Para,mülk,mücevher ve diğer şeyler...Bunlar önemli miydi? Benim için pek değildi. Ama etrafımdaki insanlar için fazlaca önemliydi.
Gözlerimi oldukça sıkıcı ve giydikleri kıyafetlerle komik görünen insanların üzerinde gezdirdim. Bu insanlar her şeyin para olduğunu düşünüyorlardı. Onlar için önemli olan zenginlik ve ün sahibi olmaktı. Tamam bunu beceriyorlardı. Kabul ediyorum.
Asude İnan'ın defilesi muhteşem bir şeydi. Her çıkan mankenin üstündeki kıyafete hayranlıkla bakıyordum. Gerçekten işinde iyiydi. Diğer insanlar hayranlıkla alkışlıyorlar ve yorumlarıyla Asude İnan'ı yüceltiyorlardı. Asude İnan baya havaya girmiş gibi görünüyordu. Ta ki beni görene kadar..
Beni görünce anında yüzü düşmüştü. Gülen yüzü anında üzgün surata dönüşmüştü. Daha yanıma gelip beni azarlamamıştı. Ne zaman gelecek diye yolunu gözlüyordum.
"Bu kıyafet çok güzelmiş."
Helin beni dürtüp podyumu gösterdiğinde oraya odaklandım. Beyaz,her yerinde tüyler olan bir kıyafetti Helin'in gösterdiği. Kız çakma kuş gibi duruyordu.
"Evet çok güzelmiş." Dedim yalan söyleyerek. Kıyafet hakkında konuşacak halim yoktu.
"Yarın Şevval ve Hilal'e iyi bak. Bu kıyafetlerden birini giyip okula geleceklerdir."
Güldüm. "Bu kıyafetleri okulda giyseler gülerim." Dedim net bir şekilde.
"Sen gülersin diğerleri onlara hayranlıkla bakar. Bu elbiselerden sadece biri Ferrari ile aynı fiyatta."
"Ciddi misin?" Dedim. İnanmamıştım. Veya inanamamıştım.
"Evet. Sonuçta elbiselerim üstünde Asude İnan'ın imzası var." Diyip güldü. "Aslında elbise için değil marka için alıyorlar."
"Sen aldın mı hiç?" Diye sordum. Merak etmiştim.
"Bir ara." Diyip göz kırptı. "Kağan beni farketsin diye almıştım. Ama pek dikkatini çekememiştim. Kıyafete bakmıyor o. Keşke bunu o kadar parayı vermeden önce farketseydim." Dedi sırıtarak.
Şu sıkıcı yerde eğlenecek şey bulabilmem çok güzeldi. Helin gerçekten eğlenceli bir insandı.
"Bu arada sen neden geldin bizim okula?"
Sorduğu soruyu bir süre kafamda tarttım. Doğal olarak hikayemi merak ediyordu. Ama benim hikayem neydi? Hiç düşünmemiştim.
"Başka şehirden geldim." Dedim. Aklıma gelen ilk yalan bu olmuştu.
"Hangi şehir?"
Neden üsteliyorsun bu kadar?
"Şey.." Telefon sesiyle durdum. Beni her kim arıyorsa tam zamanında arıyordu.
"Bir saniye.." Deyip yanından uzaklaştım. Müzik sesi gelmesin diye salonun dışına çıktım.
"Efendim Göksu?" Dedim telefonu açar açmaz.
"Size geliyorum." Dedi.
"Ne?" Diye bağırdım. Nerede olduğumu ne çabuk unutuyordum. Etrafa göz gezdirip konuşmaya odaklandım.
"Evde değil misin sen?" Diye sordu. Derin bir nefes aldım.
"Şeydeyim ben... Bakkal!"
"Bakkal?"
"Ekmek almaya gitmiştim. "
"İyi. Ben geçiyorum size o zaman sende gel eve işte. Konuşalım biraz."
Ama ısrar etme lütfen!
"İşim uzun sürebilir." Dedim. Saçma sapan bir yalan söylemiştim. Farkındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı "MAVİ"Olsun..
Teen FictionÜlker,ablasının kumar borcu yüzünden bir işe girer. Bu iş sıradan,basit bir iş değildir. Hedefi birini tavlayıp mirastan onu mahrum etmektir. Ama bu iş sandığı kadar basit olmaz. Bir süre sonra ortalık iyice karışır ve gerçek oyun işte o zaman başla...