Göz kapaklarım birbirine yapışmış gibi hissediyordum. Açmak için çabaladığımda titrediler. Yutkunduğumda boğazımda bir alev varmışcasına canım acıdı. O sırada alnımda bir el hissettim. Kaşlarım çatıldı. Biri konuşuyordu ama sesleri maskelenmiş gibi duyuyor, anlayamıyordum. Başımı alnımdaki elden kurtarmaya çalıştım. Bütün vücudum kaskatıydı, aldığım nefes yetmiyor gibi hissediyordum. Bilincim biraz daha açılmaya, kafamdaki dumanlar dağılmaya başladı. O sırada alnıma ıslak bir şey değdi. Nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım ama açılmayan gözlerim bana hiç yardımcı olmuyordu. Başımda keskin bir ağrı vardı.
En son gücümün bittiğini hatırlıyordum. Ormandaydım ve alfa gelmişti. Dayanamamıştım. Kurdumun yerimizi açık edişini hatırladığımda kalbim sıkıştı. İstemsizce acı bir inilti çıktı dudaklarımdan. Kurdum sessizdi. Kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Gözlerimi açmak için bir kez daha zorladığımda bu sefer göz kapaklarımı birbirinden ayırabilmiştim. Işık gözlerimi açtığım gibi tekrar kapatmama sebep oldu. Kulaklarımın arkasında bir ıslaklık hissettim. Vücudum kasılmış halinden uzaklaşmaya başladığında ise titrediğimi hissettim. Hasta olmuş olmalıydım. Ama nerede olduğumu bilmemek yeni yeni açılan bilincimde tehlike sinyalleri oluşturmaya başlamıştı. Kendimi toparlamak için zorladım. Gözlerimi tekrar araladım. Bir el sol kolumu kaldırıp koltuk altıma ıslak bir şey sürdü. Ürperdim. Işığa biraz daha alışan gözlerimle bakışlarımı soluma çevirdim.
Tanımadığım biriydi. Koyu kahve saçları alnının iki yanına dalgalar halinde dökülüyordu. Kolumu tutan ellerindeki bakışları ile kirpiklerinin gölgesi yanaklarına düşmüştü. Yüzünü tam anlamıyla göremiyordum. Tıkanmış burnumla kokusunu almaya çalıştım. Silik bir toprak kokusu doldu burnuma. Bedenim alarma geçerken kurdum da bu kokuyla uyanmış, gözlerim bir an sarı parlamıştı. Kurdumu hızlıca bastırmaya çalıştım ama ağzımdan bir mırıltı çıkmasını engelleyemedim. Bununla beraber alfanın bakışları hızla yüzüme dönmüştü. Yuvarlak ve büyük gözleri bütün yüzümü hızla turladı.
"Uyanmışsın."
Sesinde bir rahatlama duyuyordum. Kendimi konuşmak için zorladım, bir şeyler söylemek ve kim olduğunu, nerede olduğumu sormak istiyordum. Kendimi iyi hissetmek için duymam gereken cevaplar vardı ama kurdum kendini sadece alfaya bırakmak istiyordu. Alfa bu kadar yakınımdayken ve bana endişe ve ilgiyle bakarken kurdumu içeride tutmak zorlaşıyordu.
"Nasıl hissediyorsun?"
Kötü. Düşünebildiğim tek şey buydu. Bedenim titriyordu. O an bedenimin halini yeni fark etmişim gibi hissettim. Bir yatakta yatıyordum. Üzerimde ince bir örtü göğsümün biraz altına kadar örtülüydü. Üstümde bir şey yoktu ama altımda bir çamaşır olduğunu hissediyordum. Gerildim. Alfa da bunu hissetmiş olacak, kolumda donmuş gibi kalan elini bedenimden uzaklaştırdı. Bu bana güvende hissettirse de kurdum bundan nefret etmişti.
"Sana zarar vermem. Asla zarar vermem."
Gözlerimden ayırmadan bastıra bastıra söyledikleri kurdum içimde eş diyerek sayıklamaya başlamasına sebep oldu. Dehşete düştüm. Şuanda fiziksel olarak bu fikir ayrılığına göğüs gerecek kadar iyi değildim. Vücudumun titremesi arttı.
"Üç gündür uyuyorsun."
Karşımdaki beden hafızamdaki boşlukları doldurmak istermiş gibi konuşmaya başladı.
"Seni normalde gördüğüm alanın oldukça uzağında, ormanın bir yerinde saklanmış halde buldum."
Üç gün. Beni üç gündür arıyorlar mıydı? Hiç buraya gelmişler miydi? Kafamın içi düşüncelerle doluyordu.
"Beni çağırdın. İki kez. İlk çağrını duyduğumda çok korktum. Sesini takip etmeye çalıştım ama sanıyorum o kadar da yakın değildik. Bir süre etrafta aradım seni. Yanımda bir kaç arkadaşım da vardı. Havaya karanlık çökmeye başlayana kadar aradık. Tam umutsuzluğa kapılıyordum ki ikinci kez çağırdın beni. Daha yakındaydın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
abience.
FanfictionAbience (i.) : Birinden veya bir şeyden kaçınmak için hissedilen güçlü dürtü.