Jisung
"Jeongin'e çıkma teklifi mi etsem?"
Hyunjin yine saçmalarken sınıfta oturmuş sohbet ediyorduk. Dersin başlamasına 15 dakika kalmıştı. Bizimkiler salak salak konuşurken sınıfın kapısından Minho içeri girmişti. Her zaman derse 10 - 15 dakika önce gelirdi. Minho içeri girdiğinde bizim çocuklar bana dönüp kaş göz yapmaya başlamıştı.
"Jisung bak seninki geliyor."
"Şuna benimki deyip durma Changbin"
"Niye demeyim seninki değil mi?"
"Değil"
Minho sırasına gidiyordu. Jeongin'i gördüğünde yüzünde çok güzel bir gülümseme olmuştu. Çok güzel gülüyordu, saatlerce gülümsese onu izleyebilirdim. Minho yavaşça Jeongin'in yanına gidiyordu, onun ile aynı sırada oturuyordu. Jeongin'in yanına gidip sohbet etmeye başlamıştı. Ben ise önüme dönüp çocukların sohbetine katılmıştım. Bir süre sonra zil çalmıştı ve hoca gelmişti. Ders matematikti, dersi sevmiyordum ama hocası baya samimiydi bu yüzden çocuklarla konuşmak yerine önüme dönüp dersi dinleyecektim. Tabii, Minho'yu izlemekten derse odaklanamıyordum, bu her zaman oluyordu. Dersi dinlemediğim için sınav haftası geldiğinde kafamı kitaptan kaldıramıyordum. Sınavları kafama pek de takmıyordum ama yine de ders çalışıyordum. Bunları düşünerek ve Minho'yu izleyerek zaman çok çabuk geçmişti.
Zil çaldıktan sonra çocuklarla dışarı çıktım. Hyunjin yine Jeongin'e aşkından bahsediyordu, bu çocuk ne zaman susacaktı? O da aynı benim Minho'yu izlediğim gibi sürekli Jeongin'i izleyip onu düşünüyordu. Changbin ve Bang Chan ise kafalarına göre konuşuyordu. Ben ise Hyunjin'i dinliyormuş gibi yapıp dediklerine kafa sallıyordum. Günlerim genelde böyle geçiyordu.
Sonunda okul bitmişti. Ben ise bir yer bulup babamı bekleyecektim, beni genelde babam okuldan alırdı. Dışarı çıktım bir duvara yaslanıp, telefonumu elime alıp oynamaya başladım. 5 dakika sonra yanıma gelen birini hissettim. Kafamı kaldırıp baktığımda geçen günlerde kavga ettiğim çocuk karşımda duruyordu. 11-G'den Jay-jo'ydu. Geçen günlerde Minho'yu izlerken onun sevgilisini izlediğimi sanmış ve bana sataşmıştı. Şimdi yüzüme hesap sorarcasına bakıyordu. Ben ise göz devirip
"Senin sevgiline bakmadığımı kaç defa söyleyeceğim."
"Benden korkuyorsun ama sevgilime bakmaktan pek korkmuyorsun bakıyorum da."
Cevap vermedim konuştukları yeterince saçmaydı."Korkuyorsun işte dediğim şeye cevap vermiyor, yaptığın şeye yapmadım diyorsun."
"Ne alaka ben sana çok kez yapmadım dedim. Ayrıca sende kavga çıkartmak için sevgilini kullanıyorsun."
"Ne diyorsun sen, kendini ne sanıyorsun da sevgilime laf atıyorsun!" deyip karın boşluğuma yumruk atmıştı. Hiç beklemediğim bir anda olunca elimi hemen karnıma götürüp yere çömelmiştim. Ben yere çömelirken ayağı ile karın boşluğuma bir tekme atmıştı. Ben nefes nefese kalmıştım ama Jay-Jo ise durmamış, yakamdan kaldırıp duvara yapıştırmış ve yüzüme bir yumruk atmıştı.
Jay-Jo elini kaldırmış yine vuracakken biri onun elini tutmuş ve onu durdurmuştu. Tutan kişinin kim olduğuna baktığımda şaşırmış kalmıştım. Jay-Jo'yu durduran kişi Minho'ydu. Jay-Jo'nun elini tutup aşağı indirmiş sonra da bana dönüp kolumu tutmuş ve okula doğru yürümeye başlamıştı. Ben ise olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum. Sevdiğim çocuk benim kolumdan tutup okula götürüyordu. Bu rüya mıydı, hayal ürününden ibaret olabilir miydi?
Okula girmiştik keşke bu an hiç bitmeseydi. Onun ile zaman geçirmek istiyordum. Ama biliyordum ki ne olduğunu soracak ve gidecekti. Onun ile hiç konuşmamıştık ve bu yüzden benim ile ilgileneceğini hiç düşünmüyordum. Okulun revirine gitmiştik. Minho birkaç defa etrafına bakmış ama birisini görmeyince ilk yardım dolabına gitmişti. Pmuk ile tentürdiyot alıp yanıma geldi. Beni sandalyeye oturduktan sonra karşıma sandalye koyup oturdu. Biraz yüzümü inceledikten sonra
"Sadece dudağın patlamış" dedi ve tentürdiyottan biraz pamuğa döktü. Yüzüme yaklaştı ve dudağıma yavaşça pamuğu dokundurdu. Dudağım biraz yanmıştı ama Minho ile bu kadar yakın olduktan sonra kül olsam bile umurumda olmazdı. Minho pamuğu geri çekmişti, biraz dudağıma baktıktan sonra kendiside arkasına yaslanmıştı.
"Karnına tekme attığını gördüm, buz ister misin?"
"Bilmem, iyi gelir mi?"
"Yani gelir"
"Tamam o zaman"
Minho cevap vermeden ayağa kalktı ve dolabın yanına gitti, biraz oralara bakındıktan sonra içinde mavi bir sıvı bulunan paket ile yanıma geldi. Bu paket büyük ihtimalle buzdu zaten başka bir şey olma olasılığı yoktu."Al nereye vurduysa koy, hemen geri çekme"
Tamam anlamında kafa sallamıştım. Onun ile konuşmak istiyordum ama içimde konuştukça batacak gibi bir his vardı. Buzu elime aldıktan sonra Minho sandalyeyi masanın yanına çekip masanın yanına oturmuştu. Keşke karşımda oturmaya devam etseydi. Ona bakmak bana en iyi gelen şeydi. Ama bunların hiç birini ona söyleyemiyordum. Azcık cesaretim olsa söylerdim ama korkağın tekiyim, bende bunu yapacak cesaret yoktu. Bunları düşünürken gömleğimin düğmelerini açmaya başlamıştım. Minho'nun dediği gibi buz koyacaktım. Gömleğimin düğmelerini açarken utanmıştım ama Minho buraya bakmıyordu elindeki telefonuyla oynuyordu. Gömleğimin düğmelerini yeterince açtıktan sonra buzu karnıma koydum. Buz soğuktu ama iyi gelmişti. Ancak yarama mı çok iyi gelmişti yoksa tenimdeki sıcaklığa mı bilmiyorum. Bunları düşünürken telefonum çalmıştı. Elimi cebime götürüp telefonu aldım, babam arıyordu. Buzu masanın üzerine bırakıp babamın aramasına cevap verdim."Oğlum ben geldim hadi gel"
"Tamam baba geliyorum, görüşürüz"
"Görüşürüz"
Telefonu kapattıktan sonra anında Minho'ya bakmıştım bana bakıyordu aslında yüzüme bakmıyordu. Karnımdaki kocaman morluğa bakıyordu. Benim ona bakışlarımı fark edince bana döndü"Çok kötü morarmış hastaneye gitmelisin"
"Seni eve bırakalım mı?"
İkimizde aynı anda demiştik. Bana bakıp yutkundu ve gülümsedi. Allah'ım çıldıracağım niye bu kadar güzel gülümsüyor."Bilmem, nerede oturuyorsunuz"
"...Mahallesi, ...Caddesi "
"Biz de o mahallede oturuyoruz"
"Tamam gel seni bırakalım işte"
"Senin hastaneye gitmen lazım şuna bak çok kötü morarmış" dedi. Omuz silkip
"Bir şey olmaz hadi babam bekliyor" dedim ve gülümsedim. Minho tamam anlamında kafa sallamıştı
"Gömleğini iliklemeyi ve buzu almayı unutma" dedi ben kapıya yönelirken. Ben de dediği gibi gömleğimi ilikleyip buzu elime aldım. İkimizde revirden çıkmış dışarıya gidiyorduk. Çıktıktan sonra babamın arabasını gördüm. Arabaya doğru ilerlediğimde Minho beni takip etmişti. Yanına gittiğimizde babam camdan beni süzmüş ve yüzünde korku dolu bir ifade oluşmuştu. Ben kapıyı açıp Minho'nun geçmesine izin vermiştim sonra ise kendim binmiştim. Babam bize dönüp soran gözlerle bakmıştı.
"Baba Minho'yu bugün biz bırakacağız"
"Yüzüne ne oldu?"
"Bir çocuk bana sataştı evde anlatırım"
"Tamam"
Babam önüne döndükten sonra arabayı çalıştırdı. Aynadan Minho'ya bakıp"Evin nerede oğlum?"
"Sizin ile aynı mahallede oturuyorum ama ...Caddesinde oturuyorum. Caddeye girdikten sonra size evi tarif ederim."
"Tamam"
Babam arabayı kullanırken Minho'ya döndüm"Teşekkür ederim"
"Rica ederim ama daha dikkatli olmalısın"
Tamam anlamında kafa salladım ve geriye yaslandım. Ben Minho'yu izliyordum o da babamı izliyordu. Minho bir süre sonra evini tarif etmeye başladı ve bir süre sonra evlerine ulaşmıştık. Aslında evleri o kadar uzak değildi. Bizim evle aralarında 20 dakikalık yürüme mesafesi vardı. Minho teşekkür edip indikten sonra biz de eve doğru gitmeye başladık.💙
Arkadaşlar bu benim ilk hikayem. Bazı hatalar olabilir bu hatalar ben yazdıkça yani diğer bölümler gidildikçe düzelicektir. Umarım beğenmişsinizdir. Sizi seviyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'd Do Anyhting For You / Minsung
Fanfiction"Gelincik çiçeğinin anlamı ne?" Minho sorduğum soru ile gülümseyip yüzümü elleri arasına aldı. "Kavuşması imkansız aşk olarak bilinir." "Ama biz kavuştuk." "Evet biz kavuştuk. İkimizin özel çiçeği olan gelinciğe rağmen kavuştuk." Minho'nun dediğ...