Onlarla ilgili kesin bir yargıya asla varamayız. Gerçi bu Moroi'yi
Zeyd axel soruşturduk.
O da yeterince zararsız buldu.
Zeyd Axel mi ? diye dudak büktü pars. Gri sakalını kaşıdı.
Tabii, kimin zararsız kimin zararlı
olduğu ondan sorulur ne de olsa.
Bu ismi duyunca kalbim duracak gibi olsa da belli etmemeye çalıştım.
Tepki verme, tepki verme, diye
emrettim yüzüme.
Derin bir nefes aldıktan sonra çok ama çok dikkatli bir şekilde sordum. Barın ile birlikte gidecek olan Moroi,
Zeyd Axel mi? Onunla daha önce tanışmıştım.
Ama gidecek kişinin Ivash’lardan olduğunu
söylemiştiniz sanki.
Zeyd Axel eğer Palm Springs’te kalacaksa her şey inanılmaz değişirdi.
Pars hafifçe güldü.
Hayır, seni Zeyd Axel ile göndermezdik.
Sadece bu planın organizasyonuna
yardım ediyor.
Zeyd Axel'in nesi kötü? diye sordu Alp.
Ben onu tanımıyorum.
Konuşurken Alp'i dikkatlice inceleyip bir yalan belirtisi aradım.
Hayır, yüzü tamamen masum ve
meraklıydı.
Mavi gözlerinde daha doğrusu gözünde her zamanki her şeyi ben bilirim kibrinin aksine, nadir
rastlanan bir şaşkınlık vardı.
Zeyd'in adı onun için hiçbir şey ifade etmiyordu.
Tuttuğumu fark etmediğim
nefesimi bırakıverdim.
Alçağın teki, dedi Emir düz bir sesle. Bilmemesi gereken çok şey bilir. Faydalıdır ama ona asla
güvenmem.
Alçak mı? Bu çok hafif kalmıştı.
Zeyd Axel,
Britanya'daki lakabı Mazen, yani yılan olan bir Moroi’dir.
Zeyd bana bir sürü iyilik yapmıştı. Hepsinin karşılığını da kendimi büyük risklere atarak vermek zorunda kalmıştım.
Bunlardan biri de Emma'nın kaçmasına yardım etmekti.
O buna ödeşme diyordu, bense şantaj.
Onunla bir daha karşılaşmaya hiç hevesim yoktu çünkü benden yine bir şey istemesinden korkuyordum. İşin
en sinir bozucu tarafı da yardım isteyebileceğim kimsenin olmamasıydı.
Vampirlerle yaptıklarımın yanı sıra
bir de onlarla bazı anlaşmalar yaptığımı öğrenirlerse üstlerim hiç de iyi bir tepki vermezdi.
Hiçbirine güven olmaz, dedi babam. Sağ eliyle sol omzunda bir Melek çizerek
Druidlerin kötülüğe karşı işaretini yaptı.
Zeyd Axel çoğundan daha kötüdür, dedi pars. Esnemesini zorla bastırarak bize saatin gece yarısı
olduğunu hatırlattı.
O zaman anlaştık mı?
Onay dolu mırıltılar yükseldi. Alp'in öfke dolu yüzünden, istediği yapılmadı diye ne kadar mutsuz
olduğu okunuyordu ama gidişimi engellemek için başka bir yol denemedi.
Bence artık gidebiliriz, dedi.
Gidebiliriz'in onu ve beni kapsadığını anlamam biraz zaman aldı.
Hemen mi? diye sordum hayretle.
Alp omuz silkti.
Vampirler yakında yola çıkacak. Her şeyden emin olmalıyız. Şimdi yola çıkarsak yarın
öğleden sonra orada oluruz.
Harika, dedim buz gibi bir sesle.
Alp ile bir araba yolculuğu. Üff Ama başka ne diyebilirdim ki? Seçim
şansım yoktu. Şu anda Druidlerin benden istediği bir şeyi geri çeviremezdim. Bu gece bütün kartlarımı
oynamıştım ve Alp ile birlikte olmanın rehabilitasyon merkezine gitmekten iyi olduğuna inanmaktan başka
çarem yoktu.
Ayrıca kendimi kanıtlayıp Eva'yı bu işten sıyırmam gerekiyordu. Her şeye hazır olduğumu
göstermeye devam etmeliydim.
Babam giyinmem için nasıl acele ettirdiyse, eşyalarımı toplamam için de yine kısıtlı bir zaman verdi.
Diğerlerini konuşurken bırakıp sessizce odama çıktım. Annemin hala uyuduğunu unutmamıştım.
Çocukluğum boyunca babamın beni
gönderdiği sürpriz yolculuklar yüzünden sessizce ve düzgün bir şekilde hazırlanmayı öğrenmiştim. Aslında
temizlik malzemeleriyle dolu, her zaman gitmeye hazır bir çantam vardı. Esas sorun hazırlanma hızında
değil de yanıma ne kadar eşya almam gerektiğindeydi. Bu görevin süresi hiç konuşulmamıştı ve içimden
bir ses bunu kimsenin bilmediğini söylüyordu.
Birkaç haftadan mı bahsediyorduk? Bütün bir öğrenim
yılından mı? Biri, Moroilerin Barın'ı tehlikeye atan kanunu kaldırmak istediğini söylemişti ama bu bayağı
uzun sürebilecek yasal bir süreç gibi geliyordu kulağa. Daha da kötüsü, lisede ne giyeceğimi bilmiyordum.
Tek bildiğim havanın sıcak olacağıydı. Böylece en hafif on kıyafetimi yanıma alıp çamaşır yıkayabileceğimi
umdum.
Almira?
Eva kapımda dikildiğinde dizüstü bilgisayarımı çantama koyuyordum. Saçlarını düzgün görünsün diye
yeniden örmüştü.
Acaba babamı etkilemek mi istiyordu?
Selam, dedim ona gülümseyerek. Odaya girip kapıyı arkasından kapattı.
Vedalaşmak için gelmesine
sevinmiştim.
Onu özleyecektim ve bilmesini istiyordum ki...
Bunu bana neden yaptın? diye sordu ben daha tek kelime edemeden.
Ne kadar küçük düştüğümü biliyor musun?
Bir an şaşkınlıktan ağzımı açamadım. Ben... Sen neden bahsediyorsun?
Ben sadece...
Beni yetersiz gösterdin dedi. Gözlerinde parlayan yaşları görünce daha da afalladım.
Sürekli deneyimim olmadığını ve babamla senin yaptığınız işi yapamayacağımı anlatıp durdun.
Bütün Druidlerin ve Alp'in önünde tam bir aptal gibi göründüm.
Alp Atalay'ı etkilemek için endişelenmene hiç gerek yok, dedim hemen, öfkemi kontrol etmeye
çalışarak.
Çalışma odasındaki konuşmayı tekrar düşündüm.
Ben onu kötü göstermeye değil, oraya beni
göndermelerini sağlamaya çalışmıştım.
Bunu böyle algılayacağı aklımın ucundan geçmezdi.
Bak, seni
utandırmaya çalışmıyordum. Ben seni korumaya çalışıyordum.
Eva vahşice güldü. Onun gibi narin birinin öfkelenmesi çok tuhaf geliyordu.
Sen buna öyle mi diyorsun?
Terfi etmeye çalıştığını bile söyledin kendi ağzınla.
Yüzümü buruşturdum. Evet, söylemiştim.
Ama Eva'ya bile işin doğrusunu anlatamazdım.
Hiçbir insan, Emma'ya neden yardım ettiğimi öğrenmemeliydi. Kendi türüme, özellikle de kız kardeşime yalan söylemek
beni çok üzse de yapabileceğim başka bir şey yoktu.
Kendimi kapana kısılmış hissettim, bu yüzden konuyu saptırdım.
Sen Druid bir büyücü olmayı hiç istemedin, dedim.
Dışarıda senin için daha iyi fırsatlar var.
Senin kadar zeki olmadığım için mi? diye sordu.
Beş dil bilmediğim için mi?
Bununla ilgisi yok, dedim hemen.
Eva, sen harikasın ve bence harika bir Druid büyücüsü olursun. Ama inan bana
Druidlerin hayatı... yaşamak isteyeceğin bir hayat değil. Ona bu hayattan nefret edeceğini söylemek
istedim.
Ona kendi geleceğinden sorumlu olmayacağını ve bir daha kendi kararlarını kendi veremeyeceğini söylemek istedim.
Ama görevim beni engelledi ve sessiz kaldım.
Yapardım, dedi. Babam istese bizi vampirlerden korurdum.
Sesi titredi. Birden onun neden Druid
olmak istediğini merak ettim.
Babamla yakınlaşmak istiyorsan başka bir yol bulabilirsin.
Druid iyi bir yol olabilir ama bir kez içine
girdin mi sana sahip olur. Ona keşke bunun ne demek olduğunu anlatabilseydim.
Bu hayatı istemezsin.
Sen hepsini kendine istediğin için mi yani? diye sordu.
Benden birkaç santimetre kısa olmasına rağmen,
içini kaplayan öfke ve şiddet yüzünden odaya sığamıyormuş gibi görünüyordu.
Hayır! Hiç de değil. Anlamıyorsun, dedim sonunda.
Ben de kızmıştım ama kendime hakim oldum.
Bana attığı buz gibi bakışlar içime saplandı. Bence gayet iyi anlıyorum. Aniden dönüp kapıya yöneldi.
Hala sessizce hareket ediyordu. Babama duyduğu korku, bana duyduğu öfkeye üstün geliyordu çünkü.
Ona bakarken kendimi korkunç hissettim. Bütün başarıyı üstlenip onu kötü göstermeye çalıştığımı nasıl
düşünebilirdi?
Çünkü aynen bunları söyledin, dedi içimden bir ses. Galiba doğruydu. Yine de onun
gücenmesini hiç beklemiyordum. Druid olmak istediğini hiç bilmiyordum ki. Şimdi bile gerçekten bu
görev için seçilmeyi mi istiyor, yoksa bir şeyin parçası olup kendini babama kanıtlamak mı istiyor, emin
değildim.
Nedenleri ne olursa olsun, artık yapılacak bir şey yoktu. Druidlerin bana karşı sert tutumlarından
hoşlanmasam da insanları vampirlerden korumak için verdikleri mücadeleye kalpten inanıyordum. Ve
büyük bir iç savaşı engellemek için Barın'ı kendi halkından korumamız gerektiğine de inanıyordum. Bu işi
gerçekten iyi yapabilirdim. Eva'da hayatta istediğini yapmakta özgür olurdu.
Çalışma odasına döndüğümde babam, Neden bu kadar uzun sürdü? diye sordu.
Eva'yla konuşurken
kaybettiğim iki dakika ona fazla uzun gelmişti.
Cevap vermeye zahmet etmedim.
Sen hazır olduğunda gitmeye hazırım, dedi Alp bana.
Ben yukarıdayken ruh hali tamamen değişmişti.
Her tarafından arkadaş canlısı bir sıcaklık fışkırıyordu.
Öyle ki kimsenin bunun yapmacık olduğunu
anlamaması şaşılacak şeydi. Belli ki bana karşı daha yakın davranmaya karar vermişti. Ya başkalarını
etkilemek için ya da bildiklerimi söylemeyeyim diye ağzımdan bir parmak bal çalmak için. Yüzündeki o sahte
gülümsemeye rağmen kaskatı duruşu ve kollarım bağlayışı onun da birlikte olmamıza benden daha çok
sevinmediğini gösteriyordu. Başka kimse anlamasa da ben onun dilinden anlıyordum en azından. Yolun
çoğunda arabayı ben kullanabilirim.
Ben de kullanırım, sorun değil, dedim cam gözüyle karşılaşmaktan kaçınarak.
Görme bozukluğu olan
birinin arabasına bineceğim için de pek huzurlu sayılmazdım.
İzin verirseniz gitmeden Almira ile baş başa konuşmak istiyorum, dedi babam.
kapıyı arkamızdan kapadı. Birkaç dakika sessizce durup kollarımız bağlı, birbirimize baktık. Birden
içim umutla doldu.
Bir aydır aramız kötü olduğu için üzüldüğünü, beni affettiğini ve sevdiğini söyleyeceğini ümit ettim. Açıkçası, sadece baba kız baş başa vedalaşmak istese bile gerçekten mutlu olurdum.
Benimkinin aynısı kahverengi gözlerini benimkilere dikti.
Benim gözlerimin bu kadar soğuk bakmadığını
umdum.
Bunun senin için ve bizim için ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yok.
Baba kız vedalaşmak mı demiştik?
Evet efendim, dedim.
Gerek yok.
Onlarla kaçarak bize sürdüğün kara lekeyi temizleyebilecek misin bilmiyorum ama bu en azından doğru
yönde bir adım.
Bunu mahvetme. Seni sınıyorlar. Emirlere itaat et.
Moroi kızı Ayla'yı beladan uzak tut. İçini çekti,
elini koyu sarı saçlarında gezdirdi. Saçlarımın rengini ondan almıştım. Ne garip, diye düşündüm, o kadar
ortak yanımız var ama birbirimizden ne kadar farklıyız.
Tanrı’ya şükür Alp yanında.
Onun sözünden çıkma.
O ne yapacağını bilir.
Kaskatı kesildim. Sesinde yine o gurur tınısı vardı. Sanki Alp bu dünyadaki en önemli kişiymiş gibi.
Babam eğitimimin çok kapsamlı olmasını isterdi ama yanımızda kaldığı süre içinde Alp'i beni
götürmediği yolculuklara ve derslere götürmüştü.
Kardeşlerimle ben çok sinirlenmiştik. Babamın sadece kız
çocukları olduğu için hep üzüldüğünden şüphelenirdik,
bu da kanıtı olmuştu.
Ama şu anda kanımı yakan ve dişlerimi sıkmama neden olan şey kıskançlık değildi.
Ona bildiklerimi anlatsam mı, diye düşündüm bir an.
O zaman bu altın saçlı çocukla ilgili ne düşünürdü
acaba? Babamın sert gözlerine bakınca kendi sorumu yanıtladım. Kimse bana inanmazdı. Hemen ardından
hafızama başka bir ses ve kocaman kahverengi gözlerle yalvarırcasına bana bakan bir yüz doluştu.
Söyleme Almira . Ne olursa olsun Alp'in yaptıklarını söyleme. Kimseye söyleme. O kıza ihanet edemezdim.. Babam hala bir cevap bekliyordu. Yutkunup başımı salladım.
Peki efendim.
Memnun olmuş bir ifadeyle kaşlarını kaldırdı ve omzuma sertçe vurdu.
Bir süredir sevgiye en yaklaştığı
hareket buydu. Hem şaşkınlıktan hem de öfkeden kaskatı kesildiğim için irkildim.
Güzel. Mutfak kapısına
doğru yürüdü, sonra durup tekrar bana baktı.
Belki de senin için hala umut vardır..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARPIŞMA
Teen FictionAlmira Demir. O bir Druid. Ve vampirlerden nefret ederek yetişmiş bir genç kız. Üstelik Druidler onun üzerinde son derece büyük baskı oluşturuyorlar. Büyüyle uğraşarak insanların dünyasıyla vampirlerinki arasında köprü görevi gören, vampirlerin sır...