Enkaz

898 27 2
                                    


"İnsanlar iki dünya arasında sıkışmış, arada kalmıştı, ne ışığın nerede ikâmet ettiğini ne de karanlığın ne zaman sahneye çıkacağını bilmiyorlardı.
-J.M. Ledgard-

                          ●

"oyunun adı...nefesini tut"

Söylediği şeyle ne anlamam gerektiğini bilmiyordum. Yine de soluğumu kesmeye yetmişti tek cümleyle sarfettiği sözler. Kolumu sıkarken gözlerime saf öfkeyle bakıyordu. Emin olmuştum artık, o bir katildi , gözlerindeki kin ve ona tezat olan sarsılmaz duruşu, psikopat gülüşü onun ne kadar kana susamış olduğunun en bariz şekilde gösteriyordu.

Arkamda, iki adım ötede amcamın inlemeye benzer ağlayışı, gözlerime dikilen maviler, ve bedenimi buz gibi kesen soğuk hava..kendimi
koruyamazdım biliyordum, karşımda 'ben tehlikeyim' diye bağıran adama karşı gözlerimin doluşu istediğim en son şey bile değildi. Çenemin titremesiyle gözlerinin önce çeneme sonra yüzümü turlayışını nefes
alamadan izledim. Kıvrılan dudaklarıyla

"Nefes al ,lazım olacak küçüğüm"

Fısıldadığı şey kuru hir yutkunma ihtiyacı hissettirdi,irkilip kendime gelip bir kaç adım mesafe koydum aramıza. İzin vermişti ama hâlâ kolumu sıkıyordu, morardığına emindim.

"Gel" dediğinde bana söylediğini zannedip gözlerine baktım ama o arkama, amcama bakıyordu. Dikkatini benden çekmesine sevinsem mi üzülsem mi bilemedim çünkü mavi hareler amcama baktıkça daha çok harlanıyordu. Onun gibi dönüp yerde dizleri üzerinde duran amcama baktım. Onu ilk defa bu kadar korkak ve çaresiz görüyordum, alkolün etkisindeyken çok az denk gelirdim bu güçsüz duruşuna, ama şuanki korkusu sarhoşluğundan değil, kolumu yok etmek istercesine sıkan , öfkesi dışarı çıksa ortalığı yerle bir edecek olan Pars'a aitti.

Amcam ağlamaya devam ederken aynı anda hiç durmadan sayıkladığı 'beni affet' cümlesi dışında hiçbir şey yapmıyordu. Hatta bu ıssız yerde duyulan tek sesti. Gözlerini bile kaldıramıyordu oturduğu asfaltta odaklandığı yerden.

"Sana buraya gel dedim" ölüm kokan sesi beni bile korkuturken amcamın hâlâ hiçbir şey yapmayışı iyice geriyordu beni. Tabi söylediği şeyi tekrar etmesiyle birlikte kolumu daha fazla sıkması da buna sebepti.

"Demek öyle " deyişi ve kafama soğuk metalin dayanması bir olmuştu. Bu iki gün içinde ne kadar nefesim kesildiğini sayamamıştım. Dejavu yaşıyordum , daha kaç kere tekrarlanacaktı bu silah sahnesi. En sonunda ben alıp sıkacaktım kafama o olacaktı. Öldürmeyecekseniz korkutmayın bari amk diye haykırasım vardı artık.

Amcam susmuş , başını kaldırıp önce Pars'a sonra silaha ve en son bana bakmıştı. Gözlerimde ne görmüştü bilmiyorum ama bir kaç saniye oyalandı maviye çalan gözleri. Daha sonra yalpalayarak ayağa kalkmış ve ellerini Pars'a doğru kaldırmıştı.

Zar zor ağzından çıkan "Onu mu istiyorsun?" Cümlesi içime kat kat korku salarken beklediğim şeyin çok da uzak olmadığını anlamıştım.

"Onu.. onu istiyorsan al" yutkunup , başını sallamakla birlikte cümlelerinin devamını getirdi " söz veriyorum karşına çıkmam ve .. ve burda olan burda kalacak "

Pars ona ifadesiz yüzüyle bakarken, benim dudaklarımdan neşeden uzak bir kahkaha çıktı. Kolumu sertçe çekmiştim başıma silah tutan adamın ellerinden. Ne bekliyordum ki?onun için korkup, içinde mafyaların dolaştığı eve hiç düşünmeden gidişim, üstüne üstlük onun yüzünden yakalanışım, iki kere ölümle yüz göz oluşumu umursayıp benim için endişelenip yalvaracağını mı? Hayır. Şuan arkasında duran, belki de bugün beni kendi elleriyle gömecek olan iki adamın beni daha çok sevdiğine emindim.

Nefesini TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin