+20 Vote
Siyah dar ve kısa elbisem, siyah deri ceketim, bileğimin yukarısında biten siyah topuklu botlarımla Jimin'in evindeki partide, koltukta oturuyordum. Jungkook söylediği gibi beni evimden almıştı. Ben beni tanımaya çalıştığının farkındaydım; o da ona karşı ördüğüm duvarların farkında olmalıydı ki çok baskıcı olmamış bir süre sonra arkadaşlarının yanına gideceğini söyleyerek yanımdan ayrılmıştı. Ben de mutlulukla Jennie'nin yanına gelmiş ve eğlenme eyleminden çok uzak bir şekilde içiyordum.
Günlerdir içim içimi yiyordu çünkü Jungkook'a kapılmaktan deli gibi korkuyordum. Saçını savuruşu, gülüşü, konuşması, en küçük bir hareketi bile zihnimde kendine yer buluyordu; önünde sonunda bir şekilde onu ya da onunla ilgili şeyleri düşünürken buluyordum kendimi. Çok tehlikeli sularda yüzdüğümün farkındaydım ve boğulmaktan korkuyordum.
Üstelik tüm bunların yanında içimde rahatsız edici bir his de vardı. Jungkook'u bir intikam uğruna ve yalanlarla dolu, bu şartlar altında tanımış olmak her geçen an daha çok rahatsız ediyordu beni. Geçen söyledikleri beni anlayabileceğini hissettirmiş ve o, benim gibi oyunlar içinde kaybolmuş birini bile tanımaya değer görerek ona ne kadar da haksızlık yaptığımı bir kez daha göstermişti bana.
Her ne kadar itiraf etmek zor olsa da beni en çok; tüm bunların sonunda benim hakkımdaki fikirlerinin değişecek olması korkutuyordu. Nasıl olmuştu bilmiyorum ama bir şekilde sonunda kendimi beni gerçekten sevmesini isterken bulmuştum. Bu çok tehlikeliydi.
'Lisa! Sana sesleniyorum yarım saattir.' Jennie'nin çığıran sesiyle kendime geldim. Daldığımı bile yeni fark ediyordum. 'Neyin var senin?' diye sordu.
Az sonra söyleyeceklerim Jennie'yi sinirlendireceğini bilerek bir nefes çektim içime ve cesaretimi toplayarak söze girdim.
'Ben bu oyunu oynamak istemiyorum' dedim. Ani olmuştu. Cümlemi bitirir bitirmez korkuyla gözümü kapatmıştım. Bir kaç dakikalık sessizlik olunca yavaşça gözlerimi araladım. Jennie kaşlarını çatmıştı, neyden bahsettiğimi anlamıyor gibi bir tavrı vardı.
'Hangi oyunu oynamak istemiyorsun?' diye sordu.
'Bunu.' dedim ve konuşmasına izin vermeden devam ettim. 'Jungkook'u daha fazla kandırmak istemiyorum. O iyi bir adam ve ben ona böyle bir şey yapmak istemiyorum.'
Jennie'nin yavaşça sinirlendiğini görebiliyordum. Ona hak da veriyorum Mina'nın bana yaşattıklarını ben unutsam bile Jennie unutmazdı. Belki de benden bile çok nefret ediyordu ondan ve yıllarca beni intikam almam için ikna etmek için uğraşmıştı. O kadar çok ısrar etmişti ki sonunda daha fazla dayanamayıp kabul etmiştim. O zamanlar Jungkook'u tanımıyordum bile. Jennie biraz araştırma yapmış ve Mina'yı yaralamanın en kolay yolunun Jungkook olduğunu söylemişti.
Bu işe başlarken duygusuz olmam gerektiğini söylemişti Jennie ama ben aptal gibi Jungkook'un benim hakkımda düşündüklerine, söylediklerine, yaptıklarına anlamlar yüklemeye başlamıştım ve şimdi bu gerçeği öğrendiğinde Jennie'nin ne kadar sinirlenebileceğini kestiremiyordum. Üstelik şu an Mina'yı yıkmaya en yaklaştığımız zamandı çünkü Jungkook ondan ayrıldı diye günlerdir perişan haldeydi ve son olanlar yüzünden de okuldaki itibarı kaybolmuştu.
Ve ben kazanmaya son bir hamlemiz kala bu oyundan çekiliyordum belki de Jennie sinirlenmekte haklıydı ama kalbim bana aynısını söylemiyordu.
'Ne saçmalıyorsun Lisa? Bugün Jungkook'la geldin partiye, sürekli etrafında dolanıyor çocuk. Ne diye şimdi bir anda vazgeçiyorsun!'
Kafamı iki yana salladım. 'Bu doğru değil Jennie, hiç bir zaman olmamıştı. Sırf Mina'dan intikam almak için suçu olmayan birinin hayatına böyle girmek doğru değil, yapamıyorum ben bunu.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn Bridges -Liskook-
Fanfictionİntikam ateşiyle yanan bir kadın kötülük yapmak için ne kadar ileriye gidebilir?