"Sınavın nasıl geçti peki?" Diye sordu Taehyung. Beraber keklerin ve kurabiyelerin olduğunu masanın kenarında durmuş tatlarına bakıyorduk. Muhtemelen burada beni tanıyan kimse Taehyung ile gelmemi beklememişti, konuşmayı kestiğimizden beri beraber durmamıza alışık değillermiş gibi görünüyordu.
"İyiydi, Kaliforniya'dan sana fotoğraflar attığımda kıskanma." Güldü. Aslında çok parası vardı, istediği ülkeye gidebileceğinden emindim ama babasının onu bırakacağını sanmıyordum. Hatırladığım kadarıyla Taehyung'u adam etmeye pek bir meraklıydı, sadece annesi üstüne çok düştüğünden dişini sıkıyordu.
"Kıskançlıktan öleceğim." Ağzına bir kurabiye attı, ardından yanakları şiş şiş konuşmaya devam etti. "Bana söyleyeceğin şeyi ne zaman söyleyeceksin?"
"Bilmem, belki içki içtikten sonra." Gözlerini devirdiğinde gülümsedim. Sanırım atarlanışını bile çok özleyecektim.
"O zaman hemen içelim." Masanın üstündeki bardaklardan birini bana uzattığında güldüm.
"Bu kadar çabuk mu?"
"Evet," dedikten sonra bardağı tepesine dikti, muhtemelen içindeki alkolün hepsini bitirdikten sonra yüzünü buruşturup bardağı masaya bıraktı. "Ben bitirdim."
"Görebiliyorum." Dedim gülerek. Kurabiyelerden birisini ısırarak yemeye başladığımda anında gülümsedim. Annemin kurabiyeleri daha güzel olabilirdi ama bu kurabiyenin tadı da aynı anneminkilerin tadına benziyordu. Aynı kurabiyeden bir tane daha aldıktan sonra Taehyung'a uzattım. "Bak, anneminkiler gibi."
Hemen elimden alıp ağzına attığında resmen gözlerine parıltı geldi. Tadını çok sevdiği yüzündeki ifadeden anlaşılıyordu. Normalde olsa onun tatlıdan çok yakışıklı olduğunu savunurdum, özellikle bu takım elbisenin içinde, ama şu an çok tatlı olduğunu düşünüyordum ve yakışıklı olmasının beni heyecanlandırdığı kadar tatlı olması da beni heyecanlandırıyordu. On sekiz yaşında olmama rağmen liseye yeni geçmiş, on beş yaşındaki heyecanlı bir kız gibi hissediyordum.
"Anneninkiler daha güzeldi ama bu da muhteşem. Birkaç tane daha yesem kızarlar mı?" Kıkırdadım.
"Hayır, kızmazlar." Elindeki kurabiye bittiğinde yeni bir kurabiye alıyordu ve bunu yaparken küçük bir çocuğa benziyordu, böyle bir görünüşe sahip olan birinin nasıl bu kadar tatlı olabileceğini sanırım biraz düşünmem gerekecekti.
Yoğun müzik sesi kulaklarımın sınırlarını zorlamaya başladığında elime alkol dolu bardaklardan birini alıp Taehyung ile beraber okulun arka bahçesine gitme fikrini buldum. İkimiz de yiyebileceğimiz çoğu şeyi denemiştik, o kadar çok şey denemiştik ki karnımın hafiften şiştiğini hissedebiliyordum. Bir süre salak gibi dans da etmiştik, çift danslarında o kadar kötüydüm ki ayağını ezmemek adına diğer danslarda piste çıkmıştık ama bunun rezil edici olduğunu düşünüyordum çünkü görünüşe bakılırsa Taehyung da ben de dans etmekte genel olarak iyi değildik. Saçma dans hareketlerimizle kendimizi rezil ettikten ve bulabildiğimiz çoğu şeyi yedikten sonra buradaydık işte, arka bahçede. Yan yana kaldırım taşında oturduğumuz sıra elbisemin kirlenmesini pek umursamıyordum.
Alkol dolu bardağı dudaklarıma götürüp bir yudum aldıktan sonra yüzümü buruşturdum, insanlar tadı bu kadar garip olan şeyi içmeyi mi abartarak seviyordu?
"Tadı çok kötü..." diye mırıldandım. Bana bakıp güldü.
"Beğenmeyeceğini biliyordum, ben içeyim mi?" Anında başımı iki yana salladım, birbirimize sadece birer bardak içeceğimizi söylemiştik.
"Hayır, bir bardak hakkını doldurdun." Dudaklarını büzdü. "Boşuna dudak büzme, doldurdun."
"Ama tadını beğenmedin." Tadını beğenmesem de bir yudum daha aldıktan sonra gerçekten kusacak gibi oldum. Anlaşılan içki içme işleri bana göre değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ily for 105120 hours, taelice
FanfictionSiz: 105120'nin anlamını söylersem beni sevebilir misin? Kim Taehyung & Lalisa Manobal. (Texting)