17 || Nehir

19 7 0
                                    

#Bölüm Şarkısı; Marit Larsen, Winter Never Last Forever.

-

"onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevinince hüzünlü"

-Turgut Uyar

-Turgut Uyar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🔗

Ellerimde binlerce parçaya ayrılmış bir resim vardı. Her geçen gün daha da parçalanıyor, bir bütün haline getirmem katlanarak zorlaşıyordu. Ve elimde tek bir resmin olmadığını, bin bir parçaya ayrılan tek şeyin de o resim olmadığını hep olduğu gibi yine biliyordum. Lakin sorun neyi bildiğin değildi, bildiklerinle neler yaptığındı. Ve ben bu konuda da büyük bir bilinmezliğe sahiptim. Çınar Özer'in intiharının beni ittiği en derin çukur, bilinmezlik çukuruydu. Derinlerimde, var olduğunu bile kestiremediğim kadar derinlerimden gelen çok acımasız bir sesin fısıltısını duyduğum gibi kulaklarımı değil kapatmak Van Gogh gibi kesmek istedim.

Çınar Özer'in intiharıyla seni bilinmezlik çukuruna ittiğine emin misin, Kamer? Belki bunu çok daha önce yapmıştır?

Çınar'ın kendisi çözülmesi gün geçtikçe zorlaşan çok bilinmeyenli bir probleme dönüşüyordu. Bunu durduramıyor ve engel olamıyordum. Söz konusu kişinin şu ya da bu değil de Çınar olması, benim çınar ağacım olması, içimdeki güveni kırıyordu ancak bu ona duyduğum güven miydi yoksa kendime duyduğum güven miydi veya her ikisi miydi, kestiremiyor ve aynı ölçüde kestirebilmek de istemiyordum. Ben bu gerçekle karşılaşmak ve hatta çarpışmak kesinlikle istemiyordum.

Gece gördüğüm ve gecenin geriye kalan kısmını etkisi altına alan o rüyayı düşünmek de buna dahildi. Gerçek olması mümkün olmayan, halihazırda zaten ölü olan en yakın arkadaşımı tekrar tekrar kaybetmek ve hatta bunun benim gözlerimin önünde, benim tercihimmişçesine yapması içimi parçalıyor ve göğsümü hiç tatmadığım bir korkuyla dolduruyordu.

Ancak, rüyamdaki Çınar'ın bilmediği bir şey vardı. Benden istediği şey benim tercihim değildi. Ona söz veremezdim, çünkü bu benim elimde değildi.

Gün ışığı, yüzümle temasını sürdürürken en sonunda gözlerim açılarak bilincime eşlik etti. Gecenin, sonunda geride kalmasının verdiği rahatlamayla yavaşça yatağın içinde doğruldum. İçimde biriken tüm bu sıkıntılı ruh halinden kurtulmak istercesine gökyüzünü tüm açıklığıyla gösteren büyük pencerenin biraz daha yakınına ilerleyerek camın bir kısmını açtım. Yüzüme çarpan buz gibi soğuk hava, çok iyi gelmişti. Eve gelirken uyuduğumdan dışarısının neye benzediğini ilk defa görüyordum, gerçi içerisinin neye benzediğini de anladığım söylenemezdi. Genellikle loş bir ışık ya da karanlık vardı ve ben etrafı inceleyebilecek kadar kendimde değildim, odak noktamda da başka şeyler mevcuttu.

Çınar, Verda ve Derin'in evinden alışkın olduğum oldukça büyük bir ev olduğunu halihazırda fark etmiştim fakat pencereden bakınca bunun biraz daha farklı olduğunu görüyordum. Fazlasıyla ağaçlık bir alandı burası. Şehir merkezine ne kadar yakın olduğumuzu sorguladım. Havanın bu kadar soğuk olmasında belki bunun bir etkisi vardı. Bunu düşünmemle bir rüzgâr doğruca yüzümde dağılan saçlarımı hedef aldı. Sağ elimle yavaşça saçlarımı yüzümden çektiğimde, aşağıda sol köşede bir hareketlilik gördüm. Siyah takımı olan, oldukça iri yapılı bir adamın ritmik hareketlerle yürüdüğünü gördüm fakat kısa sürede görüş açımın dışında kalan kısma ilerledi ve ne olduğunu anlayamadım.

AY IŞIĞI KUYUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin