrar söze girdi. 'Sınıf grubunu hiç kontrol etmiyor musun? Ders iptal olmuş, onu söylemek için gelmiştim peşinden'
Gözlerimi kısarak konuştum, sinirli görünmek istiyordum. 'Jeon, bu bilgiyi konuşmamızın onuncu dakikasında mı veriyorsun gerçekten?'
Jungkook bakışlarımla kahkaha atmış ardından kalbimi tekletecek cümleyi kurmuştu 'Korkutucu olduğunu sanıyorsun ama çok tatlısın. Tanrım, sanırım şeker komasına gireceğim'
Cevap veremedim. Bu adamın sözlerinin beni böyle etkilemesi doğru değildi. Sahte bir sinirle göz devirip yürümeye başladım. Cevap veremediğimi fark etmesini istemiyordum. Cevap vermeyi tercih etmeyip göz devirdiğimi düşünmesini istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn Bridges -Liskook-
Fanfictionİntikam ateşiyle yanan bir kadın kötülük yapmak için ne kadar ileriye gidebilir?