Eski Bölüm
Artık rüyadan uyanma vakti gelmişti.
Ruhu yavaş yavaş bedeninden ayrılırken o ölümün fısıldayışını duydu.
"Ruhun başka bir bedende hayat bulucak."Yeni Bölüm
Sarpın Ağzından
Şebnem konuşmak için başka odaya geçer geçmez Almila konuşmaya başladı. "Sarp ne zaman söylemeyi düşünüyorsun?" Bilmiyordum. Elbet birgün söyleyecektim. Ama şimdi olmazdı. Almilaya bakıp "Şimdi zamanı değil. Daha yeni tanıyor beni. Biraz zaman vermeliyim." dedim. Kainat kaşlarını çatıp kafasını biraz bana yaklaştırdı. Sesinin kısık çıkmasına özen göstererek konuştu. "Sarp 7 yıl verdin zaten. Hâlâ zaman vermeliyim deme. İşler daha kötüye gitmeden ona abisi olduğunu söyle. Sonra gerçekleri anlat. Baban anneni aldatmadan annenin babanı nasıl aldattığını anlat. Onun da bilmeye hakkı var. Ne olursa olsun seni sevicektir. O Şebnem Gürsoy değil. O sadece Şebnem. " Haklı olabilirdi. Fakat cesaretim yoktu. Ona nasıl derdim. Annen babanı önceden aldatmıştı diye. Ya beni istemezse. Bunları sonra düşünecektim. Kafamı iki yana sallayıp koridora baktım. "Her neyse, Şebnem nerde kaldı? " Kainat bilmem derecesine omzunu silkti. Girdiği odaya girip içeri baktım. Yoktu. Koşarak diğer odalarada baktım. Yoktu! Nerdeydi. Salona geçip telaşla Kainat ve Almilaya baktım. "Evde yok. Bir yere mi gitti?" İkiside birden ayaklandı. Koşarak dışarı çıktık. Dışarda da gözükmüyordu. Kainat telefonunu çıkarıp dokunmatik ekranda bir kaç tuşa bastı. Ardından kulağına götürdü. 3 saniye sonra karşıdan telefon sesi geldi. Hızla karşıya geçip çalılıklara baktım. Biraz aradıktan sonra ağacın dibinde Şebnemin çalan telefonunu gördüm. Telefon vardı. Şebnem yoktu. Neredeydi bu kız?
Şebnemin Ağzından
Her yer bembeyazdı. Saftı. Ben burada olmamalıydım. Üstümde siyah bir elbise. Beyazın içindeki o kara lekeydim ben. Çıkmak bilmeyen kara leke... Sonra ileride ki karanlığı gördüm. Siyahla bütün olmuş, gecenin karanlığıyla anlaşma yapmışlardı. Orası benim dünyamdı. Ait olduğum yer 10 adım uzaktaydı. Oraya gitmeliydim. Değil mi? Yerden kalkıp ilerlemeye başladım. Bileğime yapışan ellerle durdum. Arkama baktım. O oradaydı. Annem burdaydı."A-Anne senin ne işin var burda? " Gerçekten ne saçma bir soru sormuştum. Annem yavaşça bileğimi bıraktı. "Oraya gitme. " Eliyle arkamı gösterdi. Arkama baktım. Karanlık arkamda duruyordu. Alayla anneme baktım. "Neden?" Oraya gitmemem için bir sebep yoktu değil mi? "Sen korkarsın. Orası çok soğuk ve kötü." Ben ordan korkmam. Ben soğuktan etkilenmem. Ben kötüyüm. Anneme baktım. Ardından yüzümü karanlığa çevirdim. Elimle karanlığı işaret ettim. "Ben ondan mı korkucam? Orada ki benden mi korkucam. Ordan korkmam demek kendimden korkmam demektir. Ben karanlıktan korkmam. Karanlığın ta kendisiyim ben. Soğuk beni etkilemez. Çünkü soğuğu yöneten benim. Kötü... Ben zaten kötüyüm. " Anneme döndüm. Yeniden elimle karanlığı işaret edip "Ben sonsuza dek oraya mahkûmum." dedim. Doğruya doğru. Annemin ağlayışını görmezden gelip karanlığa doğru yürüdüm. Şimdi beni o yönetebilirdi.
Yazarın Ağzından
O kendi karanlığında savaş verirken yenik düşüyordu. Kimsenin bilemeyeceği sırları vardı. O kendini çok güçlü sanıyordu. Oysa ki hiç olmadığı kadar güçsüzdü. Karanlık onu içine çekiyordu. Dakikalar onun aleyhine değil lehine işliyordu. Zaten kendisi de istemiyor muydu bu hayattan kurtulmak. Birazdan dileği gerçekleşecekti. Bencildi o. Geride bıraktığı abisini , gelecekte sevgili olacağı Selimi(Hadi iyisiniz size ipucu verdim. Gelecekte svgili olacaklar. .ss .d) ve daha yeni arkadaşlarını şimdiden üzüyordu. Sadece kendisini düşünüyordu. O giderse diğerlerinin ne olacağını umursamıyordu. Dakikalar birbirini kovalarken etrafa kanın muhteşem kokusu yayılmaya başladı. Deponun önünde yatan yarı canlı yarı cansız Şebnemi bulacak kişi yoldaydı. Yaklaştı...Yaklaştı...Yaklaştı... Ve bamm. Şimdi Şebnem tanımadığı bir erkek tarafından kucaklanıp arabaya götürülüyordu. Hastane 15 dakikalık uzaktaydı. Eceli bu işide başaramamıştı. Bir kaç saat sonra Şebnem gözlerini açacak, onu hastaneye getiren kişiyi tanıyacak ve arkadaş olacaktı. Sarp ve kızları arayacak, onları görecekti. Babası mı? Onu umursamamaya devam edicekti. O şimdi sinirli ve şaşkın bir şekilde öz kızını başka yollarla öldürmeyi planlayacaktı. Yeni bir plan, yeni bir başarısızlık.
Şebnemin Ağzından
Biri beni kucağına aldı. Gözlerim açılmıyordu. Yada açamıyordum. Arabanın arka koltuğuna yatırıp kapıyı kapattı. Sonra sürdü. Nereye sürdü bilmiyordum. Zaten buraları da bilmiyordum. Karnıma yayılan acı şiddetini daha da arttırmıştı. En sonunda araba durdu. Biri beni yeniden kucağına aldı. Tek ve son duyduğum ses onun sesiydi. "Biri acil sedye getirsin!!"
Gözlerim yavaş yavaş açılıyordu. Ağzınmda berbat bir tat...
Kolumda oluşan baskı...
Karnımda ki güçlü acı...
Ve son olarak gözlerim...Ne olmuştu? Kafam zonkluyordu. Boş gözlerim boş odada gezindi. Her yerin beyaz olması zorunda mıydı? Duvarda ki pencere dikkatimi çekti. Gecenin karanlığı çok belli oluyordu. Bu bana güven veriyordu. Gözlerimi pencereden ayırıp diğer yanıma baktım. İkili koltukta uyuyan bir adam. Adam dediğime bakmayın benim yaşlarımda heral. Kasları tişörtünün altından çok net gözüküyordu. Aman ne güzel! Beni buraya getiren o olsa gerek. Ayağa kalkmayı denedim. Kolumda ki baskı buna izin vermedi. Serum? Ne gereği vardı. Hızlıca serumu çıkarıp ayağa kalktım. Birden kalkınca hem başım hem de karnıma bir ağrı girmişti. Dengemi kaybetmemek için yanımda olan masaya tutundum. Masanın üstündeki bir kaç eşya düştü. Bir kaç kıpırdanmadan sonra gözlerini yavaş yavaş açtı. Beni görünce gözlerini büyültüp hızla ayağa kalktı. Yanıma gelip "Sen ne arıyorsun burda? Dinlenmen lazım senin." dedi. Koluma girip yeniden yatağa getirdi. Of! Ben iyiydim. Geri yatıp sırtımı yatak başlığına dayadım. Masanın üstündeki suyu gösterip "Biraz verebilir misin?" dedim. Yatağın ucuna gidip masadan pet şişeyi aldı. Geri yanıma gelip içmeme yardım etti. Ağzımdaki berbat tat gidinde tamam anlamında el işareti yaptım. Pet şişeyi geri masaya bırakıp yanıma geldi. "Biraz daha iyi misin?" Aslında emin değildim. Ben... galiba açtım. Açlığımı hiçe sayarak yüzüme koca bir gülümseme yerleştirdim. "Çok sağol iyiyim. Beni nasıl buldun? " Arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Sandalyesini biraz daha yaklaştırıp dik oturdu. "Ormandan geçiyordum. Otoyoldan. Sonra burnum ağır bir koku geldi. Pek umursamadım. Sonra ilerledikçe koku daha da artmaya başladı. Arabadan inip ilerlemeye başladım. Seni bir deponun orda baygın bir şekilde gördüm. "Anne" diyordun ikide bir. Seni kucağıma alıp hastaneye getirdim. Ameliyata aldılar. Çok fazla kan kaybetmiştin. Neyse ki kanlarımız uyuştu. Şuan damarlarında akan kan benim kanım. Ayık ol." Son cümleyi gülerek söylemişti. Hayatımı kurtarmıştı. Nasıl teşekür edicektim bilemiyorum. Anne demiştim. Annemi görmüştüm. Onu özlemiştim. Ama alışmıştım. Onsuz olmaya alışmıştım. "Ben gerçekten teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın. Çok sağol. " Çarpık bir gülümseme gönderdi. Ardından tatlı hâline bürünüp "Önemli değil. Bu arada ben Görkem. " dedi. Güzel isim! Elimi öne götürdüm. "Ben de Şebnem. " Boşta kalan elimi sıkıp geri bıraktı. Kafa dengi bir çocuktu. Sonra aklıma Sarp ve kızlar geldi. Kim bilir nasıl endişelenmişlerdir. Görkeme baktım. Belki telefonunu istesem verirdi değil mi? "Şey telefonunu kullanabilir miyim? Arkadaşlarımı aramam lazım. " Geri bana dönüp baktı. Cebinden telefonunu çıkarıp verdi. Odadan çıkarken bişey hatırlamış gibi bana baktı. "Haa bu arada hastane polislerine avcı tarafından vurulduğunu söyledim. Sakın çaktırma haa. " Ahh tabi ya! Kurşunlu gelince işin içine polis de girerdi. Şimdi gelip sorguya çekiceklerdi. Lanet!! Kafamı onaylar şekilde sakladım. Odadan çıkınca ezbere bildiğim Kainatın numarasını tuşladım. Bir iki çalıştan sonra açtı. "Alo?" Bu Kainat değildi. Sarp mıydı bu? "Sarp sen misin?" Birden çatırtı gibi sesler geldi. Ardından Almilanın sesini duydum. "Şebnem? Nerdesin sen? Kaç saattir seni arıyoruz? " Benim için endişelenmişlerdi. Bozuntuya vermeden "Almila ben iyiyim. Hemen ***** hastanesine gelin. Ben ordayım. " dedim. Almila şaşkınlığını belli eden bir ses tonuyla konuştu. "Nee!! Neden ordasın Şebnem? Başına bir şey mi geldi?" Of Almila. Bir kerede sorgusuz sualsiz dediğimi yapsa. "Ben iyiyim Almila. Hadi çabuk gelin." Telefonu hemen kapattım. Kapatmasaydım konuşu4 da konuşurdu. Görkem elinde tepsiyle içeri girdi. Kapıyı aşağıyla kapatıp yanıma oturdu. "Hadi biraz yemek yiyelim." Of ben de acıkmıştım zaten. Tostu elime alıp yemeye başladım. Yemeğimizi bitirdikten sonra Görkem ikili koltuğa uzanıp "Ben biraz dinlenicem. Bir şey olursa uyandır beni." dedi. Kafamı olumlu anlamda salladım. Yatağa biraz daha yayılıp tavanla bakışmaya başladık. Benim aklımda hâlâ annem vardı oysa...
~~~~~~~~Bir bölüm sonuna daha geldik. Değerli okuyucularım diğer kitabıma biraz ara vermek istiyorum. Ama kısa süre. 2 hafta mesela. Bu kitaba yoğunluk vermek istiyorum. Sık sık burdan bölümler gelicek. Ve son olarak vote ve yorumlar azalmaya başlamış. Emeğe saygı. En azından küçük yıldıza basabilirsiniz değil mi? Sizleri çok seviyorum. Zevk alma dileğiyle iyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz Birlikte İyiyiz(Kaçak Gelinler)
AcakHer zamankinden çok farklıydık.Verdiğimiz kararların yanı sıra biz ne hissediyorduk. Doğru mu yapıyorduk?Yoksa yanlış mı?Aşık mı olmuştuk?Hayır!Aşık olmak aptalcaydı.Saçma sapan kararlar ve bir tabak dolu dert.Peki neydik biz?Herkes gibi sıradan ins...